17 Kasım 2018 tarihinde başlayan sarı yelekliler isyanı altıncı ayını doldururken, direniş, polis şiddetine ve tüm baskılara rağmen Paris ve Fransa genelinde kitlesel katılımlarla devam ediyor.
Sarı yelekliler hareketi Fransa’nın temel gündemini oluştururken, diğer gündemler ise şöyle: Avrupa Parlamentosu seçimleri oldu. İklim grevi için binlerce kişi sokağa çıktı. Sağlık çalışanlarının grevi büyüyor. Sendika konfederasyonları 11 Haziran’da genel grev çağrısı yaptı.
Avrupa Birliği’nin 28 ülkesinde 23-26 Mayıs tarihleri arasında yapılan ve yaklaşık 400 milyon seçmenin katıldığı Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları belli oldu. AP seçimlerine katılım, 1994’ten bu yana ilk kez yüzde 50’nin üzerine çıktı. Bu yıl, seçimlere katılım oranı, yüzde 51 oldu.
Seçim sonuçları her ülkede farklı olsa da, kıta genelinde merkez sağ ve merkez sol partiler gerilerken, liberaller, yeşiller ve aşırı sağcılar yükselişe geçti. Almanya’da Merkel’in partisi CDU, birinci parti olurken, Fransa’da aşırı sağcılar birinci oldu. AP’deki en büyük grup olan Avrupa Halk Partisi (PPE) 179 sandalyenin sahibi oldu. 2014 seçimlerine göre 42 sandalye kaybetmiş oldular. Sosyal demokratlar, 2014 seçimlerinde 191 sandalye kazanmıştı, bu seçimlerde 150’de kaldılar.
Fransa’da Marine Le Pen’in RN’i yüzde 23,53 oy oranıyla birinci oldu. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi LREM ise yüzde 22,47 ile ikinci sırada kaldı. Yeşiller ise yüzde 13,13 oranında oy alarak, yükseliş gösterdi. Sosyalist koalisyon ise yüzde 6,43 oy alabildi. Seçim sonuçlarının belli olduğu akşam, Marine Le Pen kameraların karşısına geçerek, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a çağrıda bulunarak parlamentoyu feshedip erken seçime gidilmesini istedi.
Peki, Fransa’da ne oldu da ırkçı Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik, birinci parti oldu? Hem de altı aydır sarı yelekliler halk hareketi direnişe devam ederken böyle bir sonuç… İşin aslı şöyle, sarı yelekliler hareketine katılan kitlelerin büyük bir kısmı seçim sandığına gitmenin anlamsız olduğunu düşünüyor. Yine anti-faşist hareketler ve anarşistler çözümü sandıkta görmüyorlar. Zaten, Emmanuel Macron’u iktidara taşıyan seçimde, halkın karşısında iki seçenek vardı; ya ırkçı Marine Le Pen ya da küresel sermayenin adamı Emmanuel Macron. Halk, Marine Le Pen kazanmasın diye oyunu Macron’dan yana kullanmıştı.
Altı aydır süren sarı yelekliler isyanında, kitleler başından beri sokaklarda “Ne Le Pen Ne Macron” diye haykırıyor. Sarı yeleklilerin dediği gibi Macron zenginlerin başkanıydı. Halkın çıkarlarını değil uluslararası büyük şirketlerin çıkarlarını koruyordu. Nitekim küresel sermayenin çıkarları uğruna, halkın karşısına polisi, jandarmayı dikti. Polis şiddetini her boyutta kullandı ve kullanmaya devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce Fransa ve Avrupa genelinde “milliyetçi-ırkçı partilere oy yok” şiarıyla çalışmalar yürütüldü. Sarı Yelekliler hareketi de bu prostestolara katıldı ve öncülük etti. 26 Mayıs günü Brüksel’de büyük bir gösteri düzenlendi. Bu gösteride polis, eylemcilere karşı şiddet uyguladı ve çok sayıda gözaltı oldu. Eylemciler, “devletler, uluslararası büyük şirketlerin, küresel sermayenin çıkarlarını savunuyor” tartışmalarını yaparken tamamen haklı ve doğru bir tespitte bulunuyorlar. Nitekim, Avrupa Birliği, Avrupalı işçi ve emekçilerin, Avrupa halklarının birliğini ve haklarını değil, emperyalist tekellerin birliğini ve çıkarlarını savunuyor. Fransa’da işçi ve emekçilerin sosyal ve demokratik haklarına yönelik daha sert saldırılara hazırlanan, polis devleti yasalarını çıkartan ve uygulamaya koyan tam da bu sermayenin birliğidir. Avrupa’nın sermayedarları söz konusu emperyalist tekellerin çıkarı olunca, yüzlerinden güler yüzlü demokrasi maskesini çıkarıp, polis devletinin ceberrutluğunu kullanmakta hiçbir sorun görmüyorlar. İşte bu hiddet ve şiddet büyük burjuvazinin gerçek yüzüdür.
Sarı yelekliler hareketi hiç lafı eğip bükmeden doğrudan hedefi gösteriyorlar: Kapitalizm! Kapitalist sistem ve emperyalist tekellerin tiranlığı insanlığı ve doğayı yok ediyor. Fransa’da ve dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşen iklim grevine gençlerin yoğun katılımı ve coşkusu damgasını vurdu. Paris’te binlerce kişi sokağa çıkarak kapitalizmin yarattığı doğa yıkımını protesto etti. Kapitalizm gezegenimizi yok ediyor. Paris’teki eylemde “Iklim bir banka olsaydı kurtarılırdı”, ” Kapitalizm bizi yok etmeden biz onu yok edelim” döviz ve şiarları içinde bulunduğumuz durumun özeti.
Paris’te sağlık emekçilerinin mart ayında başlattıkları grev ise Fransa geneline yayılıyor. Sağlık emekçileri, kötü çalışma koşullarının düzeltilmesini, daha fazla sağlık personeli alınmasını, kamuda ve sağlıkta uygulanmak istenen “sağlıkta yasa projesi”ne son verilmesini, kıyım yasasının iptal edilmesini ve ücretlerin arttırılmasını talep ediyorlar. Bu taleplerle, sendikalar 11 Haziran’da genel grev çağrısı yaptı.
Fransa’da direniş ve grevlerle sokaklar hareketliliğini koruyor. Altıncı ayını dolduran sarı yelekliler isyanında kitleler sokaklarda ” Revolution” yani “devrim” diye haykırıyor. Önümüzdeki süreçte sokak direnişi belirleyici özne olacak.
- HTŞ’nin Cicim Ayları - 15 Aralık 2024
- Şam Düşerken - 9 Aralık 2024
- Puslu Havada “Etki Ajanlığı” Yasası - 2 Kasım 2024