Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayımladığı yeni yönetmelik, işlenmeyen tarım arazilerinin kiraya verilmesini öngörüyor. İlk bakışta tarımsal üretimi artırmayı hedefleyen bu adım, aslında Türkiye’de son 20 yılda yaşanan büyük bir dönüşümün önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor. Üretim alanlarının küçük üreticilerin elinden büyük sanayi şirketlerine ve yabancılara geçmesi sürecinin tarım sektöründe de hızlanabileceği endişesi yükseliyor. Bu yönetmelik, aile çiftçiliğinin yerini büyük tarım şirketlerine bırakabileceği bir dönüşümün sinyallerini veriyor.
Bakanlık’tan İşlenmeyen Tarım Arazileri İçin Yeni Hamle
Resmi Gazete’de yayımlanan ve yürürlüğe giren yeni yönetmelik, iki yıl üst üste işlenmeyen tarım arazilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından sezonluk olarak kiraya verilmesine olanak tanıyor. Yönetmelik kapsamında, mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait olan tarım arazileri, bu arazileri işleyemeyen küçük üreticilerin yerine büyük tarım şirketlerine geçme tehlikesiyle karşı karşıya.
Yönetmelik her ne kadar tarımsal üretimi canlandırma amacı güdüyor olsa da, üreticiler ve sektör uzmanları arasında büyük şirketlerin tarım sektörüne daha fazla hakim olmasının önünü açabileceği kaygısı var. Tarım arazilerinin büyük sanayi şirketleri tarafından kiralanması, küçük çiftçilerin arazilerini kaybetmesi ve geleneksel aile çiftçiliğinin yok olması anlamına gelebilir.
Son 30 Yıldaki Dönüşüm: Küçük Üreticiden Büyük Sermayeye
Türkiye tarımı son 20 yılda büyük bir dönüşümden geçti. Tarım alanlarının giderek daha fazla büyük sanayi şirketlerinin ve yabancı yatırımcıların eline geçmesi, küçük üreticilerin sistemden dışlanmasına neden oldu. Bu süreç, tarım arazilerinin endüstriyel tarıma açılması ve küçük çiftçinin büyük sermayeye karşı rekabet edemez hale gelmesiyle hızlandı. Küçük çiftçiler, ekonomik baskılar ve teknolojik gereksinimlerin artması nedeniyle arazilerini satmak veya işlemekten vazgeçmek zorunda kaldı.
Yeni yönetmelik, işlenmeyen arazilerin sezonluk olarak kiraya verilmesini öngörse de, kiralama sürecinin nasıl işleyeceği ve kimin bu arazilere erişim sağlayacağı konusu hala belirsiz. Öncelikli kiralama hakkının yerel çiftçilere, sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına tanınacağı belirtilse de, büyük sermayeli şirketlerin bu süreçte avantaj sağlaması olası. Bu da küçük üreticilerin, arazilerini büyük şirketlerin eline kaptırma korkusunu beraberinde getiriyor.
Büyük Şirketlere Mi Yabancılara Mı?
Yönetmelikte yer alan bir diğer önemli soru işareti ise tarım arazilerinin ilerleyen süreçte yabancı yatırımcılara kiralanıp kiralanmayacağı. Türkiye’de son yıllarda çeşitli sektörlerde yabancı sermayeye büyük oranda açılmalar yaşandı ve bu sürecin tarım sektörüne de sıçrayabileceği düşünülüyor. Yabancı şirketlerin Türkiye’deki tarım arazilerine erişim sağlaması, tarımda millilik ve gıda güvenliği açısından ciddi riskler doğurabilir. Bu adım, tarım arazilerinin uluslararası yatırımcılara kiralanmasının ilk aşaması olarak da görülebilir.
Türkiye tarımında yabancı sermaye etkisinin artması, sadece ekonomik bir dönüşüm değil, aynı zamanda stratejik bir kırılma noktası olabilir. Tarım arazilerinin yabancıların kontrolüne geçmesi, yerli gıda üretimi ve kırsal nüfus için uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, yönetmeliğin nasıl uygulanacağı ve hangi gruplara avantaj sağlayacağı dikkatle izlenmeli.
Arazi Tespit Komisyonları ve Denetim Süreci
Yönetmelik çerçevesinde kurulacak olan Arazi Tespit Komisyonları, işlenmeyen tarım arazilerini belirlemekle yükümlü olacak. Bu komisyonlar, uydu görüntüleri ve coğrafi bilgi sistemleri gibi modern teknolojileri kullanarak işlenmeyen tarım arazilerini tespit edecek. Ancak komisyonların hangi kriterlere göre hareket edeceği ve büyük sermayeli şirketlerin bu süreçte ne kadar etkili olacağı belirsizliğini koruyor.
Denetim süreçleri de kritik bir önem taşıyor. Kiraya verilen arazilerin tarımsal amaçla kullanılacağının denetlenmesi ve sözleşme şartlarına uyulup uyulmadığının takip edilmesi, yönetmeliğin başarısında belirleyici olacak. Ancak mevcut denetim mekanizmalarının bu tür kiralama süreçlerinde ne kadar etkili olacağı, geçmiş uygulamalara bakıldığında soru işaretleri yaratıyor.
Küçük Çiftçi İçin Zor Bir Gelecek
Yönetmeliğin getirdiği düzenlemeler, küçük üreticiler için tehlike çanlarının çaldığı bir dönemi işaret ediyor. Tarım arazilerinin kiraya verilmesi, özellikle sermaye gücü düşük yerel üreticiler için büyük bir risk taşıyor. Büyük şirketlerin daha avantajlı konumda olması, bu arazilerin yerel halk yerine büyük sermayeye geçmesine neden olabilir. Bu da tarımın endüstriyel hale gelmesi ve kırsal nüfusun giderek azalması gibi sonuçlar doğurabilir.
Tarımda Dönüşüm: Yeni Düzenleme Ne Getiriyor?
Sonuç olarak, bu yönetmelik Türkiye tarımında yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Bakanlığın açıkladığı düzenleme, işlenmeyen tarım arazilerini tarımsal üretime kazandırma amacı taşısa da, bunun küçük üreticiye mi yoksa büyük sermayeye mi yarayacağı sorusu hala yanıtsız. Türkiye’de tarımın geleceği, bu yönetmeliğin nasıl uygulandığına ve denetimlerin ne kadar etkin yapılacağına bağlı olarak şekillenecek.
Bu adım, tarımsal üretimi canlandırma amacı taşısa da, yerel çiftçilerin büyük sermaye karşısında nasıl korunacağı ve tarımın millilik ilkesinin nasıl savunulacağı konusundaki belirsizlikler, endişeleri artırmaya devam ediyor.
- Gelir Adaletsizliği Büyüyen Türkiye’nin Derinleşen Yarası - 21 Kasım 2024
- Sendikal Başkanlardan Vergide Adalet İçin Ortak Ziyaret - 19 Kasım 2024
- İşsizlik Oranları ve Atıl İşgücü: TÜİK Verilerinin Ötesine Bakmak - 18 Kasım 2024