Sokağın sesi olmak

Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in, “Hükümet yanlısı kamuoyu oluşturma ve kitleleri ideolojik-politik hedefler doğrultusunda yönlendirme” yöntemleri, sonraki süreçte emperyalistler ve tüm burjuva diktatörlükler için toplum bir model oluşturdu. Toplumun demografisinde, sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapmak; kitlelerin tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, tutkularını, duygularını yönlendirmek ve denetim altına almak için yapılan uygulamalara siyaset biliminde “Toplum mühendisliği” denildi. Sosyal bilim uzmanları tarafından hazırlanarak iletişim teknolojileri ve başka araçlar yardımı ile uygulanan toplum mühendisliği projeleri, “Bir konunun veya sorunun özünü değiştirerek amacından saptırma ve kitleleri yanlış bilgilendirerek yönlendirme” olan Dezenformasyon tekniklerini de içerdi.

Kitleleri yönlendirme teknikleri Türkiye’de uzun yıllardan beri Milli Güvenlik Kurulu’nun gizli kararları doğrultusunda özel ve psikolojik savaş yöntemlerini de kapsayacak şekilde siyasal ve toplumsal sürece yön verme yöntemleri olarak uygulanıyor. Cumhurbaşkanı’nın veya Başbakan’ın bir sözüyle politik gündemin belirlenmesinden, medyanın kitleleri televizyonların önüne kilitleyen dizilere, onlarca televizyon kanalının yalan-yanlış haber ve görüntüler yaymasından 7/24 saat beyin yıkama taktiklerine kadar, her şey bu amaca hizmet ediyor. Egemen ulus, kadim devlet, geleneksel toplum ve din ilişkilerini kullanarak dedikoduya, spekülasyona, şantaja, kaosa ve bekaya dayalı siyaset tarzı AKP’nin 16 yıllık iktidarının karakterini belirliyor. Bu bakımdan Osmanlı döneminden kalan “Gerçek ayakkabısını bağlarken, iyi bir yalan Bağdat’tan İstanbul’a ulaşır” özdeyişi geçerliliğini koruyor.

Kapitalizmin talan ve rant anlayışını ilke edinen AKP, tüketim toplumunun tüm sosyal psikolojik değerlerini medyanın muazzam gücü ve kitleler üzerindeki etkisine dayanarak, yaptığı her şeyi, tüketicilere sunulan bir ürün gibi pazarlıyor ve en gelişmiş pazarlama tekniklerini kullanıyor. Bu nedenle sol ve sosyalist kesimlerin eski yöntemler ve hazır reçetelere göre yaptığı siyasal çalışmalar artık kitleler üzerinde etkili olmuyor. Siyasal gerçekleri açıklama kampanyalarında mevcut sorunlara sadece eleştirel ve negatif yaklaşımlar da bir işe yaramıyor. Siyasal gerçeklerin pozitif bir söylemle ortaya konulması ve her sorunun kendi bağlamında ele alınarak alternatif çözümler üretilmesi gerekiyor.

Bu bağlamda siyasal faaliyette kitle çalışması, bütün çalışmaların ana halkası olarak algılanmalı ve siyaset binalarından, salonlardan, kapalı kapılar ardından sokağa, halka ve kitlelere taşınmalıdır. Sol ve sosyalist bir partinin yüzü, sürekli ve sistemli olarak sokağa ve kitlelere dönük olmalıdır. Bu konuda belki iddialı bir söz olacak ama devrim, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi veren bir parti, sokağın partisi ve sokağın sesi olmalı. Sokağın sesi olmak, kitle hareketinin gücüne, dinamizmine ve yaratıcılığına inanarak siyaset yapmaktır. Sokağın sesi olmak, işçi ve emekçi kitlelerin içine çekilmek, ezilenlerle kaynaşmak, dışlananlarla dayanışmak, özgürlük ve demokrasi güçleriyle saf tutmaktır. Sokağın sesi olmak, doğrudan ve doğal olarak kitlelerle aracısız yüz yüze, dil dile, omuz omuza siyaset yapmaktır.

Sokak, her dönemde korunması gereken demokratik bir mevzidir. Sokağın sesi olmak, her türlü baskı ve teröre karşı direnmek, militan bir kitle mücadelesi geliştirmek demektir. Sokağın sesi olmak siyaseti toplumsallaştırmaktır. Sokak, sadece seçimler döneminde değil, her dönemde dostluğun, paylaşmanın, özverinin, dayanışmanın, ortaklaşmanın yaşandığı ve yaşatıldığı toplumsal alandır. Tüm kapitalist iktidarların ve özellikle oligarşik diktatörlüklerin sokaktan korkmasının, devletin, kolluk gücünü, istihbarat ağını, idari ve hukuki yaptırımlarını kullanarak sokağı denetim altına almaya çalışmasının nedeni budur.

Şaban İBA