Sosyal adalet, toplumun bir üyesi olarak kabul edilen bireylerle toplum arasındaki sosyal ilişkilerin ortaklaşa iyinin gerçekleştirilmesi amacıyla düzenlenmesine verilen addır.
Sosyal adalet kavramı insan topluluğunun yeryüzünde var olmasından beri bazen ulaşılması gereken bir hedef olarak, bazen de özellikle diktatörlükle idare edilen toplumlarda kendisinden nefret edilen bir kavram olarak karşımıza çıkar.
 Her durumda sosyal adalet kavramı insanlık tarihi boyunca güncelliğini korumuş, konuyla ilgili ideolojik, felsefi ve sosyolojik anlamda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Felsefi anlamda adalet kavramı bağlamında ilk sistematik değerlendirme Platon’a ait olup; öğrencisi Aristoteles hocasının ideal adalet (devlet) anlayışına karşı kendi reel adalet ve onun üzerine yükselen devlet anlayışını geliştirmiştir.
Sosyal alanlardan bir tanesi olan EÄŸitim alanında Sosyal adaletin saÄŸlanması mümkünmüdür? EÄŸitimde sosyal adalet kavramı, toplumun, siyasal, ekonomik, ideolojik, kültürel ve toplumsal yapı iliÅŸkisine göre ÅŸekillenmektedir. Günümüz dünyasında eÄŸitimde fırsat eÅŸitliÄŸi, sosyal adalet ve eÅŸitlik kavramları üzerine araÅŸtırma ve incelemeler yapılmaktadır. Beraberinde de yoÄŸun tartışmaların yaÅŸanmasına neden olmaktadır.Â
Bu tartışmalar tüm sosyal sınıflardan gelen öğrencilerin eğitimden yararlanması gerektiğini öne sürmektedir. Eğitim kurumu birçok yönüyle eşitsizlikler üzerine kurulu bir kurumdur. Eşitsizlikler üzerine kurulu bir eğitimde sosyal adalet kavramı gerçekleştirilmesi kabul olmayan bir kavram gibi insanlara yutturulmaya çalışılmaktadır.
EÄŸitimde sosyal adalet kavramının ortaya çıkarılmasının temel noktası herkesin yeteneÄŸi ve ihtiyacına göre eÄŸitim almasını saÄŸlamaya çalışmaktır.Â
Her öğrencinin ilgi ve yetenekleri farklılık gösterdiÄŸi için eÄŸitime olan ihtiyacı da farklılık gösterir. EÄŸitimde sosyal adalet kavramı, öğrenciyi, insani farklılıkları temelinde yani yaratıcı gücünü özgürce geliÅŸtirebilme olanağını saÄŸlayan, özgürleÅŸtirici eÄŸitimi savunan bir kavramdır.Â
Sosyal adalet kavramının ilkelerinden birisi dağıtıcı adalettir. Dağıtıcı adalet eğitimle ilişkilendirildiğinde fırsat eşitliği ilkesi karşımıza çıkmaktadır.
 Öğrencilere gereken fırsatın verilmesiyle eğitimde adil durum gözlenebileceğini savunan bir görüştür. Eğitimde fırsat eşitliği kavramı eğitime erişim açısından aynı şansa sahip olamayanlar tarafından adaletsizlik olarak nitelendirilir. Aslında burada belirtilen adaletsizlik kavramıyla ekonomik olarak nitelendirme yapılmak istenmiştir. Yani kaynakların dengesiz dağıtımını ifade etmektedir. Devletin eğitim kurumuna yeterince kaynak ayırmaması da bu ilkeye örnek olarak gösterilebilir. Peki, dağıtıcı adalet ile eğitim arasındaki ilişki nasıl eşitlenir? Eğitime ulaşım kaynaklarının eşitlenmesi ve eğitimin kamusal bir hizmet olarak devlet tarafından desteklenmesiyle eşitlenebilir.
Sosyal adalet kavramının bir diğer ilkesi de tanıyıcı adalettir. Tanıyıcı adalet kavramı sosyal açıdan ezilen grupların olumlanması için çalışan bir ilkedir. Tanıyıcı adalet ve eğitim arasındaki ilişki incelendiğinde çok kültürlü bir yapılanma olduğu gözlenmektedir. Bu ilkeye göre eğitime yön verecek ilkeler ve öğretim programının evrensel değerler ölçeğinde yerel değerlerle bütünleştirilmesini savunmaktadır.
Sosyal adalet kavramının bir diÄŸer ilkesi de katılımdır. Sosyal adalet, sosyal olarak oluÅŸan ezme ve baskı durumlarına karşı bir çıkış göstermelidir. EÄŸitimde sosyal adalet kavramı, sosyal olarak oluÅŸan baskı ve ezme durumunun bireyin kendini geliÅŸtirebilmesini ve kendisini belirleyebilmesini ortaya çıkarmaktadır. EÄŸer bir öğrenci eÄŸitimde kendini belirleyebiliyorsa demokrasi anlam kazanmaktadır. Yani katılım deÄŸerlenmektedir. Amacına ulaÅŸmış sayılmaktadır. Bu sadece siyasi bir katılımı çaÄŸrıştırmamaktadır. Bunun yanında sosyal yaÅŸama katılım için bireyin kendisini geliÅŸtirmesini de saÄŸlamaktadır.Â
Bu durumda Sosyolojik olarak günümüz koşulları değerlendirildiğinde Eğitimde sosyal adaletin gerçekleşmesi biraz zor görünmektedir.