Eğitim Sen: “Laik bir ülkede devleti belli bir mezhebin savunucusu durumuna yönündeki her türlü uygulamaya son verilmelidir

Eğitim Sen Sendikası, İstanbul Esenyurt Şehitler Ortaokulu’nda 18 Mart Çanakkale Zaferi etkinliğinde öğrencilere Kuran okutulması ve okulun hoparlörlerinden yayınlanmasına tepki gösterdi. Eğitim-Sen, “Laik bir ülkede devletin, inanç alanına girerek, şu ya da bu biçimde elindeki olanakları kullanıp, devleti belli bir dinin ya da inancın, Türkiye’de olduğu gibi belli bir mezhebin savunucusu ve destekçisi durumuna getirmek yönündeki her türlü girişim ve uygulamaya son verilmelidir” açıklamasını yaptı.

Eğitim Sen Sendikası, 25 Mart’ta İstanbul Esenyurt Şehitler Ortaokulu’nda 18 Mart Çanakkale Zaferi etkinliğinde öğrencilere Kuran okutulmasına yönelik yazılı açıklama yaptı. Eğitim-Sen’in açıklamasında, “Toplumda ve okullarda bütün din ve inançtan insanlar, eşit koşullarda yaşamak ve aynı kurallara uymak durumundadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanınmamasının, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur” denildi.

Eğitim Sen’in açıklaması şöyle:

“İŞ BİRLİĞİ PROTOKOLLERİ VE UYGULAMALARI OKULLARIMIZI ÇEPEÇEVRE KUŞATMIŞ DURUMDADIR”

“Türkiye’de uzun yıllardır eğitimin dinselleştirilmesi, okullar ve öğrencilere yönelik çeşitli dini faaliyetlerin artmasını beraberinde getirmiştir. Okullarda, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi, okulları eğitim kurumu olmaktan uzaklaştıran uygulamaları beraberinde getirmektedir.

Eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi sürecinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli dini vakıf ve derneklerle imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri ve uygulamaları okullarımızı çepeçevre kuşatmış durumdadır.

“EĞİTİM SİSTEMİNİN DİNİ KURALLARA GÖRE BİÇİMLENDİRİLMEK İSTENMESİ KABUL EDİLEMEZ”

Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda, iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiş durumdadır. Bu konuda özellikle eğitim sisteminin, ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez.

Toplumda ve okullarda bütün din ve inançtan insanlar, eşit koşullarda yaşamak ve aynı kurallara uymak durumundadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanınmamasının, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur. Bunun gerçekleşmesi için devletin ve devlet kurumlarının tüm din, mezhep ve inançlara aynı mesafede durması, eğitim ve ibadet alanlarının birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.

Laik bir ülkede devletin, inanç alanına girerek, şu ya da bu biçimde elindeki olanakları kullanıp, devleti belli bir dinin ya da inancın, Türkiye’de olduğu gibi belli bir mezhebin savunucusu ve destekçisi durumuna getirmek yönündeki her türlü girişim ve uygulamaya son verilmelidir.” (ANKA)