“Gazze, insanların hapsedildiği toplama kampı gibi bir yer. Böyle bir yerin karşısında festival yapmak alç.klıktır. Bunu yapanlar her şeyi hak ediyor.”
Bu sözler, büyük entelektüelimiz Sayın Sevan Nişanyan’a ait.
Kendisi cihatçı Hamas katillerinin, çoğu dünyanın dört bir yanından gelen ve muhtemelen oradaki duruma doğru düzgün vakıf bile olmayan gençlerden oluşan 260 kişiyi katletmelerini çok yerinde bulmuş. Çünkü ona göre Gazze’den tam dört kilometre uzakta, çölün ortasında gerçekleştirilen festival Gazze’nin dibiymiş; bu da oradaki sayısız kadının ölü diri demeden tecavüze uğrayıp, pikaba sığsın diye bacakları kırılarak çırılçıplak teşhir edilmesini; yüzlercesinin kaçırılarak bitimsiz işkencelere mahkûm olmasını haklı kılıyormuş.
Oysaki aynı Sevan Nişanyan, Kürt illerinde 2015 yılında gerçekleştirilen ablukalar esnasında 19 Aralık günü özel harekâtçılar tarafından öldürülüp, ailesinin sokakta yatan cenazesini almasına 7 gün izin verilmeyen Taybet Ana’nın cansız bedeni kurda kuşa yem olduğu esnada, özel izinle cezaevinden çıktığı 22 Aralık günü, Osman Kavala’nın Cezayir Restaurant’ında ülkenin en kalbur üstü entelektüelleriyle birlikte dansöz oynatarak, 60’ıncı doğum gününü kutluyordu.
O entelektüeller ki sosyal medya vitrinlerinde güya Kürt kardeşlerinin aylardır süren ablukalar altında gördüğü korkunç vahşete ve o esnada da sokaktaki 4’üncü gününde olan Taybet Ana’ya çok üzülüyorlardı… O kadar üzülüyorlardı ki kederlerinden kendilerini içkiye vurmuş ve iki gözleri iki çeşme bir şekilde Nişanyan’la birlikte dansöze para yapıştırıyorlardı.
Kendisinin, tıpkı festival kurbanları ile ilgili cümleleri gibi birer insanlık abidesi olan geçmiş söylemlerinin listesine bir göz atığımızda da şunları görüyoruz:
- “Karımın başından aşağıya bir kova bok döktüm; ama hele bir sorun niye döktüm.”
Bir kavgaları ertesinde eski eşi M.T.’ye karşı gerçekleştirdiği, kelimenin tam anlamıyla boktan eylemi savunuyor.
- “Sekiz yıldır ‘terapi’ adı verilen iç dökme seanslarına gidip mahreminizi paylaştığınız birinin, faraza, en kötü ihtimalle, size ‘yürümesinin’ yahut öpmeye kalkmasının, yahut çükünü çıkarıp göstermesinin vereceği net zarar nedir? Kafadan kontak bir kadını iki elledi diye koskoca psikoloğun kariyeri mi bitsin? Çükün görevi her bulduğu deliğe girmektir. Aksini söyleyen yalan konuşur!”
Kendi sol mahallesinden olan klinik Psikolog Murat Paker’in, danışan bir hastasına cinsel saldırı suçunda bulunmaktan dört yıl iki ay ertelemesiz hapis cezasına çarptırılmasına isyan ediyor.
- “Tecavüzcülerin çoğu, buluğ çağının fırtınaları arasında yolunu kaybetmiş âşıklardır!”
Hapishanede tecavüzcülerle kurduğu empatiyi güzelliyor.
- “Tecavüz kaçınılmazsa, en makul tavır zevk almaya çalışmak olmalı.”
Kendisinin kim bilir hangi kirli karanlık bağlantıları sayesinde cezaevinden tüyerek terk ettiği Türkiye’de hem ağır hak hukuk ihlalleriyle ezilerek hem de açlık ve yoksulluk sınırlarında çırpınarak yaşamaya çalışan biz marabalara, çaresizliğimizden zevk almamızı öğütlüyor.
- “Soma’nın suçlusu ilan edilen Can Gürkan ve arkadaşları Şakran’da koğuş komşumdu. Beş yıl tutukluluğun ardından tahliyesini sevinçle karşıladım. Umarım olgunlaşmasına vesile olmuştur.”
Tam 301 kişinin öldüğü Soma Katliamı’nın baş sorumlularından olup, ömür boyu yatsa az gelecek olan yönetim kurulu başkan vekili Can Gürkan’ın 5 yılla yırtmasına seviniyor.
- “Öldüler maalesef. Millet burada havlayıp nefret kusunca daha az ölmüş olmuyorlar.”
Sanki sineklerden bahseder gibi, Soma’da feci şekilde can veren 301 madenciyi kast ediyor.
- “65 yaşın üstündeki herkes ölse, bunun insanlığa ya da ölenlere ya da kalanlara ne zararı var? Faydası zararından kat kat fazla değil mi?”
Corona salgınının ilk etabında akın akın ölen ya da ölmesinden korkulan yaşlıların nasıl da değersiz, işi bitmiş çöpler olduğunu anlatıyor.
Şu kısacık yazıda geçen onca taciz, tecavüz, tecavüzcü güzellemesinden dolayı kusmadan buraya kadar okuyabilenleri tebrik ediyorum. Şahsen ben yazarken çok zorlandım.
Tıpkı “bu kadar iki yüzlü, bu denli yoz, bu katre dejenere, bu derece vicdan merhamet yoksunu bir insan her şeyi hak ediyor!” dememek için çok zorlandığım gibi…
Ama demeyeceğim.
“Çükün görevinin bulduğu deliğe girmek olduğunu” savunup, bu kadar taciz, tecavüz ve tecavüzcü güzellemesi dizen bir müptezelin, Hamas’ın tecavüzcülerini de “romantik âşıklar” olarak gördüğü fikri beynimi yakmasına rağmen demeyeceğim.
Böylesine habis bir ruh olmak kendisine en büyük ceza olduğu için, ötesine gerek yok bence…
Çünkü sırf üç kuruşluk polemikler yaratarak dikkat çekebilmek adına böyle korkunç sözler edebilen bir kişinin, ortasında cehennem ateşleri yanan korkunç bir iç dünyası olmalı…
Keşke orada tez vakitte yanıp bitip kül olsa da bir zamanlar entelektüelliğinden dolayı değer verdiğimiz bir insanı, daha fazla zebani kılığında görmek zorunda kalmasak.
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Şuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023