Gazetecilerin Soruşturulması: Basın ve İfade Özgürlüğüne Tehdit

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin hakkında yapılan haberler ve açıklamalar nedeniyle İstanbul Barosu, T24 haber sitesi ve gazeteci Seyhan Avşar’a “terör örgütü propagandası yapmak” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla soruşturma başlattı. Bu adım, Türkiye’de giderek daralan basın özgürlüğü ve insan hakları alanındaki endişeleri derinleştirdi.

Soruşturmanın odağında, T24’ün gazetecilerin ölümünü haberleştirirken Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve DİSK Basın-İş gibi kurumların açıklamalarına yer vermesi bulunuyor. T24’ün haberi, tarafsız bir şekilde, gazetecilerin savaş bölgelerinde hedef alınmasının uluslararası hukukun ihlali olduğunu vurguluyordu. Ancak savcılık, bu ifadeleri “terör örgütü propagandası” olarak değerlendirdi.

Benzer şekilde, İstanbul Barosu’nun yaptığı açıklamada Daştan ve Bilgin’in gazeteci kimliklerinin vurgulanması ve ölümlerinin savaş suçu olarak tanımlanması da “yanıltıcı bilgi yayma” suçlamasına konu oldu. Seyhan Avşar’ın sosyal medya paylaşımı ise gazetecilik mesleğinin ötekileştirilmeden ve politik aidiyetlere bakılmaksızın icra edilmesi gerektiğini savunan ifadeleri nedeniyle soruşturma kapsamına alındı.

Demokrasi ve Özgürlükler Açısından Kritik Bir Eşik

Bu soruşturma, Türkiye’de ifade özgürlüğünün geldiği kritik noktayı bir kez daha gözler önüne seriyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, demokratik bir hukuk devleti olarak, ifade özgürlüğü ve basın mensuplarının güvenliğini teminat altına almakla yükümlüdür. Ancak gazetecilerin öldürülmesini haberleştirmenin bile cezalandırılmaya çalışıldığı bir ortam, demokratik değerlerden uzaklaşmanın en somut göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

İstanbul Barosu’nun, uluslararası hukukun ihlal edildiğine dikkat çeken açıklaması ise adalet ve insan haklarının savunulmasındaki kararlılığına işaret ediyor. Baro, gazetecilerin çatışma bölgelerinde hedef alınmasının Roma Statüsü’nde savaş suçu olarak tanımlandığını belirterek yetkilileri etkin bir soruşturma yürütmeye çağırdı. Ancak bu çağrıya karşılık, baronun tamamı hakkında soruşturma başlatılması, hukuk devleti ilkelerine ve meslek etiğine ciddi bir saldırı olarak değerlendirilmektedir.

Gazetecilik Meslek İlkeleri ve İnsanlık Onuru

Gazetecilik, gerçeği kamuoyuna ulaştırma ve iktidarları denetleme görevini üstlenmiş bir meslek olarak demokratik toplumların vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak Türkiye’de gazetecilerin öldürülmesinin dahi haberleştirilmesi “terör” suçlamasına yol açıyorsa, bu, sadece basın özgürlüğüne değil, aynı zamanda toplumun haber alma hakkına yönelik de bir tehdittir.

DİSK Basın-İş’in açıklamasında yer aldığı gibi, gazetecilere yönelik saldırılar nerede ve kime karşı yapılırsa yapılsın insanlık suçudur. Filistin’den Suriye’ye, dünyanın her yerinde gazetecilerin öldürülmesi, sadece bu mesleği icra edenlere değil, hakikate ulaşmaya çalışan tüm insanlara yapılan bir saldırıdır.