Küresel enerji savaşlarının gölgesinde ve temiz suyun giderek lükse dönüştüğü bir çağda, Cornell Üniversitesi’nden bilim insanlarının geliştirdiği küçük ama iddialı bir cihaz, adeta Pandora’nın kutusundan çıkan umut ışığı gibi parlıyor. Belki de ilk kez, insanlık tarihinin en temel çelişkilerinden biri – su mu, enerji mi? – cevabını birlikte veriyor: Her ikisi de.
Haber, teknik bir gelişmeden ibaret gibi okunabilir: Hibrit bir cihaz, deniz suyunu hem tuzdan arındırıyor hem de yeşil hidrojen üretiyor. 4 inçlik bir prototip, güneş enerjisini kullanarak saatte 200 mililitre hidrojen üretiyor ve bunu yaparken içilebilir su da sağlıyor. Enerji verimliliği %12,6. Ama bu sadece başlangıç. Eğer bu teknoloji ölçeklenirse, kilogram başına hidrojen üretim maliyeti 1 doların altına düşecek. Hem enerji hem su krizi için bir çözüm. Adeta “iki kuş, bir taş.”
Ama ben bu taşın gittiği yönü başka türlü okuyorum. Bu yalnızca mühendisliğin ya da malzeme biliminin bir zaferi değil. Bu, insan aklının doğayla olan çelişkili ilişkisinde yeni bir sayfa. Deniz suyu; evet, gezegenimizin %96,5’ini oluşturan ama bizim “işimize yaramayan” o devasa mavi kütle. Bir yandan yaşamın kaynağı, diğer yandan kuraklığın ironik simgesi. Onu içemezdik. Şimdi hem içiyoruz, hem de ondan yakıt üretiyoruz. Modern Prometheus, Güneş’in ışığını sadece ateşe değil, suya da indiriyor.
Bu gelişmenin ardında yatan temel felsefi soru şu: Biz, insanlık olarak, doğayla barışmak mı istiyoruz; yoksa onu yeniden, daha “temiz” yöntemlerle boyunduruk altına mı alıyoruz? Zhang’ın sözleriyle, “güneş pillerinden boşa harcanan ısı”yı bir fırsata dönüştürmek, bana antik Yunan’da doğanın physis’ine karşı insan aklının techne’sini koyan ilk sofistleri hatırlatıyor. Ancak bu defa teknik, sadece bir araç değil; aynı zamanda bir etik mesele.
Zhang ve ekibi, teknolojiyi yalnızca verimlilik üzerinden değil, aynı zamanda ihtiyaçlar üzerinden yeniden kurguluyor. “İnsanlar ya enerji ya su ister,” demiyorlar; “ikisi de mümkündür,” diyorlar. Bu yönüyle, buluşları sadece mühendislikte değil, siyasette de devrimci. Bugün gezegenin %66’sı temiz suya erişemiyorken, enerji adaletsizliği hâlâ postkolonyal yapıların devamı gibiyken, bu türden hibrit teknolojiler bir gelecek vaadi değil, bir eşitlik arzusunun teknolojik bedenlenmesi olabilir.
Ama burada durmalıyız. Çünkü teknoloji hiçbir zaman yalnızca teknoloji değildir. Bu cihazın üretim süreci, patentleri, dağıtım kanalları, pazar stratejileri ve jeopolitik öncelikleriyle birlikte düşünülmeden; onu “gezegeni kurtaracak mucize” ilan etmek, kısa vadeli bir iyimserliğin başka bir tezahürü olur. Yeşil hidrojen üretiminin 15 yıl içinde erişilebilir olacağı tahmini, hangi bölgeler için geçerlidir? Bu cihaz, Sahra altı Afrika’da mı kurulacak, yoksa Kaliforniya’nın çöl kenarlarına mı? Enerji “temiz” hale gelirken, politik ekonomi de temizleniyor mu?
Küçük bir kutunun içinde birleşen güneş ışığı, deniz suyu ve hidrojen, belki de bize şunu hatırlatıyor: Modernliğin temel çelişkisi, bir krizi başka bir krizle çözmeye çalışmak değil, o krizleri aynı anda dönüştürebilmektir. Bu cihazda birleşen her şey – ışık, su, enerji – birbiriyle çelişmeden çalışıyor. Peki ya biz?
Bir taşla iki kuş vurmak… Bu ifadeyi duyar duymaz zihnimde hem bir başarı hem de bir tedirginlik beliriyor. Çünkü insanlık tarihinin çoğu, o taşların peşinden koşan ama ardında ölü kuşlar bırakan sistemlerin tarihidir. Umarım bu kez, o taş bir kurtuluş aracına dönüşür – öldürmek için değil, yaşatmak için.
Kaynakça:
-
Cornell University Press Release
-
Interesting Engineering
-
International Renewable Energy Agency (IRENA) Reports
-
World Health Organization: Water Scarcity Overview
-
Dipnotlar: Zhang, L. et al., “Integrated Solar Distillation-Electrolysis System for Green Hydrogen Production”, Nature Energy (2024).
- Gerçek Güzellik: Ahlaki Cesaretin Estetiği - 22 Mayıs 2025
- Gazze’de Yıkımın İki Yüzü: Devlet Şiddeti, Siyasal Militanizm ve Ahlaki Sessizlik - 20 Mayıs 2025
- Bir Gazetecinin Susturulma Hikâyesi: Furkan Karabay Üçüncü Kez Tutuklandı - 15 Mayıs 2025