Türkiye’de Namaz Alışkanlıklarının Azalması ve Sekülerleşme Eğilimleri

Dini pratikler, toplumların kültürel ve sosyal yapısında köklü bir yer tutar. Türkiye, İslam’ın tarihsel olarak merkezi bir rol oynadığı bir ülke olmasına rağmen, modernleşme ve küreselleşme süreçlerinin etkisiyle toplumsal yapısında belirgin değişiklikler gözlemlenmektedir. Bu bağlamda, dini pratiklerdeki değişim, özellikle namaz kılma oranlarındaki azalma ve sekülerleşme eğilimleri, toplumun dini kimliği ve sosyal değerleri üzerinde yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına işaret etmektedir. 

Asal Araştırma tarafından yapılan 2024 yılına ait bir anket çalışması, Türkiye’de namaz kılma oranlarının son birkaç yıl içinde belirgin bir düşüş gösterdiğini ortaya koymaktadır. 2022 yılında düzenli olarak tüm vakit namazlarını kılanların oranı %23 iken, 2024’te bu oran %18,8’e gerilemiştir. Aynı şekilde, namaz kılmayanların oranı da 2022’de %41,8’den 2024’te %44,5’e yükselmiştir. Bu veriler, Türkiye’de dini pratiğin azalmakta olduğunu ve bu azalmanın toplumsal bir dönüşümle yakından ilişkili olduğunu göstermektedir (Asal Araştırma, 2024).

Sekülerleşme teorisi, modernleşmenin bir sonucu olarak dini kurumların, inançların ve pratiklerin toplumsal hayat üzerindeki etkisinin azalacağını öngörür. Türkiye’de özellikle genç nüfus arasında namaz kılma alışkanlıklarının azalması, sekülerleşmenin bu toplumsal dönüşümde önemli bir etken olduğunu düşündürmektedir. Peter Berger (1967), sekülerleşmenin toplumsal bir süreç olarak, dini kurumların ve pratiklerin, modernleşme ile birlikte zamanla toplumun merkezinden çevresine doğru itildiğini belirtmiştir. Türkiye’de son yıllarda gözlemlenen dini pratiklerdeki azalma, bu teoriyi doğrular niteliktedir.

Türkiye’de geleneksel olarak güçlü bir dini kimliğe sahip olan toplum, modernleşme süreçleri ve küreselleşmenin etkisiyle dini alışkanlıklarda esnemeler göstermektedir. Charles Taylor (2007), modern toplumların bireyselleşme eğilimleri gösterdiğini ve dini inançların giderek daha kişisel bir hale geldiğini vurgulamıştır. Türkiye’deki toplumsal dinamikler de bu eğilimlerle paralellik göstermekte, toplumsal normlar dini pratiklere eskisi kadar katı bir biçimde bağlı kalmamaktadır.

Dini pratiklerdeki azalma, özellikle gençler arasında daha belirgin hale gelmiştir. Genç nesillerin namaz kılma oranlarının düşük olması, bu kesimde bireysel özgürlüklere ve laik değerlere daha fazla yönelimin olduğunu işaret etmektedir. Ronald Inglehart ve Pippa Norris (2011), gençlerin daha seküler ve bireyci bir dünya görüşüne sahip olma eğiliminde olduklarını ve bu eğilimlerin toplumun genel kültürel yapısını etkilediğini öne sürer. Bu durum, Türkiye’de de gençler arasında dini pratiklerin azalması ile sekülerleşme eğilimlerinin bir arada gözlemlenmesiyle örtüşmektedir.

Türkiye’deki toplumsal yapı, dini pratiklerin azalması ile birlikte daha bireyci bir yöne evrilmektedir. Bu bireyselleşme süreci, sekülerleşme ile paralel ilerlemekte, bireyler dini pratiklerden uzaklaşırken, dinin toplumsal hayat üzerindeki etkisi de zayıflamaktadır. Steve Bruce (2002), sekülerleşmenin bireyselleşme ile el ele gittiğini ve dini kimliklerin yerini bireysel kimliklerin aldığı bir süreç olduğunu belirtmiştir. Türkiye’deki namaz kılma oranlarındaki düşüş de bu sürecin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Namaz kılma oranlarının azalması, sadece bir dini pratiğin zayıflaması olarak değil, aynı zamanda Türkiye’deki dini kimliklerin de zayıfladığını göstermektedir. Dini kimliklerin zayıflaması, toplumun genel olarak sekülerleşmeye ve bireyselleşmeye doğru kaymakta olduğuna dair önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir. Bu süreç, Türkiye’deki dini ve toplumsal dinamiklerin gelecekte nasıl şekilleneceğine dair ipuçları sunmaktadır.

Türkiye’de dini pratiklerdeki değişim, toplumsal yapının ve kimliklerin dönüşümüne dair önemli bulgular sunmaktadır. Namaz kılma oranlarındaki düşüş ve sekülerleşme eğilimleri, toplumda daha bireyci, laik ve modern değerlere yönelik bir yönelimi işaret etmektedir. Bu bulgular, Türkiye’de toplumsal ve dini dönüşümün hız kazandığını ve bu dönüşümün gelecekte de devam edeceğini göstermektedir. Dini kimliğin zayıflaması, bireyselleşme ve sekülerleşme gibi eğilimlerin artması, Türkiye’nin toplumsal yapısında köklü değişimlere işaret etmektedir.


Kaynakça

1- Asal Araştırma. (2024). Türkiye’de Dini Pratiklerde Değişim Anketi. İstanbul: Asal Araştırma.

2- Berger, P. (1967). Kutsal Gölgelik: Din Sosyolojik Bir Teorinin Unsurları. Garden City, NY: Doubleday.

3- Bruce, S. (2002). Tanrı Öldü: Batı’da SekülerleÅŸme. Oxford: Blackwell.

4- Inglehart, R. ve Norris, P. (2011). Kutsal ve Seküler: Dünya Çapında Din ve Politika. Cambridge: Cambridge University Press.

5- Taylor, C. (2007). Laik Bir Çağ. Cambridge, MA: Harvard University Press.

Arslan ÖZDEMİR