Nazan Başelli Tutuklandı: 43 Yıllık Kamu Görevlisine “Suç Örgütü” Suçlaması mı, TÜGVA’nın İntikamı mı?

Bahadır Özgür

Türkiye’de artık neredeyse her adalet vakasının bir siyasi izdüşümü var. 43 yıllık kamu görevlisi Nazan Başelli’nin tutuklanması da bu örneklerden biri. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) 1982 yılından bu yana görev yapan, beş belediye başkanıyla çalışmış bir zabıta müdürünün “suç örgütü üyeliği” ile cezaevine gönderilmesi, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda politik bir tabloyu da işaret ediyor.

Gazeteci Bahadır Özgür’ün Halktv.com.tr’de yayımladığı 30 Nisan tarihli yazıya göre, Başelli’ye yöneltilen suçlama; ne rüşvet, ne tehdit, ne de çıkar sağlama… Aksine, yalnızca bir açık hava reklam uygulamasında “görevini ihmal ettiği” iddiasına dayanıyor. Bu iddia ise yeni değil; 2024 yılında mülkiye müfettişlerinin denetimiyle İstanbul Valiliği tarafından soruşturulmuş, Başelli ifadesini vermiş ve gerekli belgeleri sunmuştu.

Mevzu: Reklam Panosu, Ama Gündem: Siyaset

Soruşturma dosyasına göre Kadıköy Zühtüpaşa Mahallesi’nde yer alan bir reklam panosunun mevzuata aykırı biçimde üzerinin örtülerek denetim dışı bırakıldığı, bir diğer uygulamanın ise göz yumulmak suretiyle kaldırılmadığı iddia ediliyor. Ancak Başelli bu suçlamalara karşı ayrıntılı bir savunma sunmuş ve “Görevimin eksiksiz yapıldığını ortaya koyan tüm belge ve tutanaklar mevcut” diyerek, geçmişte yapılan ecrimisil işlemlerini ve kurumlar arası resmi yazışmaları da delil olarak sunmuş durumda.

Yani Başelli, soruşturması tamamlanmış ve herhangi bir disiplin cezası almamış bir idari işlem nedeniyle bu kez başka bir dosyada, İmamoğlu hakkında yürütülen davada “örgüt mensubu” olmakla suçlanıyor. Dönemin siyasi rüzgârı düşünüldüğünde, bu çarpıcı gelişme Türkiye’de yargının nasıl araçsallaştığına dair önemli bir örnek teşkil ediyor.

Başelli’yi Hedef Yapan Ne? TÜGVA Krizi mi?

Peki tüm bu sürecin arka planında ne yatıyor? Bahadır Özgür’ün analizine göre, asıl mesele 2021 yılına kadar uzanıyor. O yıl İBB yönetiminin AKP’den CHP’ye geçmesiyle birlikte tarikat ve cemaat vakıflarına tanınan imtiyazlar tek tek sonlandırılmıştı. Özellikle dikkat çeken bir olay ise TÜGVA’nın (Türkiye Gençlik Vakfı) Büyükada’daki vapur iskelesinin üst katına yerleşmesi ve İBB’nin bu yeri geri almak için başlattığı hukuki mücadeleydi.

2019’da İBB yönetimi değiştikten sonra, kamuya ait bu sosyal alanın özel bir vakfa tahsisi yargıya taşındı. 2021’de mahkeme tahliye kararı verdi. 6 Eylül 2021 günü tahliye işlemini yürütmek üzere adaya giden zabıta ekiplerinin başında ise Nazan Başelli bulunuyordu. TÜGVA yöneticileri, kaymakamlığın talimatıyla gelen polislerin desteğiyle tahliyeye direndi. Arbede yaşandı, Başelli saldırıya uğradı, ardından da “polise mukavemet” iddiasıyla gözaltına alındı.

Yarım Asırlık Meslek Hayatına Suç Örgütü Yaftası

Bir yanda yarım asrı bulan kusursuz bir kamu görevi, diğer yanda tek bir reklam panosuna dayandırılan bir görev ihmali suçlaması… Ancak bu tabloyu anlamlandırmak için geçmişe değil, bugünün Türkiye’sine bakmak gerekiyor. Zira bugünün Türkiye’sinde, siyasi iktidarın çizdiği hatta ters düşen her bürokratın ya “örgüt üyeliği” ya da “ihanet” ile yaftalanması sıradanlaştı.

Başelli’nin geçmişindeki tek “suç”un, TÜGVA’nın kamu malına çöreklenmesine karşı zabıta ekiplerini yönlendirmiş olması olduğunu düşünenlerin sayısı giderek artıyor. Bu nedenle kamuoyunun aklındaki soru net:

Nazan Başelli, reklam panosu gerekçesiyle mi tutuklandı, yoksa TÜGVA’nın Büyükada’dan çıkarılmasının intikamı mı alınıyor?