Liberal küreselleşmenin çöküşüyle dünya ekonomisi büyük bir kırılmaya girerken, kapitalist sistem yeni bir “donanım” arayışında. Ancak hangi yazılımın bu sistemi yöneteceğine toplumlar ya da siyasetçiler değil, her zamanki gibi sermaye karar verecek.
Dünya ekonomisi, gelir dağılımından istihdama, tüketici tercihlerinden küresel üretim zincirlerine kadar hayatın her alanına nüfuz eden dev bir sistem olarak işliyor. Kapitalizm bu devasa mekanizmayı, tıpkı bir süper bilgisayar gibi, bilgi işleme ve kaynak dağıtımı üzerinden çalıştırıyor. Ancak sistem şu anda yalnızca bir “yazılım güncellemesi” değil, çok daha köklü bir “donanım yenilemesi” ihtiyacı ile karşı karşıya.
Uzmanlara göre, dünya ekonomisi bir “Control-Alt-Delete” anı yaşıyor. Ticaret savaşları, yükselen borç yükleri, doların güven kaybı, siyasal otoriterleşme ve tüketici güvenindeki çöküş, neoliberal küreselleşme modelinin sonuna gelindiğini işaret ediyor. Peki, bu sistem yeniden nasıl çalışacak?
Yanıt, yüzeyde demokrasiler, seçimler ve uluslararası müzakerelerle şekilleniyor gibi görünse de, derin yapıda belirleyici olan başka bir güç var: Sermaye.
Yeni Donanım: Serbest Piyasa Modelinin Çöküşü ve Müdahaleci Devletin Dönüşü
Son 40 yılın ekonomik mimarisi, deregülasyon, serbest ticaret anlaşmaları ve sermaye hareketlerinin serbestliği gibi ilkelerle biçimlendirildi. Bu yapı büyük ölçüde Batılı sermaye gruplarının öncülüğünde şekillendi. Ancak 2008 krizinden bu yana kırılgan hale gelen sistem, pandemiyle sarsıldı, Ukrayna savaşı ve Çin-ABD rekabetiyle paramparça oldu.
Devletler artık yalnızca düzenleyen değil, doğrudan müdahil olan aktörler hâline geliyor. Kamu yatırımları artıyor, stratejik sektörler ulusal güvenlik meselesi sayılıyor, enerji ve gıda gibi temel alanlarda korumacılık yükseliyor. Ne var ki, bu yeni müdahaleci yapının da nihai yönünü belirleyecek olan yine sermayenin talepleri ve çıkarları olacak.
Yeni Yazılım: Popülizm mi, Yeşil Kapitalizm mi, Yoksa Dijital Oligarşi mi?
Kapitalizmin yeni versiyonu, yazılım düzeyinde bir yeniden programlamaya ihtiyaç duyuyor. Bu yazılım; ekonomik modeli yönetecek fikirleri, sistemin önceliklerini ve hatta “büyüme” tanımını belirleyecek. Bugün dünyada pek çok “deneysel yazılım” aynı anda devrede:
-
Çin’in devlet kapitalizmi modeli,
-
ABD’de yeşil enerji yatırımları ve enflasyonla mücadele paketleri,
-
Avrupa’da sosyal devletin restorasyonu,
-
Dijitalleşmenin getirdiği yeni tekel biçimleri.
Fakat tüm bu seçeneklerin hangisinin kalıcı hâle geleceğini belirleyecek olan şey, ne halkın iradesi ne uluslararası hukuk kuralları olacak. Kapitalist dünyada sistemin gerçek yazılım mühendisi, ulusötesi sermaye sınıfıdır.
Popülist Rüzgârlar ve Milliyetçilik, Sermayenin Yeni Makyajı mı?
Son yıllarda yükselen sağcı popülizm ve ekonomik milliyetçilik çoğu zaman “küreselleşmeye tepki” gibi yorumlandı. Ancak bu eğilimlerin de çoğu zaman sermayenin yeni konumlanma stratejileriyle uyumlu olduğunu görmek gerekiyor.
Yerelleştirilmiş üretim, milli sanayi hamleleri ya da “milli teknoloji” girişimleri, sermaye için yalnızca yeni kâr alanları yaratıyor. Devletin ekonomiye dönüşü, genişletilmiş kamu bütçeleri ve sübvanse edilmiş yatırımlar da çoğu kez sermaye için bir can simidi işlevi görüyor. Popülizm ve ekonomik milliyetçilik bu anlamda, yalnızca kapitalizmin kriz dönemine uyarlanmış birer estetik olabilir.
Yeni Ekonomi Düzenini Kim Seçecek?
İlk bakışta dünya ekonomisinin geleceği; siyasi partiler, toplumsal hareketler ya da uluslararası örgütlerin mücadeleleriyle belirlenecekmiş gibi görünebilir. Ancak gerçek belirleyici, sermayenin kolektif aklı olacaktır.
Bu akıl, hangi sektörlerin teşvik edileceğine, hangi ülkelerin üretim üssü olacağına, hangi teknolojilere yatırım yapılacağına karar verir. Devletler, toplumlar, teknokratlar ve uluslararası kurumlar, çoğu zaman bu kararların sadece uygulayıcısı rolünü üstlenir.
Kapitalist sistemde “serbest piyasa” adı altında işleyen mekanizma, aslında sermayenin rızasına dayalı bir planlama sistemidir. Gelecekteki işletim sistemi, bu planın hangi gruplara hizmet edeceğine bağlı olarak şekillenecek.
Yeniden Başlatma Ekranında Kim Tıklayacak?
Bugün karşı karşıya olduğumuz, yalnızca bir ekonomik krizin ötesinde bir yapısal yeniden başlatmadır. Liberal küreselleşmenin sona erdiği, kuralların yeniden yazıldığı, kapitalist sistemin yeni “işletim sistemi”nin yüklenmekte olduğu bir geçiş süreci yaşanıyor.
Ancak bu yeni sistemin kodlarını yazanlar halklar değil; ulusötesi finans grupları, teknoloji devleri ve enerji sermayesi gibi güç bloklarıdır.
Yani, kapitalizmin geleceği konusunda verilecek karar, görünürde siyasal, aslında sermayenin hegemonik tercihidir. Toplumların payına ise bu tercihlere ne ölçüde karşı durabilecekleri ya da ne oranda uyum sağlayabilecekleri sorusu kalıyor.
Not: Bu haber The Atlantic’te yayımlanan analizden uyarlanmış, sermaye merkezli eleştirel bir bağlamda yeniden derlenmiştir.