Basın özgürlüğü ve Açık Radyo’nun Mücadelesi

Basın özgürlüğü, demokrasilerin temel taşlarından biridir ve ifade özgürlüğünün en önemli yansımalarından birini oluşturur. Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik zorluklar, uluslararası toplumun dikkatini çekmeye devam ediyor. Bu bağlamda, Açık Radyo’nun yaşadığı son olaylar, medya özgürlüğüne yönelik endişeleri bir kez daha gündeme getirdi.

Açık Radyo, bağımsız yayın anlayışıyla bilinen ve toplumun farklı kesimlerinin sesini duyuran bir radyo istasyonudur. Ancak yakın zamanda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından lisansının iptal edilmesi, hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda tepkilere neden oldu. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) de aralarında bulunduğu 18 basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu, RTÜK’ün bu kararını kınayarak, kararın geri alınmasını talep etti.

Bu kuruluşlar, RTÜK’ün kararının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası insan hakları hukuku doğrultusunda basın ve ifade özgürlüğünü koruma yükümlülüklerine aykırı olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca, Açık Radyo’nun lisansının iptalinin, RTÜK’ün bu yıl altı farklı radyo ve televizyon kanalına uyguladığı bir dizi cezanın devamı niteliğinde olduğunu vurguluyorlar.

Açık Radyo’nun lisansının iptali, ifade özgürlüğü kapsamında korunan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından da güvence altına alınan ifadeler nedeniyle gerçekleşti. Bu durum, medya kuruluşlarının kamuyu ilgilendiren konularda yaptırım korkusu olmaksızın tartışmaya olanak sağlaması gerektiği ilkesiyle çelişiyor. Kuruluşlar, RTÜK’ü görevi gereğince hareket etmeye, ifade özgürlüğünü ve medyada çoğulculuğu güvence altına almaya, eleştirel ve bağımsız medyayı sansürlemek yerine korumaya davet ediyor.

Bu olay, Türkiye’deki ve dünya genelindeki basın özgürlüğü savunucuları için bir dayanışma ve harekete geçme çağrısıdır. Medya özgürlüğünün, her türlü baskı ve sansür girişimine karşı korunması gerektiği açıktır. Açık Radyo’nun ve benzeri bağımsız medya kuruluşlarının yaşadığı zorluklar, ifade özgürlüğünün sadece bir ülkenin sınırları içinde değil, evrensel bir hak olarak savunulması gerektiğini göstermektedir.

Açık Radyo’nun ve diğer bağımsız medya kuruluşlarının seslerinin susturulmaması, demokratik toplumların sağlıklı işleyişi için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, uluslararası toplumun ve yerel halkın, basın özgürlüğüne yönelik her türlü ihlale karşı duruşunu güçlendirmesi ve medya kuruluşlarının özgürce haber yapma haklarını desteklemesi gerekmektedir. Açık Radyo’nun mücadelesi, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için önemli bir örnek teşkil etmektedir.