Şuan “6 yaşındaki kız çocuğunun zorla evlendirilmesi” haberi gündemde yerini korumaya devam ediyor. “Zorla evlendirmek” ifadesini bilerek kullandım, çünkü o yaştaki bir çocuğun rızası söz konusu olamaz. Rızanın olması için aklın baliğ olması gerekir ama o yaştaki bir çocuk daha önündeki yemeği bile nasıl yiyeceğini bilemez. Adı üstü ÇOCUK…
(Tabi, bildiğim kadarıyla bu konu şuan yargıya taşınmış durumda ve yargının bu husustaki kararını beklemekten başka bir şey gelmiyor elden.)
Her ne kadar bazı kimseler, “rıza varsa sorun yok, bir kereden bir şey olmaz” gibi ifadeler kullanarak çocuklarımız üzerinde söz söyleme hadsizliğini kendilerinde bir hakmış gibi görüp kendilerini karar mercii olarak sunuyorsalar da, burada çocukların hayatları söz konusudur.
Bu olayın ifşa olmasıyla beraber kimileri bu durumu belli bir dine mal etti, kimileri dinde böyle bir uygulamanın olmadığını ve dolayısıyla bunu din ile bir alakasının bulunmadığını dillendirdi, kimileri de bunu siyaset malzemesi haline getirip bundan nemalanmaya çalıştı. Oyun çağındaki çocukların oyuncaklarını ellerinden alıp onları kendi kirli emellerine alet edenin kimliği ne olursa olsun, onların toplumdan ivedilikle izole edilmesi gerekir ve gerekli cezai müeyyidenin uygulanması gerekir. Yargı, her türlü vesayetten uzak bir şekilde bu noktada kesinlikle ama kesinlikle bir saniye dahi vakit kaybetmemelidir, gereğini yapmalıdır.
Dinin bu husustaki pozisyonu nedir peki?
Her ne kadar dinin kendi uygulamalarında bu türden bir muhayyerlik/serbestlik söz konusu olsa da, bunun sadece dindar kesime yıkmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Ki zaten bu hususta, yani evlilik yaşı konusunda dindar camiada da bir mütabakat görünmüyor. Özellikle de mevzu bahis olan Talak suresi 4. ayet ve hadis kaynaklarında geçen Hz. Ayşe’nin evliliği konusunda İslami camia, tam bir tefrika halindeler.
Birazdan, konusu geçen Talak suresi 4. ayete ve ilgili rivayete kısaca değineceğim ama öncesinde halihazırda gündemde yerini koruyan tecavüzle(?) ilgili birkaç şey daha ifade etmek istiyorum. Evlilik diyemiyorum, çünkü evlilik akdinin en önemli şartlarından birisi karşılıklı rıza olduğu için çocuğun rızası olmadan gerçekleştirilen bu olaya evlilik demek de haksızlık olacaktır. Olay, yargıya intikal ettiğinden dolayı yargı kararından sonra birçok şey aydınlanacaktır. O yüzden şuan vakanın sadece bilinen tarafıyla konuşuyorum. Dediğim gibi, en nihai kararı yargı verecektir ve o karardan sonra bildiklerimizi belki de tekrar gözden geçirme imkanımız olacaktır veya belki de bilmediğimiz daha dehşet ayrıntılara şahit olacağız.
Yazının giriş paragrafında kullandığım “6 yaşındaki kız çocuğunun zorla evlendirilmesi” ifadesinin de aslında mantık düzleminde doğru bir ifade olmadığını belirtmek isterim. Çünkü ifade ettiğim üzere zorla evlendirmek diye bir şey yoktur, evlilikte karşılıklı rıza vardır, zorlayıcı bir durumun olduğu yerde evlilik değil, taciz veya tecavüz vardır. Nihayetinde bahsi geçen olaydaki kız çocuğunun herhangi bir rızası söz konusu değildir. Ancak benim bu ifadeyi kullanmamın sebebi, gündemde bu şekilde konuşulduğu içindir.
Şimdi gelelim dinin buna nasıl baktığına…
“Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Talak 4, Diyanet İşleri Meali)
Ayetin altı çizili ifadesiyle ilgili tefsir kaynaklarındaki alimlerin görüşleri şu şekildedir:
- Abd b. Humeyd’in bildirdiğine göre âdet görmeyenlerle de henüz âdet görecek yaşa gelmeyen küçük kızlar kastedilmektedir.(Ed-Durru’l Mensur Tefsiri)
- “Bunların iddetleri üç aydır..” ayeti nazil olunca da, birisi ayağa kalkarak, “Ey Allah’ın Resulü, peki hayız görmeyecek derecede küçük olanların iddeti ne kadardır?” deyince, “henüz adetini görmemiş bulunanlar…” ayeti nazil oldu.. Ki bu, “Bunlar da, hayızdan kesilmiş yaşlı kadınlar gibi olup, iddetleri üç aydır..” demektir.(Fahreddin er-Razi Tefsiri)
- Kastedilen küçük yaştakiler Bunların da iddetleri üç aydır.(Kurtubi Tefsiri)
- “Henüz adetini görmemiş bulunanlar…” Onlar küçükler(Medarik/Nesefi Tefsiri)
- Âyet-i kerime’de: “Hiç âdet görmeyenler de böyledir.” buyurulmaktadır. Bundan maksat, küçük yaşta evlenen ve zifafa girdikten sonra boşanan kadınlardır. Bunlar âdet görmedikleri için iddetleri aylarla ölçülür. Bu da üç aydır. Nitekim Süddi, Katade ve Dehhak bu kısmı aynı şekilde izah etmişlerdir.(Taberi Tefsiri)
- Bunlar gerek on yedi yaşından küçük olup henüz büluğa ermemiş olduklarından dolayı hayız görmemiş olanları ve gerek büluğ yaşının en üst sınırı olan on yedi yaşını geçmiş, binaenaleyh yaş itibariyle büluğa ermiş oldukları halde âdet görmeyenleri kapsamaktadır.(Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri)
Özellikle de İslam dini açısından en muteber kabul görülen yukarıda isimleri verilen kaynakların belirttiğine göre Talak suresi 4. ayette geçen henüz adet görmeyenler’den kasıt, büluğ çağına erişmemiş küçük yaştaki kız çocuklarıdır. Dolayısıyla ister 6, ister 10, ister 15… Din açısından bu yaştaki kız çocukları için herhangi bir nikah yasağı yoktur ve hatta bazı mezheplere göre(Şafii mezhebi gibi) kız çocuğunun dahi rızasına gerek kalmadan veli(çocuğun, vesayeti altında bulunduğu kimseler) her türlü karara sahiptir. Ancak hemen şunu belirtmekte yarar görüyorum; dinde bununla ilgili bir emir yok, muhayyerlik vardır. Yani din, küçük yaştaki kız çocuklarınızı evlendirin, evlendirmeniz gerekiyor şeklinde bir emirde bulunmuyor. Tercihe binaen bir uygulama sunuyor. Mesela dindar birisi, ben kız çocuğumu küçük yaşta kimseye vermek istemiyorum dediğinde, burada herhangi bir dini yaptırım olmaz. Ama yine aynı şekilde küçük yaştaki kız çocuğunu başkasıyla nikahlamak isteyene de din karşı çıkmıyor.
Bazı yorumculara göre de aslolanın kimlik yaşı değil, kemik yaşıdır. Yani bir çocuk(kız veya erkek çocuk) evlilik kurumunu idame edebilecek yeterlilikte olduğu sürece onların kimlikteki yaşının bir önemi yoktur tarzında fikirler ortaya atanlar da yok değildir.
Şimdi de özellikle sosyal medyada çokça rastladığımız Hz. Ayşe’nin evliliği ile ilgili o meşhur rivayeti sunmak istiyorum.
Hz Aişe (r. anhâ) anlatıyor:
“Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ben 6 yaşında iken benimle evlendi. Medine’ye geldik. Beni’l-Hâris İbnu’l-Hazrec kabîlesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı.
Annem Ummu Rûman, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensârdan bir grup Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensârdan bir grup kadın vardı. “Hayırlı, bereketli olsun!”, “Uğurlu mübarek olsun!” diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık kıyafetime çeki düzen verdiler.
Beni, [kuşluk vakti aniden] Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın gelişinden başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O’na teslim etti. O gün ben 9 yaşında idim.”
( Buhârî, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61; Muslim, Nikâh 69, (1422); Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933,4934,4935, 4936, 4937); Nesâî, Nikâh 29, (6, 82). Ayrıca Kutubi Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayın: 15/486.)
Bu rivayetten de anlaşıldığı üzere Hz. Ayşe, 6 yaşında iken, yani daha oyun çağındaki bir kız çocuğu iken Hz. Muhammed ile evlendiriliyor, 9 yaşına geldiğinde ise zifaf gerçekleşiyor.
Tekrar belirtmek gerekirse, bahsi geçen olay, şuan yargıya taşındığı için yargı sürecindeki bir konu hakkında hüküm verme yetkisine sahip değilim. Burada dinin bulunduğu konuma kısaca değinmekle yetindim. Ama insani kanaatim de şudur: Hangi din, hangi ideoloji veya hangi siyasi rejim bu türden insanlık dışı unsurlara izin veriyorsa, kesinlikle bunlara itibar etmemeliyiz ve hatta karşı koymalıyız. Efendim dinde böyle bir şey yok, yok bilmem ayeti şöyle anlamak gerekir, yok bilmem o rivayet uydurmadır tarzında tartışmalara girişmeyeceğim. Ki zaten bu tartışalar zaten hep olmuştur.
Bu vesileyle, çocuklarımızı ne idüğü belli olmayan kişi veya kurumların tekeline bırakarak onların geleceklerini karartmayalım, merdiven altı cemaat ve tarikatlara dikkat edelim ve devletin bu türden cemaat ve tarikatları da tekrardan gözden geçirmesi ve gereğini yapması elzemdir.
- Modern Çağa Hitap Eden Bir Peygamber Düşünün - 20 Aralık 2023
- Gerçek İslam nedir, nerede yaşanıyor? - 14 Aralık 2022
- Çocuklarımızın geleceğini karartmayalım - 12 Aralık 2022