Türkiye’de gazeteciler, yaptıkları haberler nedeniyle her hafta hakim karşısına çıkıyor. Bu hafta da pek çok gazeteci, mesleklerini icra ettikleri için yargılanacak. Yargılanan gazeteciler arasındaki dava çeşitliliği ve konular, basın özgürlüğüne yönelik ciddi endişeleri bir kez daha gündeme getiriyor.
Özellikle 24 Eylül Salı günü dikkat çeken davalardan biri, Gazeteci İsmail Arı’nın Nişantaşı Eğitim Vakfı kurucusu Levent Uysal’ın şikayeti üzerine “hakaret” ve “iftira” suçlamalarıyla İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak olması. Arı, yaptığı haberler ve televizyon konuşmaları nedeniyle bu suçlamalarla karşı karşıya. Aynı gün, Abdullah Kaya, Erkan Çapraz, Ömer Oğuz ve birçok gazetecinin de farklı mahkemelerde yargılanmasına devam edilecek.
Çarşamba günü ise ‘Sansür Yasası’ kapsamında tutuklanan ilk gazeteci olan Sinan Aygül’ün davası görülecek. Aygül’ün davası, Türkiye’de basın özgürlüğü üzerindeki baskıları sembolize eden önemli davalardan biri olarak öne çıkıyor.
Hafta boyunca devam eden yargılamalar arasında, Cumhuriyet Gazetesi’nde CHP’nin ‘SaBıKa Holding’ broşürünü haberleştirdikleri için yargılanan gazeteciler Barış Pehlivan ve Ozan Alper Yurtoğlu’nun sekizinci duruşması da yer alıyor. Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçlamalarıyla yargılanan gazeteciler, 26 Eylül Perşembe günü İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısında olacak.
Cuma günü ise Maraş depremlerinin ardından Kızılay’ı protesto eden bir eylemi takip ederken gözaltına alınan BirGün gazetesi muhabiri Asena Tunca ve gazete çalışanları Ezgican Ceylan ile Ahmet Can Sarıkaya’nın davası görülecek. Aynı gün, İstanbul Beylikdüzü’nde iki yaşındaki bir çocuğun cinsel istismar nedeniyle öldüğü iddiasını haberleştiren gazeteci Evrim Kepenek’in yargılandığı dava da devam edecek.
Türkiye’de gazetecilerin haber yaptıkları için sürekli olarak yargılandığı bu tablo, ülkedeki basın özgürlüğü sorunlarını gözler önüne seriyor. Her hafta tekrarlanan bu olağanlaşan resim, ifade özgürlüğüne yönelik baskıları artırırken, gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilme koşullarının giderek daraldığını gösteriyor. Gazetecilik, toplumun haber alma hakkı adına kritik bir meslek olmasına rağmen, bu mesleği icra edenler için adliye salonları adeta bir ikinci çalışma alanı haline gelmiş durumda.