ABD Dışişleri’nden Türkiye Raporunda İnsan Hakları Vurgusu

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık insan hakları raporunun Türkiye bölümünde 2016’daki darbe girişimi sonrasında temel haklara getirilen kısıtlamalar ve baskıcı politikaların devam ettiğine dikkat çekildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ülkeler bazında yayımladığı 2020 yılı İnsan Hakları Uygulamaları raporunun Türkiye bölümünde terörle mücadele yasaları çerçevesinde temel hakların kısıtlandığı ve hukukun üstünlüğünden ödün verildiği eleştirisinde bulunuldu.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında 60 bini aşkın polis ve asker ile 125 bin memurun meslekten ihraç edildiği ya da askıya alındığı, yargı mensuplarının üçte birinin meslekten ihraç edildiği, 90 binden fazla vatandaşın gözaltına alındığı ya da tutuklandığı, bin 500’ü aşkın sivil toplum kuruluşunun başta Gülen yapılanması olmak üzere terörizmle  bağlantılı  suçlamalarla kapatıldığına işaret edildi.

PKK’ya karşı savaşta sivillerin öldüğü, kaybolmalar, keyfi alıkoyma, işkence, kötü muamele gibi uygulamalar hakkında insan hakları örgütlerinin detaylı iddialarına yer veren rapor, bu suçlamaların üzerine gidilmediği eleştirisinde bulundu. Raporda darbe girişimi sonrasında keyfi gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla cezaevinde kötü muamele ve adil yargılanma hakkının ihlali gibi vakalarda artış kaydedildiği belirtildi.

Yürütmenin yargı üzerinde büyük baskı kurduğu, yargıçlara yönelik gözdağı ve tayin gibi araçların kullanılmasıyla yargı bağımsızlığının zedelendiği kaydedildi. Raporda alt mahkemelerin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamamasının yanı sıra Türk hükümetinin de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayarak yükümlülüklerinin tersi yönde hareket ettiğine dikkat çekildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Albright, “Türk hükümeti ve Türk halkı, dünyanın en büyük sığınmacı nüfusuna, muazzam bir şekilde ev sahipliği yapıyorlar” dedi.

2016’daki darbe girişimi sonrasında yargı mensuplarının üçte birinin Gülen yapılanmasıyla bağlantılı oldukları şüphesiyle açığa alındığı, tutuklandığı ya da ihraç edildiğine yer verilen raporda hükümetin görevden alınan yargı mensuplarının yerine yeni atamalar yaptığı, ancak bu geniş çaplı tasfiyenin etkilerinin yargıda hâlâ hissedildiği kaydedildi. Reuters ajansının Türk Adalet Bakanlığı verilerinden çıkardığı analize göre Türkiye’deki savcı ve yargıçların yüzde 45’inin yargı alanındaki deneyiminin üç yıl ve altında olduğuna işaret edildi.

İfade ve basın özgürlüğü alanındaki eleştirilere de yer verilen raporda resmi verilere göre darbe girişiminden bu yana, 53’ü gazete, 20’si dergi, 16’sı televizyon kanalı, 24’ü radyo istasyonu ve altısı haber ajansı olmak üzere toplam 119 medya kuruluşunun kanun hükmünde kararnamelerle kapatıldığı, bağımsız kaynaklara göre sayının 200’ün üstünde olduğu belirtiliyor.

İnternet alanındaki kısıtlamaların erişim engellemeleri gibi uygulamalarla devam ettiğine işaret edilen raporda bir milyonun üzerinde kullanıcısı bulunan sosyal ağ sağlayıcılarıyla ilgili yasal düzenleme de sosyal medya üzerindeki baskıya örnek olarak verildi.

Hükümetin 2020’de de akademik özgürlükleri sınırlandırmaya, akademik kurumlardaki ifade özgürlüğünü kısıtlamaya ve kültürel etkinliklerde sansür uygulamasına devam ettiği not edildi.

Devlet ve vakıf üniversitelerine rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasının, bu kurumların akademik ve siyasi bağımsızlıklarını tehlikeye attığı yönündeki eleştirilere değinilen raporda, 2016-2018 yılları arasındaki OHAL döneminde 7 bini aşkın akademisyenin ihraç edilmesinin nitelikli personel sıkıntısına ve eğitimde kalitenin düşmesine yol açtığı yönündeki eleştirilere işaret edildi.

Toplanma ve gösteri özgürlüğünün anayasada güvence altına alınmasına rağmen yasaların hükümete bu özgürlükleri kısıtlama imkanları yarattığına işaret edilerek hükümetin pek çok gösteriyi devletin güvenliğine yönelik tehdit olarak algıladığı, kalabalıkları kontrol etmek için çevik kuvvet polisleri görevlendirdiği ve sıklıkla orantısız güç kullanımına başvurulmasının yaralanma, gözaltı ve tutuklamalarla sonuçlandığı kaydedildi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre 2020’nin ilk sekiz ayında polisin en az 637 gösteriye müdahale ettiği, bin 364 kişinin fiziki şiddet ve diğer insanlık dışı muamele şikayetinde bulunduğu aktarıldı. Koronavirüs önlemlerinin de muhalif gösterileri engellemek için kullanıldığına yer verildi.

Raporda siyasal hayata katılma özgürlüğünün anayasada güvence altına alınmasına rağmen hükümetin eşit rekabete kısıtlama getirerek temel haklar arasında yer alan toplanma ve ifade özgürlüklerini sınırlandırdığı da belirtiliyor. Muhalefetteki siyasi partilerin, parti liderleri ve yetkililerinin faaliyetlerinin, gözaltılar dahil olmak üzere kısıtlandığı belirtildi. Dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri ve özellikle güneydoğuda çeşitli illerde seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasına işaret edilen raporda “hükümetin bu taktikleri ağırlıklı olarak Halkların Demokratik Partisi ve partneri olan Demokratik Bölgeler Partisi’ne yönelik kullandığı” kaydedildi.

Hükümetin 2019 Mart ayındaki seçimlerle göreve gelen HDP belediye başkanlarının yüzde 81’ini görevden aldığı, 2020 yılında 16 belediye başkanına görevden el çektirildiği bildirildi. Raporda 2016’dan bu yana hükümetin HDP yetkililerinin yüzde 88’ine görevden el çektirdiği belirtilerek, partinin eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutukluluğunun da halen devam ettiğine işaret edildi.