Emekli Fakir, Sermaye Uçuşta!

Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, 1 Eylülde sosyal güvenlik üzerine rapor yayımladı. Raporda ülkelerin yoksulluk düzeyleri sergileniyor. Rapora göre emeklisi en fakir ülkeler sıralamasında Türkiye, Uganda ve Mozambik’ten bile alt sıralarda. Uganda’da ortalama emekli maaşı ülkenin yoksulluk sınırının yüzde 43,5’ine karşılık geliyor. Mozambik’te bu oran yüzde 32,7’ye, Türkiye’de ise yüzde 21,7’ye denk geliyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, 1 Eylülde sosyal güvenlik üzerine rapor yayımladı. Raporda ülkelerin yoksulluk düzeyleri sergileniyor. Rapora göre emeklisi en fakir ülkeler sıralamasında Türkiye, Uganda ve Mozambik’ten bile alt sıralarda. Uganda’da ortalama emekli maaşı ülkenin yoksulluk sınırının yüzde 43,5’ine karşılık geliyor. Mozambik’te bu oran yüzde 32,7’ye, Türkiye’de ise yüzde 21,7’ye denk geliyor.

ILO’nun yayımladığı rapora, Türkiye’deki emeklilerin Uganda ve Mozambik’in bile çok gerisinde bir maaş aldıklarına dair havuz medyasında tek satır bile haber yok. Aynı havuz medyası ekonominin uçtuğunu öyle allayıp pullayarak veriyor ki sanırsınız başka bir gezegenden bahsediyorlar. İşin gerçeği gerek rejimin sahipleri gerekse havuz medyası uçuşta olanın sınır tanımayan sermaye sınıfı olduğunu çok iyi biliyorlar. Yoksulları kandırmak için “ülke olarak ekonomimiz şahlandı, uçuyoruz” diyorlar. Erdoğan midesi boş insanları “millet bahçesi” açılışları üzerinden uyutmaya çalışıyor. Oysa krizin bu denli derinleşmediği dönemlerde Erdoğan’ı alkışlayan yoksullar bugün isyan ediyorlar artık. Elbette “porsiyonları küçültelim” açıklaması da büyük tepki yarattı. Saraylıların ve sonradan görmelerin burnu büyüklüğü, şatafatlı yaşantılarının ve altın musluklu mutfaklarının reklamı yoksullarda özenme değil, öfke olarak birikiyor.

Rejimin sahipleri şatafatı, lüks yaşantıyı geçmişteki benzerleri gibi kendilerinin hakkı olarak görüyorlar. Diğer yandansa yine geçmişteki saraylılar gibi yoksulların inançlarını istismar etmeyi, yüksek perdeden vaaz vermeyi ihmal etmiyorlar. Erdoğan, yoksulları uyutmak için de Diyanet İşleri Başkanını sürekli konuşturuyor. Ali Erbaş kılıçla hutbe vererek yoksulların çocuklarını savaşa çağırıyor. Sürekli çıta yükseltiyor, kendisi de saraylılar gibi şatafat içinde yaşıyor. Ali Erbaş’ın aldığı maaş ve sahip olduğu ayrıcalıklar asgari ücretli milyonlarca işçinin rüyasında bile göremeyeceği denli ballı kaymaklı. İşte bu denli lüks bir yaşantı süren Ali Erbaş, bir yandan sanki ülke işgal edilmiş gibi savaş çığırtkanlığı yapıyor, diğer yandansa yoksulların boyun eğip kul olmalarını buyuruyor.

İşin doğrusu sermaye sınıfının bütün kurumları kendi sınıflarının siyasetini yaparlar. Diyanet İşleri Başkanı da bal gibi rejimin siyasetini yapıyor. Nasıl ki burjuva siyasetçileri kendi sınıflarının çıkarları için yoksullara “hepimiz aynı gemideyiz” diye seslenirler, Ali Erbaş da o şekilde sesleniyor. Mahkemeler, eğitim sistemi, bürokrasi hep burjuva düzenin devamı için çalışırlar. Diyanet İşleri, yoksulların burjuvazinin düzenine karşı isyan etmelerini engellemekte önemli bir işlev görür. Mesela greve çıkan işçilere “grev günahtır” diyerek cami hoparlöründen anons yapılır. İnsanın insanı sömürmesini mubah gösterirler. Yoksulların saf ve samimi inançlarını istismar ederler.

Sermaye sınıfı işçi sınıfını sömürürken dinine, inancına, diline bakmaz. Aynı patron bir ülkede Müslüman işçileri sömürür başka bir ülkede Hristiyan işçileri sömürür. Sermaye sınıfı dünya çapında sömürücü bir sınıftır. İşçi sınıfı da inancı, dili, rengi ne olursa olsun dünya çapında bir sınıftır. Yaşadığı sorunlar da çıkarları da kurtuluşu da birbirine bağlıdır. Sermaye sınıfı yeryüzünde egemen olduğu sürece ne yoksulluk son bulacak ne de açlık yeryüzünden silinecek.