Daha Fazla Amerikalı Zehirli Tuzaklara Düşecek: Çevre Adaleti Politikaları Geri Alınıyor

Trump yönetiminin iklim ve çevre politikalarını geri alma çabaları, Amerika’nın çevre adaleti alanında onlarca yıldır kaydedilen ilerlemeyi tehdit ediyor. Biden yönetiminin Enflasyon Azaltma Yasası kapsamında temiz enerjiye yönlendirdiği finansmanın dondurulması, sera gazı emisyonlarıyla ilgili düzenlemelerin kaldırılması ve çevre adaleti ofislerinin kapatılması gibi adımlar, özellikle yoksul ve azınlık topluluklarını zehirli atıklara ve kirliliğe daha fazla maruz bırakma riski taşıyor.

Trump Yönetimi Çevre Politikalarını Geri Alıyor

Trump yönetimi, Biden’ın Enflasyon Azaltma Yasası’nın temiz enerjiye yönlendirdiği finansmanı dondurarak, iklim politikalarını 2022 seviyesine geri çekti. Ayrıca, Çevre Koruma Ajansı (EPA), sera gazı emisyonlarının insan sağlığı ve çevre için tehdit oluşturduğuna dair 2009’dan bu yana süregelen bulguyu geçersiz kılmayı planlıyor. Bu adım, federal iklim çabalarını büyük ölçüde zayıflatabilir.

Yönetim, Birleşmiş Milletler’in (BM) uluslararası iklim raporu üzerinde çalışan bilim insanlarının faaliyetlerini de yasakladı. Bu rapor, 1990’dan bu yana iklim değişikliğiyle mücadelede küresel iş birliğinin temelini oluşturuyordu. Ayrıca, George H. W. Bush yönetiminden bu yana süregelen çevre adaleti çalışmaları da Trump yönetimi tarafından büyük ölçüde yıkıma uğratıldı.

Trump yönetimi, çevre adaleti üzerinde çalışan 160 EPA çalışanını izne çıkardı ve Biden’ın bu alana öncelik veren yürütme emirlerini iptal etti. Yönetim, 21 Mart’a kadar tüm çevre adaleti ofislerini ve pozisyonlarını “yasaların izin verdiği azami ölçüde” feshetme kararı aldı. Bu adımlar, özellikle yoksul ve azınlık topluluklarının zehirli atıklara ve kirliliğe maruz kalma riskini artırıyor.

Çevre Adaleti Kavramı ve Tarihçesi

Çevre adaleti kavramı, 1980’lerin başında aktivistlerin Kuzey Karolina’nın Warren County bölgesinde, çoğunlukla siyahi bir topluluğa poliklorlu bifeniller (PCB) için bir atık depolama alanı kurulmasını engelleme çabalarıyla ortaya çıktı. PCB’ler, bir zamanlar yaygın olarak kullanılan toksik kimyasallardı. Yapılan araştırmalar, beyaz olmayan ve yoksul Amerikalıların, özellikle de her iki gruba da dahil olanların, tehlikeli atık alanları ve diğer kirlilik kaynaklarına daha yakın yaşadığını ortaya koydu. Bu eşitsiz toksik maruziyetler, “çevresel ırkçılık” olarak adlandırıldı ve bu sorunları çözme çabaları “çevre adaleti” olarak tanımlandı.

1990’ların başında, ilk Bush yönetimi Çevresel Eşitlik Ofisi’ni kurdu ve bu ofis daha sonra EPA’nın Çevre Adaleti Ofisi olarak bilinmeye başladı. Başkan Bill Clinton ise federal kurumların çevre adaletini çalışmalarına dahil etmesini zorunlu kıldı.

Çevre Adaleti Tehlikede

Trump yönetiminin çevre adaleti politikalarını geri alma çabaları, özellikle yoksul ve azınlık topluluklarını zehirli atıklara ve kirliliğe daha fazla maruz bırakma riski taşıyor. Çevre adaleti ofislerinin kapatılması ve iklim politikalarının geri alınması, Amerika’nın çevre koruma ve sosyal adalet alanında kaydettiği ilerlemeyi büyük ölçüde tehdit ediyor. Bu adımlar, gelecek nesillerin sağlığı ve refahı için ciddi bir risk oluşturuyor. Çevre adaleti savunucuları, bu politikaların acilen tersine çevrilmesi ve çevre koruma çabalarının yeniden güçlendirilmesi çağrısında bulunuyor.

  • NHY / The Atlantic