İstanbul Planlama Ajansı’nın Mart 2025 Barometresi: Ekonomik Kaygılar ve İmamoğlu’nun Tutuklanması

İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın son araştırması, İstanbul’da halkın ruh halinden ekonomik kaygılarına kadar geniş bir yelpazeyi ortaya koyuyor. Rapora göre, İmamoğlu’nun tutuklanması şehirde ev içi gündemin merkezinde yer alıyor.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Mart 2025 dönemine ilişkin İstanbul Barometresi raporunu yayımladı. 1-7 Nisan tarihleri arasında 762 İstanbul sakiniyle yapılan araştırma, kent halkının ev içi gündemlerinden ekonomik beklentilerine, iş memnuniyetinden gelecek kaygılarına kadar pek çok konuda kamuoyunun nabzını tutuyor.

Evlerde Gündem: İmamoğlu’nun Tutuklanması

Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 52,9’u evlerinde en çok konuşulan konunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması olduğunu belirtti. Bu oran, siyasi gelişmelerin halkın günlük yaşamında ne denli etkili olduğunu gösteriyor. Evlerde en çok konuşulan ikinci konu ise yüzde 24,5 ile ekonomik sorunlar oldu. Ramazan Bayramı ise yüzde 5,3 ile üçüncü sırada yer aldı.

Ulusal ölçekte Türkiye’nin gündemi sorulduğunda ise İmamoğlu’nun tutuklanması yüzde 72,6 ile açık farkla ilk sıraya yerleşti. Katılımcılar arasında bu gelişmeyi yüzde 11 ile Uludağ’daki otel yangını ve yüzde 4,3 ile Ramazan Bayramı izledi.

Tutuklamalar İstanbul Gündeminin Belirleyicisi

Mart ayında İmamoğlu ile birlikte Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın da tutuklanması, İstanbul’daki gündemi belirleyen temel konu oldu. Katılımcıların yüzde 89,4’ü bu olayları İstanbul’un en önemli gündemi olarak gördüğünü ifade etti.

İkinci sırada yüzde 3,1 ile Nevruz kutlamaları yer alırken, ekonomik sorunlar yüzde 2,4 ile üçüncü sıraya geriledi. Bu veriler, yerel yönetimlere dönük yargı süreçlerinin kamuoyunda derin bir etki yarattığını ortaya koyuyor.

Ekonomik Endişeler Derinleşiyor: Her İki Kişiden Biri Gıda Güvencesizliği Yaşıyor

İstanbul Barometresi, ekonomik beklentilere dair de dikkat çekici veriler sunuyor. Katılımcıların yüzde 42,3’ü Türkiye ekonomisinin kötüye gideceğini düşünürken, yüzde 30,6’lık kesim mevcut durumun süreceğini öngörüyor. Ekonominin iyileşeceğine inananların oranı ise yüzde 27,2.

Kendi ekonomik durumlarına dair iyimserlik daha yüksek: Katılımcıların yüzde 29,3’ü kişisel ekonomik durumlarının iyileşeceğini, yüzde 32’si ise kötüleşeceğini belirtiyor.

Özellikle dikkat çeken veri ise, katılımcıların yüzde 46,9’unun geçen ay yeterli gıdaya ulaşamamaktan endişe duyduğunu belirtmiş olması. Bu oran, kentteki gıda güvencesizliği meselesinin ciddi bir boyuta ulaştığını gösteriyor.

İş Memnuniyeti Görece Yüksek, Ancak Gelecek Korkusu Devam Ediyor

İstanbulluların yüzde 74,5’i çalıştıkları işten memnun olduklarını ifade ediyor. Kısmen memnun olanların oranı yüzde 14,2, memnun olmayanların oranı ise yüzde 11,3.

Kendi işini yapanlar arasında işini kaybetmekten korkanların oranı yüzde 29,7 iken, maaşlı çalışanlarda bu oran daha düşük: Yüzde 17. Maaşlı çalışanların yüzde 70,4’ü işten çıkarılma korkusu yaşamadığını belirtiyor.

Değerlendirme: Siyasal Belirsizlik ve Ekonomik Kırılganlık Yan Yana

İPA’nın Mart 2025 Barometresi, İstanbul halkının gündeminde siyasal gelişmelerin ekonomik kaygılarla iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. İmamoğlu ve bazı belediye başkanlarının tutuklanması yalnızca siyasi bir kriz olarak değil, aynı zamanda halkın temel gündemi olarak şekilleniyor. Bu süreç, halkın demokratik temsilcilerine duyduğu ilginin ve bu temsilciler üzerindeki yargı baskısının toplumda nasıl bir yankı uyandırdığını gösteriyor.

Buna paralel olarak ekonomik güvenceye dair endişeler, özellikle gıda güvencesizliği oranıyla birlikte, halkın temel ihtiyaçlara erişimde yaşadığı sorunları gün yüzüne çıkarıyor. Yüksek iş memnuniyetine rağmen işsizlik korkusunun hâlâ var olması ise ekonomik kırılganlığın sürdüğüne işaret ediyor.

İPA’nın bu kapsamlı barometresi, İstanbul’daki sosyo-politik atmosferin çok boyutlu bir resmini sunuyor. Özellikle önümüzdeki dönemde yapılacak siyasi ve ekonomik reformların halkın temel ihtiyaç ve taleplerine ne ölçüde karşılık vereceği, hem yerel hem ulusal siyasetin belirleyici unsuru olmaya devam edecek gibi görünüyor.