Araştırma: Akrabaları yeme, 15 bin yıl önce Avrupa’da yaygın bir cenaze ritüeliydi

Arkeolojide insan eti yeme konusu tartışmalı bir konudur. Ritüel ve beslenme amaçlı insan eti yeme arasında, insan etinin birincil veya ikincil olarak tüketilmesi arasında ayırt etmek zor olabilir. Ayrıca, insan eti yeme konusunun araştırılmasının etik sonuçları da araştırmacılar ve kamuoyu için zorlayıcı olabilir.

Tarih öncesi dönemde insan eti yeme konusunun en ilginç örneklerinden biri, yaklaşık 14.700 yıl önceye tarihlenen ve İngiltere’nin Somerset bölgesindeki Gough’s Cave (Gough Mağarası) yerleşmesidir. Burada, arkeologlar, diğer insanlar tarafından işlenmiş ve tüketilmiş olduklarını gösteren kesik, kırık, yanmış ve kazınmış insan kemikleri bulmuşlardır. Bazı kemiklerin de alet veya süs eşyası olarak kullanıldığına dair izler vardır

Peki, bu insan eti yiyenler ve kurbanları kimlerdi? Ve yaptıklarının anlamı ve bağlamı neydi? Bu sorulara cevap vermek için, Oxford Üniversitesi’nden ve Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nden bir araştırmacı ekibi, Gough Mağarası’ndan çıkarılan insan kalıntılarının arkeolojik ve genetik analizlerini birleştirdiler.

Araştırmacılar, 29 insan kemiğinden eski DNA çıkardılar ve bunu modern ve eski referans popülasyonlarıyla karşılaştırdılar. Ayrıca, radyokarbon tarihleme ve kararlı izotop analizi yaparak bireylerin yaşını ve beslenmesini belirlediler.

Scientific Reports dergisinde yayınlanan sonuçlar, insan eti yiyenlerin ve kurbanlarının Batı Avrupa Magdalenianleri olarak bilinen aynı genetik gruba ait olduklarını ortaya koyuyor. Bu grup, Son Buzul Maksimumu’ndan sonra Geç Üst Paleolitik dönemde Avrupa’ya yayıldı ve mızrak, boynuz çubukları ve kazınmış kemik plakaları gibi ayırt edici eserler bıraktı. (Ancak bu yeme alışkanlığı ve ritüelin Avrupa ile sınırlı olmadığını, o dönem insanlarında yaygın bir uygulama olduğunu da düşünmek gerekir.)

Genetik analiz ayrıca, insan eti yenen bireylerin birbirleriyle yakından ilişkili olduklarını, muhtemelen aynı geniş aileye mensup olduklarını gösteriyor. Bu da, Gough Mağarası’ndaki insan eti yemenin rastgele bir şiddet veya hayatta kalma eylemi olmadığını, aksine akrabalık bağları içeren bir ritüel uygulaması olduğunu düşündürüyor.

Yazarlar, Gough Mağarası’ndaki insan eti yemenin, insan bedenlerinin manipülasyonu ve tüketimi ile birlikte, onların alet ve süs eşyası yapmak için ham madde olarak kullanılmasını içeren karmaşık bir cenaze davranışının bir parçası olduğunu öne sürüyorlar. Onlara göre, bu davranış açlık veya saldırganlıkla değil, kimlik oluşumu, grup bağlılığı ve atalara tapınma gibi sembolik ve sosyal faktörlerle motive edildi.

Çalışma, arkeolojik ve genetik kanıtları birleştirmenin tarih öncesi dönemde insan eti yeme konusunun anlamı ve bağlamına yeni bir ışık tutabileceğini gösteriyor. Ayrıca, bu uygulama çevresinde oluşan olumsuz stereotipleri de sorguluyor ve bizi insan doğası ve kültürü hakkındaki varsayımlarımızı yeniden düşünmeye davet ediyor.

NHY/ Science Direct
Çevri: Eda Kaya