BirGün yazarı Prof. Dr. Aziz Çelik, kamu işçileri ve kamu görevlilerini kapsayan toplu pazarlık sürecini sert bir dille eleştirdi. Yazısında, hükümetin oyalayıcı ve aldatıcı politikalarla kamu çalışanlarını sistematik olarak hak kaybına uğrattığını vurgulayan Çelik, yaşananları “Ali Cengiz oyunu” olarak nitelendirdi.
Yaklaşık 600 bin kamu işçisinin Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) ve milyonlarca kamu görevlisinin (memurların) 8. dönem toplu sözleşme süreci sancılı bir biçimde ilerliyor. Sürecin sadece ücret pazarlığı değil, aynı zamanda kamu yönetimi anlayışı, hukukun üstünlüğü ve demokratik temsiliyet açısından da belirleyici olduğunu vurgulayan Çelik, hem sendikal yapının hem de hükümetin büyük bir meşruiyet krizi içinde olduğunu savundu.
“Gerçekleşen Enflasyon” Muamması ve Zam Krizi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın kamu işçileri için yaptığı sözlü açıklama, kamuoyunda zam oranlarının netleştiği izlenimi yaratmış, hatta bazı sendikalar bu açıklamaya dayanarak üyelerine resmi bilgilendirme yapmıştı. Ancak kısa sürede hükümetin bu ifadeyi “farklı yorumladığı” anlaşılınca kriz patlak verdi. İkinci altı ay için beklenen yüzde 16,7’lik zammın yerine yüzde 10-11 gibi oranlar dillendirilmeye başlandı.
Aziz Çelik’e göre bu durum, sıradan bir iletişim kazası değil; bilinçli olarak kurgulanmış bir müzakere stratejisinin ürünü. Hükümetin kafa karıştırıcı açıklamalarla sendika tarafını beklentiye soktuğunu, ardından geri adım atarak işçilerin direncini kırmayı amaçladığını vurgulayan Çelik, “Bu, baştan kurgulanmış bir Ali Cengiz oyunudur” diyor.
Kamu Kaynakları Faize, İşçiye Zırnık!
Yazıda, hükümetin “kaynak yok” iddialarına da net verilerle yanıt veriliyor. 2025 yılının ilk 6 ayında bütçenin yüzde 17’si — tam 1 trilyon 111 milyar TL — faiz ödemelerine ayrılmışken, 600 bine yakın kamu işçisine ödenen toplam ücret yalnızca 141 milyar TL, yani bütçenin sadece yüzde 2’si oldu. Sağlık ve sosyal hizmet gibi alanlarda ise kamu işçisinin maaşı 29-30 bin liraya kadar düşüyor.
Çelik’e göre burada mesele kaynak değil, tercihler: “Hükümet sermayeye ve faize kaynak aktarırken, kamu çalışanlarına zırnık koklatıyor.” Üstelik işçilerin vergi dilimi nedeniyle alacakları zamların önemli bir kısmı da fiilen erimiş durumda.
Temsil Sorunu: Memur-Sen Meşruiyetini Yitirdi
Toplu pazarlık krizinin bir diğer boyutu ise kamu görevlilerinin toplu sözleşme sürecindeki “temsiliyet adaletsizliği”. Çelik, mevcut yasa gereği tek yetkili konfederasyonun Memur-Sen olduğunu, ancak bu yapının artık ne kamu görevlilerinin ne de sendikalı memurların çoğunluğunu temsil etmediğini rakamlarla ortaya koyuyor:
• Türkiye’de 4 milyon memur bulunuyor.
• Sendikalı memur sayısı: 2 milyon 319 bin.
• Memur-Sen’in üye sayısı: 1 milyon 79 bin.
• Memur-Sen’in tüm memurlar içindeki temsil oranı: Yüzde 27.
Bu oranlar, Memur-Sen’in meşruiyetinin artık ciddi şekilde zedelendiğini gösteriyor. Buna rağmen Memur-Sen’in yalnızca kendi üyeleri değil, diğer sendikalara üye ya da hiçbir sendikaya üye olmayan memurlar adına da pazarlık yapması, demokratik teamüllere ve uluslararası çalışma normlarına aykırı bir durum olarak değerlendiriliyor.
Dayanışma Aidatı Talebi: Gasp Girişimi mi?
Çelik’in en dikkat çekici eleştirilerinden biri, Memur-Sen’in toplu sözleşme teklifine koyduğu tartışmalı bir maddeye yönelik. Bu maddeye göre, sözleşmeden yararlanmak isteyen ancak Memur-Sen’e üye olmayan memurların bu konfederasyona “dayanışma aidatı” ödemesi isteniyor. Çelik bu durumu “gasp girişimi” olarak nitelendiriyor: “1 milyondan fazla üyeden aidat alıyorsunuz, şimdi de geri kalan 3 milyon memurun cebine göz diktiniz!”
Bu talep, hem anayasal sendika özgürlüğüne hem de adil temsil ilkesine ters düşüyor.
Yasayı Çiğneyen Toplantı Tarihi
Toplu pazarlık sürecindeki bir diğer tartışma ise görüşmelerin başlangıç tarihi. Yasa açık: Toplu sözleşme görüşmeleri ağustos ayının ilk iş günü başlar. 2025 yılı için bu tarih 1 Ağustos Cuma. Ancak hükümet, görüşmeleri 28 Temmuz Pazartesi günü başlatmayı planlıyor. Gerekçe? Çalışma Bakanı’nın yurt dışı programı.
Aziz Çelik, bu durumu “devlet ciddiyetine aykırı, hukuksuz bir uygulama” olarak tanımlıyor ve şöyle diyor: “Bir kamu yönetimi, yasal takvime göre şekillenmek yerine, bir bakanın seyahat programına göre düzenleniyorsa, orada kamu düzeninden söz edilemez.
Sonuç: Emekçiler Direnmezse Bu Oyunlar Bitmez
Son olarak Çelik, sendikaları da sürecin edilgen izleyicileri olmakla eleştiriyor. Toplu pazarlık sürecinin yazılı belgelerle kayıt altına alınmaması, erken iyimserliğe kapılınması ve grev/eylem konusundaki isteksizlik, hükümetin elini güçlendirdi. Üstelik grev hakkının olmadığı ya da yasaklandığı birçok kamu iş kolunda çalışanlar, ciddi bir mücadele araçsızlığıyla karşı karşıya.
Aziz Çelik’e göre, hükümetin bu “Ali Cengiz oyunlarına” karşı uyanık olmak, örgütlü mücadeleyi büyütmek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek şart. Aksi halde, hem kamu işçileri hem de memurlar daha da ağır hak kayıplarıyla karşı karşıya kalabilir.
⸻
Kaynak:
Aziz Çelik, “Kamuda Ali Cengiz Oyunları!” – BirGün Gazetesi, 28 Temmuz 2025
Derleyen: Nokta Haber Yorum / Emek-Politika Servisi
- Kamuda Toplu Sözleşme Krizi: “Ali Cengiz Oyunları”yla Hak Gaspı - 28 Temmuz 2025
- Dünyadaki İçilebilir Su Miktarı: Gerçekler ve Gelecek Önerileri - 28 Temmuz 2025
- Zeydan Karalar’ın Silivri Tepkisi: ‘Ben Adanalıyım, Silivri’de Ne İşim Var?’ - 27 Temmuz 2025