Erdoğan bugün (24 Ekim 2017, Salı) gurup toplantısında yine esti gürledi. ABD, AB dahil çatmadık kimse kalmadı. Ortadoğu bataklığından uzak durmayacağını, “bir gece ansızın gelebilir, vurabiliriz” sözleriyle ifade ederken, yine önüne geleni terörist ilan etmeyi sürdürerek Osman Kavala’yı da listeye eklemiş oldu.
İçeride giderek açık baskıcı, dışarıda yalnızlaşmış Türkiye’nin ekonomik zorluklar içinde olduğunu, gün içinde yükselen dolar kuru gösteriyordu. Burada hemen bir düzeltme yapmam lazım. Doların yükselmesinden söz etmek yerine, Türk Lirasının değer kaybetmesinden söz etmek gerekir. Çünkü doların yükselmesi derken meselenin ucunun bize ne kadar dokunduğu, bunun gündelik hayata karşılığının yoksullaşma olduğu pek anlaşılmıyor.
Erdoğan Ankara ve Bursa Belediye başkanlarının istifa edeceği açıklamalarına rağmen kürsüde hiç de beklendiği kadar rahat değildi. Giderek birbirine benzeyen, kendini yalanlayan, sıkça tekrara düşen konuşmaları, iktidara mecbur oluşunu saklayamıyor. Bunun için gözü bir hayli karattığı da yine anlaşılanlar arasında…
AKP Gurubunda, yapmış olduğu konuşmasında üzerinde yeterince durulmayan, ama benim oldukça ürkütücü bulduğum, onca reforma yaptıkları halde devlet yapısının hala obez bir yapıda kaldığını, ağır ve hantal olduğunu söylemesiydi.
Muhalefet, uzatılan mikrofonlara görüşünü açıklarken konuyu anlamadığını gösterdi. Muhalefete hemen yüklenmek yerine, doğrusunu söylemek gerekirse bu muhalefetin bir eksikliği değil. Böyle bir cümle içinde “obez” sözcüğünün geçmesi, doğal olarak gereksiz, başı boş harcamaları, israf içinde bir devleti tarif anlamına gelir. Çünkü, tıpta kullanıldığı biçimiyle; obez, aşırı besi durumu, aşırı yağlı, aşırı kilolu olanları tanımlamak için kullanılıyor. Halk arasında ise aşırı kilolu, şişman olanları…
Bu durumda devletin obez olmasından söz edildiği yerde aşırı harcama ve israftan söz edildiğini anlamak hiç de yanlış değil. Muhalefette böyle algıladığı için uzatılan mikrofonlara bu yönde cevap verdi. Erdoğan’ın harcamalarından, gizli ödenekten söz etmeye başladı. Saray, Sarayın temizlik, elektrik giderleri, özel araçlar, korumlar, uçaklar sıralandı.
Neyse uzatıp başbakanın, bakanların, diyanet, vali ve kaymakamların gereksiz harcamalarını eklemedi listeye…
Şimdi gelelim Erdoğan’ın obez devletine.
Erdoğan obez devletten söz ederken, bu devletin gereksiz harcamalar içinde olduğundan falan söz etmiyor. Doğrudan, devlet yapısı içinde bazı kurumların gereksiz olduğunu, bunların hızlı karar almayı engellediği, alınmış kararları uygulamaya koymayı zorlaştırdığından söz ediyor. Referandumun hemen ardından Meclis İç Tüzüğünde yapılan değişiklikle meclisin, yani yasamanın işlevinin sınırlanması ve KHK’larla edinmiş olduğu tecrübe gelecek için nasıl bir devlet hayali içinde olduğunu gösterirken obez devletten ne anladığını da açığa vuruyor.
Erdoğan, açıkça devleti doğrudan Saray’dan yönetmek ve önüne hiçbir engel çıkmasını, çıkarılmasını istemiyor. Yasama, yargı ve yürütmenin tek elde toplandığı, doğrudan Saray’dan, iki dudağı arasından çıkan her şeyin kabul edildiği, uygulamaya konduğu bir devlet hayal ediyor…
Devlete kısmen demokratik bir görünüm veren kurumları ağır, hantal çalışmasına neden olan fazla kilo ve yağlar olarak gösterip, devleti obez ilan ederek, neşter vurmaya hazırlanıyor…
- Hız Sınırlarını Aşmak ve Ortadoğu’nun Çaresizliği - 15 Aralık 2024
- Kozmik Birlik: Hepimiz Yıldızların Çocuklarıyız - 9 Ekim 2024
- İçsel Yolculukta Aldığımız Yaralarla Ayağa Kalkmak - 25 Mayıs 2024