Bursa’da Bursaspor Amedspor Karşılaşmasında Provokasyon

5 Mart 2023 tarihinde, Bursa’da,  Bursaspor ve misafir AMEDspor karşılaması vardı. Maça çıkıldığında, faili meçhulleri hatırlatan Beyaz Toros, yeşil sarıklar, iki kiralık katilin gölgesi düştü kalabalıkların üstüne! Televizyon izlemiyorum, sosyal medyadan izliyorum olan biteni. Tirübünleri dolduran kalabalıktan üç kişinin elinde üç resim; Beyaz Toros ve iki katilin resmi var birer tane.

6 Şubat sabahı, 04.17’de gerçekleşen, Yüzyılın Felaketinde yıkılan Güneydoğu’da, 90’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetleri, köy yakmaları, bok yedirmeleri hatırlatan üç resim. Sonra, saha da çekilmiş fotoğraflar, video var. Tribünler boşalmış. Saha da birileri var görünen. Saha da, sesler de kalabalık değil. Tekil. Üç resim gibi… Sonra, saha dışında sıkıştırılmış bir genç çocuğa küfür edilerek, elindeki yeşilli atkıyı yukarı kaldırıp  Bursaspor’dan özür dilemeye zorlanıyor! Belli ki birkaç paralı haydut kıstırmışlar 14-15 yaşında çocuğu tek başına; “…ölünü s.kerim… kaldır lan şu anda atkıyı… Kimsenin yüzünü çekmeyin… Sadece onu çekin…” Kendilerini özellikle gizleyerek çektikleri videoyu servis ediyorlar.  Bu provokasyon, kışkırtma değil de nedir?

İktidar sahipleri, Fenerbahçe Beşiktaş maçında ve  takip eden küçük maçlarda tekrar eden, tek tek değil koro halinde yükselen, yalnız tribünleri değil belli ki, iktidar sahiplerini de titreten “Yalan Yalan Yalan Dolan Dolan Dolan DEFOL ULAN”,  “Hükümet İSTİFA” ve “Hesaplaşmadan Bahar Gelmeyecek” isyanının rövanşını yapmak istediler! Başaramadılar. Sadece öfkeyi büyüttüler, bizzat mali oligarşinin işçi sınıfına, köylülük ve entelijansiyanın devrimci kesimlerine karşı, terörist intikam örgütüne, aşırı milliyetçi karakterine.

6 Şubat 2023 gününden bu yana büyüyen dayanışmayı, nefrete dönüştüremediler, dönüştüremeyecekler. Mücadele birleştirir. Bursa’ya gidip maçı etnik savaşa çeviren AMEDSpor değil, Bursaspor da değil, sermayenin paralı itleri. Bu bir provokasyon girişimidir. Fenerbahçe-Beşiktaş maçının rövanşıdır. Tutmamıştır.

Türkiye kapitalizmi deprem felaketini de kendi sınıf çıkarları için servet kaynağına dönüştürmekle yetinemezdi. Yetinmedi. 24 Şubat 2023’de, 126 Sayılı “OHAL Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile olağanüstü yetkilerle donatılan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanlığı ile Güneydoğu’da yıkılan şehirlere el koyup, Hazine adına tescil ve sermayeye peşkeş çekmeye girişti. Tek engel vardı.  Yurdun neresinde yaşıyor olursa olsun, 85 milyonluk Türkiye işçi sınıfı yıkılan şehirlerden elini çekmemiş, dayanışma ve umut bitmemişti.

İki yıldır dağıtılan seçim vaadinden sonra bir yıldır devam eden meşhur 6’lı masayı kullandılar, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ederek, önce ortalığı sakinleştirdiler. Evet, bütün dikkatler, kitlesel olarak sağıyla soluyla demokrasiye çekilmişti. Deprem unutulmuştu! “Hatay’da Su Yok!”, “Mersin’de Susuzluktan Uyuz Salgını!”, “İki pet şişe suyum var, ben içmedim dünden beri, bebeğime veriyorum yudum yudum”  sesleri, “Hükümet İSTİFA”, “Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı”, “Kılıçdaroğlu Gelecek Tayyip Gidecek” sesleri arasında kaybolmuştu. Neyse ki, bu sermaye iktidarının üzerinde yükseldiği sözde “ittifakın” kurucusu Meral Akşener, oyunu bozdu. Aslında bozulan bir şey yoktu, bu sadece bilinçli bir rahatlatma operasyonuydu. Ona söyleneni yaptı. Şüphesiz, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilirken, hiç istemeyerek; anlaşmadan döndüğünü ilan ederken, iradesine uygun olarak. Tayyip’den sonra Cumhurbaşkanlığı ancak bir asenaya yakışırdı! O olmalıydı!

Şimdi krallık yıkılmış bulunuyor. Rusya’nın başında, bir kadetler, Menşevikler ve sosyalist-devrimciler hükümeti bulunan bir demokratik cumhuriyet haline gelişi ölçüsünde burjuva devrim tamamlanmıştır.”*

Bu sayede, tüm umudunu Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’na bağlayanlar, birden Akşener’i,  mali sermayenin ajanı, beyaz Toroslarıyla ünlü 90’lı yılların mimarı Ağar’dan içişleri bakanlığını devralan, onu aratmayan  asenayı anımsadı. Sevinçler yarım kaldı…  Birden çöken şaşkın sessizlikte, “Hatay’da Su Yok” sesleri duyuldu, Güneydoğu’daki yıkım hatırlandı.

Yalnız proletarya, en yoksul köylüleri (programımızın ifade ettiği gibi yarı-proleterleri) yöneterek, savaşı demokratik bir barışla sona erdirebilir.”*

Bu sırada, 5 Mart geldi çattı. 26 Şubat İstanbul’un rövanşı vardı, Bursa’da.

Güneydoğu’da, Türkiye kapitalizminin bilinçli eylemsizliğiyle felakete dönüşen deprem, katliama dönüşen yıkım, Türkiye işçi sınıfını, sınıf refleksi ile, bilincinde olmaksızın harekete geçirmişti. Yurdun en Batı’sından en Doğu’suna, Güneydoğu’suna akan insanlık, en zor zamanda ekmeği, acıyı paylaşmaktan öte, yaşayarak, ne kadar deneseler de kirletemedikleri “tek yürek” oldu, birleştirdi, kopmaz bağlar kuruldu emekçi, yurtsever, binlerce yıldır aynı coğrafyayı yurt edinmiş halklar arasında.

Sosyalist-Devrimcilere karşı propaganda ve ajitasyonun ağırlık merkezi, onların köylülere karşı işlemiş oldukları ihanet üzerine kaydırılmalıdır.  Sosyalist-devrimciler yoksul köylü yığınını temsil etmiyorlar. Hali-vakti yerinde çiftçi azınlığını temsil ediyorlar. Onlar, köylüleri işçilerle ittifak kurmaya değil, kapitalistlerle ittifak kurmaya, yani kapitalist boyunduruğa götürüyorlar.”*

Sermaye iktidarına yönelik öfke, Türkiye’nin en büyüklerinden Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüplerinin karşılaşmasında “sahaya” indi. Kulüpler kınayadurdun, o yaydan çıktı. Diğer maçlarda da aynı öfke, sınıf nefreti dile geldi. Susturulmalıydı. Susturulamadığı yerde,  hedef şaşırtmalıydı. Dayanışmayla kurulan birlik, tehditle, provakasyonla bozulmalıydı. Birkaç resim, paralı birkaç provakatör yetecek, tirübünler yürüyecek zannettiler. On dört-on beş yaşında bir çocuğu beşi birden sıkıştırıp küfür edip, özür dilettiler. Kendilerini sakladılar! Başaramadılar. Başaramayacaklar.

Aklı başında bir tek sosyalist bu konuda yoksul köylüden ayrılmaz. Eğer toprağın zoralımı yapılmışsa, bu demektir ki bankaların egemenliği temelden sarsılmıştır; eğer aletlerin zoralımı yapılmışsa bu demektir ki, sermayenin egemenliği temelden sarsılmıştır ve sonra da, proletarya merkezde siyasi iktidarı kullanacağı zaman, iktidarı alacağı zaman, geri kalanı fazlasıyla zahmetsizce ele geçirecek, geri kalanı, kendiliğinden, ‘örneğin etkisiyle’ gerçekleşecek ve bunu pratiğin kendisi telkin etmiş olacaktır.”*

Dayanışma yaşatır, mücadele birleştirir. (6 Mart 2023)


*LENİN, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, Çev.Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, 6.Baskı, 2006