Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde baraj altında kalacak eski Pasur-Muş yoluna alternatif olarak inşa edilen köprü iskelesinin çökmesi sonucu 3 işçi yaşamını yitirdi, 2 işçi ağır yaralandı. Olay, Türkiye’de “altyapı yatırımı” adı altında yürütülen projelerde iş güvenliği ve denetim eksikliğinin ölümcül sonuçlarını bir kez daha ortaya koydu.
Denetimsizliğin Çöküşü: Bir Köprü Daha Tamamlanmadan Yıkıldı
Kulp ilçe merkezinin 2 Kilometre dışında, Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) ve Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yürütülen köprü inşaatında iskelenin çökmesiyle beş işçi göçük altında kaldı.
İlk belirlemelere göre Mehmet Şirin Yalçıner, Tahsin Dere ve Salih Lale yaşamını yitirdi; Cüneyt Narin ve Şehmus Anustekin ağır yaralandı.
Enkazdan çıkarılan işçiler Kulp Devlet Hastanesi’ne sevk edilirken, AFAD, jandarma ve 112 Acil ekiplerinin bölgedeki çalışmaları saatlerce sürdü.
Yetkililer, köprü iskelesinin neden çöktüğüne ilişkin inceleme başlatıldığını açıkladı. Ancak sahada çalışan işçilerin ifadelerine göre, iskelenin montajında kullanılan malzemenin dayanıksız olduğu ve uyarılara rağmen inşaatın hız kesmeden sürdürüldüğü öne sürüldü.
Kamu Projesi, Özel Şirket: “Taşeron Zinciri”nin Görünmeyen Halkası
Köprünün inşaatında görev alan işçilerin Maktaş İnşaat şirketi bünyesinde çalıştığı bildirildi. Projenin finansmanı ve teknik sorumluluğu kamu kurumlarına ait olsa da, işin taşeron firmaya devredilmesi dikkat çekti.
Türkiye’de son yıllarda yaşanan benzer “çökme” vakalarının neredeyse tamamında kamu projelerinin alt yüklenicilere devredildiği, denetim sorumluluğunun fiilen ortadan kalktığı biliniyor.
İş cinayetlerine karşı mücadele eden meslek örgütleri, bu yapıyı “devletin taşeron sistemiyle iş güvenliğini piyasaya teslim etmesi” olarak tanımlıyor.
Maktaş İnşaat ve ilgili kamu kurumlarının, kazadan önceki denetim kayıtlarının kamuoyuyla paylaşılmaması ise olayın karanlıkta kalan yönlerinden biri.
Ölümün Adı “İş Kazası”: Her Yıl Yüzlerce Emekçi Aynı Kaderi Paylaşıyor
Kulp’taki çökme, Türkiye’de iş cinayetlerinin sürekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre, sadece 2024 yılında en az 2.038 işçi “iş kazası” adı altında hayatını kaybetti. Bu ölümlerin büyük kısmı, inşaat ve altyapı sektörlerinde meydana geldi.
Kamu projelerinde yaşanan ölümler ise çoğu zaman “münferit olay” olarak geçiştirilirken, siyasi sorumluluk alanına dair hiçbir açıklama yapılmıyor.
Kulp’taki ölümler de bu zincirin yeni bir halkası oldu: yine denetimsizlik, yine ihmaller, yine sessizlik.
Sessizlik Duvarını Kim Yıkacak?
Olayın ardından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ilçe yöneticileri ve belediye eşbaşkanları bölgeye giderek incelemelerde bulundu.
Ancak ne DSİ’den ne Karayolları’ndan kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama geldi.
Yerel halk, köprünün “baraj projesi uğruna alelacele yapıldığını” belirterek, “can pahasına kalkınma” anlayışına tepki gösterdi.
Türkiye’de son yıllarda “altyapı başarısı” olarak sunulan mega projelerin, çoğu zaman emekçilerin yaşamı pahasına yükseldiği gerçeği, Kulp’ta bir kez daha kanla yazıldı.
Kulp’taki köprü kazası, sadece bir mühendislik hatası değil; devletin denetimden çekilmesi, taşeron sisteminin yaygınlaşması ve iş güvenliğinin kârlılık uğruna feda edilmesinin sonucu.
Bu ülkede köprüler yükselirken, altlarında ezilen hep işçiler oluyor.
- NHY / DHA, MA, İHA, İSİG Meclisi 2024 İş Cinayetleri Raporu

















