AKP seçmenlerinin ne kadarı, ilk ve orta eğitimde zorunlu olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde çocuklarının şeriata göre suç kabul edilen eylemleri ve bu suçların el-kol kesme, kısas, recm, diyet gibi cezalandırılması yöntemlerini öğrenmelerini ister? Benzer biçimde, Sünni İslam öğretisinde fıkhın ibadetler dışında kalan kısmını içeren, yani kişinin diğer bireylerle ve toplumla ilişkilerini düzenleyen fıkıh kaidelerinin sekiz yıl boyunca zorunlu olan bir dersin müfredatında yer almasını ne kadar arzular, bunu ne kadar destekler? Bu soruların yanıtını bilmiyorum.
Apaçık bilinen, iktidar partisinin kamusal alanı İslamileştirme projesinde kararlı adımlarla ilerlediği. Bu projenin ana ekseninde, bütün kültür savaşlarında olduğu gibi, eğitim politikası var. AKP Genel Başkanı “dindar nesilyetiştireceğiz” sözünü yanılmıyorsam ilk kez 2012 Şubatı’nda söylemişti. “Modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum” deyip, bunun altını çizmişti: “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
Bunu ortaöğrenim müfredatına seçimlik birçok din dersinin girmesi izledi. Birçok yerde, başka yeterli seçimlik ders olmadığı için, bu dersler zorunlu seçimlik oldular. İmam hatip okullarının düz lisenin yerini alması ve sınavı kazanamayanların bu okullara resen yazılması uygulaması bunu izledi. Bilal Erdoğan eğitimin imam hatipleştirilmesi politikasının devlet destekli sivil ayağını yönetmekle görevlendirildi. 2017’de imam hatip lisesi (İHL) sayısı 1408’e, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı da 517 bine ulaştı. Cumhuriyet’te yayımlanan haberden, MEB yönetmeliğinde yapılan değişiklikle İHL açmak için gerekli olan elli bin nüfus alt sınırının, değişiklikle beş bin nüfusa indirildiğini öğreniyoruz. Böylece neredeyse her mahallede bir İHL açmanın önü açılmış.
AKP Genel Başkanı, Şubat 2016’da, dindar nesil yetiştirme hedefini tekrarlayıp daha da açıklık getirmişti. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın “imam hatiplerle ilgiliprojeleri” vardı. “Dindar nesil yetiştirme” amacını dile getirme hakkı olduğunu ama “dinsize de, dindara da hizmet” verdiklerini belirtiyordu. Bu hatırlatma, dilin altındaki baklanın çıktığı kritik andı. Sünni inancın gereğini sıkı biçimde yerine getirmeyenleri, Alevileri, gayrimüslimleri de içeren bir “dinsizler” kategorisine de devlet olarak hizmet vermekten bahsediyordu. Bu da İslam fıkhında, kitap ehli olup Müslüman olmayanların tabi olduğu zımmi statüsü demekti.
MEB’in yeni müfredatı geçen ocak ayında açıklanırken din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin müfredatı açıklanmamıştı. BirGün’de Serbay Mansuroğlu, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı’nın bu müfredatla ilgili paylaştığı bilgileri aktarmış. Yazının başında belirtilen konuların, bu zorunlu derste, “Muamelat ve Ukubat” ünitesi içinde yer alması öngörülüyormuş. Böylece İslam hukuku, cihad, şeri deliller, şeriata göre evlilik ve boşanma, fetih gibi konuları da, nüfusunun din hanesinde İslam dışında bir din yazmayan öğrencilerin hepsi öğrenecek. Belki bir avuç aile, çocuklarının bu dersten muaf tutulması için dava açacak. Kazanırlarsa, gayrimüslim aileler gibi, laik devlet adı altında fiilen yıllardır uygulanan zımmi statüsünde bu muaf tutulma hakkını belki kullanabilecekler.
Türkiye’de bir yüzyıldan fazla bir süredir devam eden etnik-dini temizlik politikası sonucunda fiilen zımmi statüsünde olan gayrimüslim sayısı yok denecek kadar azaltılmıştı. Görünen o ki, şimdi yeni bir zımmi türü, laik zımmi statüsü düzenli aşındırma girişimleriyle yerleştiriliyor. AKP lideri bu yolla hem kültür savaşını yürütüyor hem de bitaraf olan bertaraf olur tehdidiyle arkasındaki safları sıkılaştırmaya özen gösteriyor.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024