Aşağıda ilave ettiğim link adresini tıklarsanız 2018 de blog kısa yazımı ve esas olarak da 2013 ‘te de Birgün Gazetesi’ne yazdığım “O Çocuklardan Bazıları Doktor Oldular” başlığı ile yazılmış makalemi okuyabilirsiniz. Bundan dokuz yıl önce içeriden biri olarak yazmışım. 2013’teki yazımda ilk defa 2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndaki bazı eksikler ve aksaklıklar nedeniyle kadın doğum, cerrahi ve dahiliye gibi hekimliğin ana branşlarını artık kimsenin tercih etmediğini ve bu durumun bir SOS sinyali olduğunu açık seçik belirtmişim. 2018’deki blog kısa notumda ise bu gidişatla bir gün doktorsuz kalınacağını yazmışım. Bu iki yazı da 14 Mart Tıp Bayramı(!) nedeniyle yayınlandı. Ne bayramlardı ama… Sağlık terörü / yoksulluk sınırına gelen emekli hekimler/ hasta başına günde 150 hasta / performans ve prim denilen tuhaf ucubeler. … Yıllardan beri konuşulan konular…
İşte dediğim günlere, “bu gidişatla bir gün doktorsuz kalacağız” günlerine böylece geldik. Tabii ki ne kadar da bilmişim, nasıl da tahmin etmişim sevinciyle değil çok üzülerek söylüyorum. Keşke keşke yanılmış olsaydım. Keşke sağlık sistemimiz neredeyse çökme noktasına gelmeseydi. Evet doktorsuz günler başladı/ başlayacak gibi.. Bu durumun sadece içeridekiler yani biz doktorlar değil hastalar bile farkında. Geçen gün bir hekim arkadaşıma muayene ettiği hasta durup dururken yalvarmaya başlamış: lütfen gitmeyin, bizi bırakıp gitmeyin, diye. Aramızda gülüştük, aslında derinden ağlayarak tabii ki.
Evet, eğer yine bu her hastanın istediği sağlık birimine gittiği kademesiz, basamaksız hasta dağıtımı devam eder, yine bir hekim günde ortalama 100-150 hastaya bakar ve bu yorucu yıpratıcı mesleğin parasal ve manevi olarak karşılığı verilmez dolayısı ile sağlıkta şiddet de devam ederse kesinlikle doktorsuz kalınacak. Susuz kalmak gibi bir şey bu. Bakın bu sene tıp fakülteleri hiç görülmemiş şekilde YKS tarihinin en düşük puan sıralaması ile öğrenci aldı. Ayrıca bazı tıp fakültelerde kontenjanların boş kaldığı söyleniyor. Şaka gibi.
Kısaca 2013’te yazdığım gibi bir zamanların çok akıllı ve çok çalışkan çocukları ne yazık ki artık doktor olmak istemiyor. Nitelik her meslekte çok önemli olduğu gibi araya insan hayatı karışınca artık nitelikli öğrenci ve eğitmen tartışılamaz. Ayrıca şu an elimizde olan hekimler de hızla ülkeyi terk ettiklerinden sayısal olarak da azalıyoruz. Bu çok önemli bir mesele. Çünkü herkesin, hepimizin, bütün vatandaşların yolu şu veya bu şekilde hastaneye ve doktora düşer. Bir kişi yoktur ki benim ihtiyacım yok desin. Ben hep arkadaşlarıma söylerim: Bir gün iki gün değil sadece ve sadece bir saat tüm sağlık faaliyetleri durdurulsa tam bir cehennem olur diye. Sadece bir saat acil servislerin ve ameliyathanelerin çalışmadığını düşünün. Olacak bir şey değil. Kim biler neler olur? Düşünemiyorum bile.
Asla geçici pansuman tedavilerle geçiştirilemeyecek kadar yaralanmış bu sistemin gündelik siyaset ve oy kaygısı taşımadan el birliği ile ortak paydalarda buluşarak acilen eksiklerinin ve yanlışlarının düzeltilmesi gerek. Yoksa hepimiz altında kalacağız. Yazık olan yine vatandaşa olacak. Hekimler ya yurt dışına giderek ya da bu işe hiç girmeyerek kendilerini bu kıyametten kısmen koruyabilirler.
Bu yazıyı da buraya bırakıyorum. Umarım Birgün gazetesi gibi digital arşivi silinmez. Gerçi görünen köy kılavuz istemez. Böyle giderse neler olacağı o kadar açık görülebiliyor ki müneccim olmaya gerek yok. Bu sağlıkta dönüşüm programının acilen yeniden dönüşmesi gerekiyor.
Not: 2018 blog kısa notumu ve 2013 BirGün Gazetesi yazımı okumak isterseniz tıklayabilirsiniz: https://feridecihangoktan.blogspot.com/2019/03/o-cocuklardan-bazlar-doktor-oldular.html
- Failler Güçlü Olunca… - 11 Eylül 2024
- SMA’lı Çocuklar ve Arkasındaki Trajedi - 22 Mayıs 2024
- Ben fesat mıyım? - 13 Mayıs 2024