Diyanet deyip geçmeyin

Cumhuriyet dönemi boyunca Kemalist laikliğin gelişim seyrine göre değişiklikler içerse de, devletin ve toplumun İslami dönüşümünde iki dini ve siyasi kurum etkili oldu. Bunlardan biri, siyasal İslam’ın kadrolarını yetiştiren İmam Hatip okullarıdır. İkincisi de, Siyasal İslam’ın ayrıcalıklı dini vesayet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’dir. 1950’den sonraki dönem boyunca Siyasal İslam’ın gelişip güçlenmesinde ve uzun bir sürecin sonunda iktidar olmasında bu iki kurum motor gücünü oluşturdu. Süreç CHP iktidarının son günlerinde Diyanet İşleri Reisliği’ne ilişkin yeni bir düzenleme ile başladı ve sonraki iktidarlar döneminde geliştirilerek bugünkü konumuna ulaştı.

27 Mayıs askeri darbesinden sonra yapılan 1961 Anayasası’nda ilk defa DİB kurumuna yer verildi. Anayasa’da “Genel idare içinde yer alan DİB için 1965’de çıkarılan özele kanunla ilk kez kapsamlı bir resmi statüye kavuşturuldu. DİB kanuna göre, birisi ilmi diğeri de idari işlere bakmak üzere iki başkan yardımcılığı oluşturularak “Diyanet İşleri’nin en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu (DİYK) kuruldu. DİYK üyelerinin seçimi ve ataması, Diyanet İşleri Başkanı’nın teklifi ve Başbakan ile Bakanlar Kurulu’na verilerek kurulun faaliyetleri siyasal iktidarların tasarrufuna bırakıldı. DİYK ise, sonraki tüm iktidarlar döneminde dini ve siyasi bir vesayet kurumu işlevi üstlendi.

1982 Anayasası’nda DİB’e “Yürütme” bölümü içinde yer verildi. Anayasa’nın 136. Maddesi, 1961 Anayasasındakilere ek olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na bu kez “Milletçe dayanışma ve bütünleşme” görevini de yükledi. 1982 Anayasası’nın din konusunda 1961 Anayasası’ndan farklı olarak getirdiği önemli düzenlemelerden biri de, “Din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddenin 4. paragrafında “Din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler” arasında sayılmasıydı.

Bu iki temel değişikliğin anlamı, devletin ve hükümetlerin dini kendi politikalarına hizmet eden bir araç olarak görmesi, yararlı ve gerekli görüldüğü her aşamada dinin siyasal ve toplumsal dönüşümde bir güç olarak kullanılmasıydı. Dinin araçsal kullanımı Özal döneminden başlayarak günümüze kadar artarak devam etti. AKP iktidarı döneminde DİYK, güncel konularda İslam’ın Sünni ve Hanefi yorumuna göre fetva veren bir kurum haline getirildi. DİB’in 11 Temmuz 2012 tarihinde yenilenen internet sitesinde “Dini sorular cevaplandırma platformu” sayfası açıldı. AKP’nin din bürosu gibi çalışan ve yurttaşların sorduğu her sorunun “dinen caiz olup olmadığı” yönünde fetva veren DİYK, dini sistemli bir şekilde siyasallaştırarak, günlük hayatın her alanına müdahale etmeye başladı.

Bu süreçte DİB’in yurtiçi ve yurtdışında örgütlenmesi sağlandı. Tartışmasız tüm araç, gereç ve personel ihtiyaçları karşılandı. AKP döneminde 10 bin yeni cami yapıldı. DİB’in 2017 yılındaki personel sayısı 117 bin 378 kişiye ulaştı. Bu sayının 71 Bin 362’si İmam-Hatip, 19 Bin 721’ni Kur’an Kursu hocası, 11 Bin 908’i Müezzin, 3 Bin 51’i Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak çalışıyor. Devletin bütçesinden DİB’e ayrılan yıllık para 6,8 milyar TL’dir. Bu rakam, aralarında Ekonomi, Kalkınma, Enerji ve Tabii kaynaklar, Bilim Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Sağlık, Kültür ve Turizm bakanlıklarının da yer aldığı 11 bakanlığın her birine ayrılan bütçeden fazladır.

AKP döneminde DİP altın çağını yaşıyor. Hükümet her gün yeni kararlar alarak DİB’in devlet ve toplum hayatındaki etkisini artırıyor. Son olarak, Mardin’de Süryanilere ait olan çok sayıdaki kilise, manastır ve mezarlık DİB’e verildi. İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, DİB’e tahsis edildi. Milli Eğitim Bakanlığı DİB ile imzaladığı protokolle eğitimi Diyanet’e devretmeye başladı. Diyanet Vakfı
Uluslararası İslam Üniversitesi kurma kararı aldı.

Sonuç olarak Diyanet deyip geçmeyin… DİB artık, Türkiye’nin en etkili dini ve siyasi vesayet kurumudur.

Şaban İBA
Latest posts by Şaban İBA (see all)