Büyü bozuldu: artık Basra haraptır 2018

Büyü Bozuldu” Erken seçim kararının alınması ile birlikte AKP’nin, merkez sağın yegâne platformu olmaktan çıktığını gördük. Oysa 2002’den bu yana AKP, Türkiye sağının bir konfederasyonu şeklinde iktidarını sürdürüyordu. Açık ya da örtük, Türkiye sağı, 2002’den bu yana AKP’nin kendi içerisinde temsil ediliyordu. Cumhur ittifakından yıllar, yıllar öncesinde dahi, MHP, AKP’nin başı her sıkıştığında yardıma koşmaktan imtina etmiyordu; türbandan, başkanlık sistemi tartışmalarına tüm bunların kuvveden fiile geçmesinde MHP’nin stratejik zamanlardaki desteklerini unutmamak gerekiyor.

Saadet Partisi de bu büyük resmin içerisinde yer alıyordu. AKP’nin kendi içinden bölünerek 2002’de iktidara gelmesi ve Necmettin Erbakan’ın vefatı ardından yaşadığı siyasi ve örgütsel beka krizini atlatana kadar, her ne kadar AKP kadrolarına kırgın olsalar da, seslerini çıkarabilecek bir güce sahip değillerdi. Ancak bu krizi Temel Karamollaoğlu liderliğinde atlattıkları görülüyor. Sadece 2018 için konuşmayalım. Oy ve Ötesi organizasyonun bir gönüllüsü olarak görev yaptığım yakın zamanlardaki referandum ve seçimlerde de Saadet Partisi’nin basit bir tabela partisi olmadığını rahatlıkla görebiliyordum.

Saadet Partisi’ndeki kılıma, 2017 yılındaki Mühürsüz Referandum ile başlamıştı. Karamollaoğlu ve Parti yönetimi, Hayır oyu kullanacaklarını, ama Hayır Bloğuyla birlikte kampanya ve propaganda yapmayacaklarını ifade etmişlerdi. Bir partinin oy verilmesini tavsiye ettiği yönde propaganda ve kampanya yapmaması anlaşılır şey değil, değil mi?  Yok, tam tersine. Eğer büyünün bozulması dediğim şeyi anlatabilirsem, Temel Karamollaoğlu’nun neden 2017’de böyle davrandığını da, Ülkücü tosuncukların neden sürekli SP’li gençlere saldırma iştiyakında olduklarını da (seçim kampanyaları başlayalı beri, dünkü silahlı saldırı da dahil ikinci defa SP’ye saldırıdığını okuduğumu hatırlıyorum) anlatabilmiş olacağım.

KaramollaoğluHayır kampına katılmadan Hayır’ı savunuyordu. Çünkü Türkiye sağında “lanetli” olan şeyi yapmaya cesaret edemiyordu: Sol ile ortak hareket etmek.  “CHP’de sol mu canım!” eleştirilerini bir kenara koyun hele! Şerif Mardin Hoca’nın Türkiye’de sağ ve solu ayıran temel çizginin sosyal ve ekonomik argümanlar değil, dini tavırlar olduğu değerlendirmesini hatırlatıp geçeyim. Buna Türkiye sağında her “sol”un “komünizm”; her “komünizm”inde “dinsizlik”, “vatan hainliği” ve “cinsel ahlaksızlık” ile eşanlamlı olduğu ön kabulünü de ekleyelim. Belki size komik gelecektir ancak, CHP ile birlikte hareket etmek demek, Türkiye sağında, komünizmle hareket etmek, vatan hainleri ile, şer cephesi ile, bölücülerle, kafilerle… hareket etmek anlamına gelmektedir.

Bu büyüyü, sadece Saadet Partisi değil MHP de bozdu. Nasıl mı? Bölünerek!  Ayrıca,  hatırlatayım ki, İyi Parti’yi kuran Meral Akşener ve ekibi, hiç de öyle, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi’ni Kuran Emine Ülker Tarhan gibi de değilerdi. İyi Parti-MHP bölünmesi sadece gidenin partinin ne kadarını kopardığı ile alakalı bir süreç de değildir –ki öyle olsaydı bile Akşener’in MHP markasının çok büyük bir kısmını alıp götürdüğünü de söyleyebiliriz. MHP-İyi Parti bölünmesi de bir büyü bozulması sürecidir.

Siyasal bitkisel hayattaki Devlet Bahçeli’nin, sağın 1950’lerden bu yana değişmeyen algılarına karşı çıkmasını ve her ne olursa olsun sağda kurulan bu Vatan/Milliyetçi/Cumhur cephesini elinin tersiyle itmesi beklenemezdi. Ama hiç olmaz denilen şey oldu ve bir kadın, maskülinist bu siyasi geleneği ortadan ikiye bölebildi.

Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, artık AKP efsanesi bitmiştir. Bu bitişin düdüğü Gezi Direnişi’nde öttürülmüştü. Ama AKP, orada sağın geleneksel ittifak desenini korumayı geç de olsa başarabilmişti. AKP’nin Gezi Direnişinde neyi tahkim etmeye çalıştığını bir hatırlayalım mı? “Camide içki içtiler suçlaması” o tarihlerde çatırdamaya başlayan sağdaki büyüyü devam ettirme çabasından başka nasıl okunabilir ki? Artık o saatten sonra, AKP politikalarını beğenmemekle birlikte, kendini sağda, hele hele muhafazakâr olarak tanımlayan birinin Gezi Direnişi’ne sempati beslediğini açıkça ifade edebilmesinin imkânı var mıdır? AKP’ye karşı çıkanlar “Türbanlı bacımın üzerine işeyenler”, “Camide içki içenler” ise, ya o dinsiz/ahlaksızlarla ya da Faiz Lobisi’nin düşürmeye çalıştığı Vatan/Milliyetçi Cephe(si) saflarında yer almak gerekiyordu. Sağ da öyle yaptı. Gezi, sol ile başlamıştı; ama Anadolu’ya yayılan gösteriler, Gezi’nin gittikçe sağa, milliyetçi muhafazakâr insanlara da yayılmakta olduğunu işaret ediyordu. Ancak bu başarılamadı; AKP, Gezisürecinde elinden kaçırmaya başladığı sağı, yine o süreçte toparlamayı bildi. Geziciler de sağa doğru açılmakta, büyük şehirlerin ikliminden kopmakta zorlanıyorlardı zaten. Büyük şehirlere sıkıştırılıp kriminalize/terörize edildikten sonra da Gezi’nin,  bilindik şiddet yöntemleri ile bastırılması hiç de zor olmadı.

2018 Seçimleri, işte en başta bu büyünün bozulduğuna işaret etmektedir. Artık Cumhur İttifakı’nın karşısında tam da kendi benzeri vardır. Büyü bozulmuştur. AKP, gezide elinden kaçırmak üzere de olsa yeniden yanında saf tutturabildiği;  Mühürsüz Referandum’da Hayır oyu vereceğini açıklasa da o yönde propaganda yapmasını engelleyebildiği diğer sağ parti/kitleleri artık elinde tutamamaktadır. SP, gemileri yakarak, MHP bölünerek, Liberaller iki derneğe tasnif olarak, Haydar Baş ve ekibi de “Hoş geldin Atatürk” kitabını yayınlayarak, büyünün bozulmasını deklare etmişlerdir. Demokrat Parti ve Mühürsüz Referandum’da bile Hayır cephesinde yer alan ve bu yönde propaganda yapan ANAP’ı da unutmayalım.

Seçim sonuçları ne olur? Bilmem! Bildiğim tek şey bu seçim(ler) AKP için bir Bad-el Harab-ül Basra Seçimi olacaktır. Erdoğan’ın sağ iklimdeki liderliği artık tartışılmıyor bile! O artık sadece AKP Genel Başkanıdır. Konjüktür onu yeniden Cumhurbaşkanlığı’na taşısa bile, gücü artmamakta azalmakta, hatta tükenmektedir.  Mühürsüz Referandum’dan sonra Erdoğan’ın zaferinin olsa olsa bir  Pirus Zaferi olacağını yazmıştım. Hâlâ aynı iddiamı devam ettiriyorum. Değil ikinci turda kılpayı; Erdoğan 24 Haziran’daki ilk turda Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazansa dahi

“Bu za-fer, bir Pi-rus Za-fe-ri,-dir.”

Mete Kaan KAYNAR