Zamane Şeytanlar, Ete Kemiğe Bürünmüş!!!

Şeytan, dine göre isyancı meleklerin, kötü ruhların başı olarak Türkçe sözlükte tanımlanır. Orada; kötü düşünce, kötü niyet, çok kurnaz, uyanık kimseler ve nefsine uyarak etrafını dolandıranlar olaraktan ifade bulur.

     Aslında şeytan toplum içinde de değişik şekillerde yorumlanır. Ama görünmeyen, niyete giren, nefse giren ve nefsi olan, ama varlık olarak ifade edilmeyen kötü melek olarak yorumlanır.

    Zamanımızda ise bana göre Şeytan; Ete kemiğe bürünmüş, insani varlık olarak aramızda her kılıkta, mevkide, her zeminde karşımızda, ekranlarda gördüğümüz bir varlık olarak görebilmekteyiz.

    Kısaca, sosyal ve siyasal yaşamımızda, her tür hak ve özgürlüklerimizi çeşitli gerekçelerle budayan, yaşam alanlarımızı talan eden para babaları, laf cambazı siyasetçiler, yasaları yok sayıp, kendi yasasını uygulayan amir ve şahıslar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

    Şeytana sorsalar; “senin şimdi aramızda ne rolün var?” dense, şeytanın cevabı yaklaşık şöyle olur kanısındayım: “Aslında ben bu zamandan şikâyetçiyim. İnsanlar pislik ve kötülük yaratmakta beni geride bırakmışlar. Bana dünyada yapacak iş bırakmamışlar. Benim yapacağım ne kötülük ve fenalık kaldı ki? Ben artık kadro dışı bir yaratık olarak gerilerde kaldım. Ben şimdi etrafımı gözlüyorum, yapılanlara bakıyorum, oturup düşünüyorum ve artık ben insanlardan kötülük, fenalık, kışkırtıcılık, dolandırıcılık, provokatörlük, hile ve dolap çevirmeyi öğreniyorum. Ve onlara yetişemiyorum. Onların hızına yetişmem nafile bir hale geldi. Pabucum dama atıldı. Onu çok net görüyorum Benim yapacak hiç bir işim kalmamış. Ama sadece adım kalmış. Ve hep günahım alınıyor. İnsanoğlunun kendi kendine yaptıklarının faturasını yine bana yıkmaya çalışıyorlar. Bana ne hacet kaldı ki? Etrafta bu kadar şeytani niyetliler varken? …” dediğini duyar gibi oluyorum.

   Gerçekten de, gerek çağımızda, gerekse geçmişten beri, insanoğlunun kendi kendine yaptıkları, belki de “şeytanın” bile aklına gelmemiştir. Her tür hile, dolap, entrika işleri en iyi insanoğlu tarafında yine hem insanoğluna hem doğasına yapılmıştır. Ama ” bu şeytanın işidir” denmiştir. Şeytanın günahına girilmiştir. Bugün yapılanlar, “şeytanın” aklından bile geçmez. Bırakın yapmasını. Kısaca “şeytan”ın kendisi artık yoktur. Ama onun emelleri ve kötülük yetenekleri, insanoğlunca ete kemiğe büründürülmüş. Birer insan müsveddesi olarak aramızda da dolaşıp, kanımızı emmekte, emeğimizi sömürmekte, tüm yaşamsal değerlerimizi elimizde hileyle almaya çalışan ve bizleri her tür kazanılmış hak ve özgürlükte mahrum bırakmaktadır. Ve artık en yüksek makamları, en önemli mevki ve yetkilere sahip olarak karşımıza çıkmaktadır.

   Şeytan, artık düşünce sistemidir desek, pek aykırı düşmez. Kapitalist-emperyalist çağda, sömürü ve talan siyasetinin, savaşların, dünyanın paylaşılma istemi, gelişmekte olan ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini ve yaşam alanlarını tahrip ederek çalmaya çalışan tümü şeytani emel ve isteklerdir. Bu emel ve isteklerde egemen-sömürücü zümrenin temel ve vazgeçilmez istekleridir. Egemenler bu istem ve emellerini gerçekleştirmek için her türlü şeytani plan ve programı uygulamaktan sakınca görmezler. Gerekirse yasaları ve hukuku yok sayarak istemlerini gerçekleştirirler. İnsanların kanı canı pahasına edindiği yaşamsal kazançlarını kendi çıkarları için yok sayabilirler. İşte size şeytanlar. Şeytanın pabucunu dama atan uygulamalar kısaca bunlardır.

   Bugün çıkarılan birçok yasa ve kanun, işçi ve emekçilerin çıkarlarını yok etmekte ve onların elini kolunu bağlamakta birçok tuzak ve bağlayıcılıkları bulunmaktadır. Yasalarda hoş görünen birçok şey, uygulamada patronlara verilen gizli hak ve yetkilerle hiç edilip, birde çalışan hak sahipleri “suçlu” konumuna düşürülmektedirler.

    İşçi ve emekçilere “örgütlenin” deniyor. Sonrasında, patronların elini güçlendiren ve örgütlenme hakkını yok eden; taşeronlaştırma, özelleştirme, iş yeri kapatıp açma, bir işletmeyi daha küçük birimlere ayrıştırarak, sendikalaşmayı engelleyebilmekte. Burada da şeytana taş çıkartacak bir plan ortaya çıkmaktadır. Asgari ücret zorunludur denilmekte. Patronlar buna uyuyor görünüp, aşırı işsizler sayesinde, asgari ücreti bankaya yatırıp, belirlenen asgari ücretin altındaki maaş miktarının fazlasını işçi kendi eliyle patrona vermektedir. Bu uygulama şeytanın bile aklına gelmez. Daha neler neler var. Bunları sıralamakla bitmez. Ete kemiğe bürünmüş şeytanlara karşı, siyasal bilinci geliştirmek, bilgi ve deney birikimleri ile bu şeytani emelleri önceden görebilecek bir öncü örgüt ve kadrolarla ancak boşa çıkarabilme şansı yakalana bilinir.

    Artık egemenler yaşamın her alanında bir rant çıkarma peşindeler. Bu ise yaşam alanlarını, yaşam alanlarındaki tüm canlıların yok edilmesi pahasına sağlayacakları vurgundan vaz geçmemektedirler. Her gün yeni şeytanı planlarla sahada karşımıza çıkmaktadırlar. Buna karşı yükselen çevre mücadelesi ve bu mücadelenin örgütleyicisi Çevre Örgütleri karşısına da akıl almaz engeller çıkararak, ekonomik boyutu yükseltilerek davaların takibini zorlaştırmaya çalışmaları yanında güvenlik güçlerini yanlarına alarak mücadele edenlerin karşısına set örmektedirler. Yinede mücadele belli başarılarla kendini geliştirerek ilerlemektedir. Ama bu mücadelenin başarıyla sonuçlanmaması için, egemenler hala hile ve dolap peşindeler. Yasaları arkadan dolanarak, şeytani sinsiliklerle, pandemi döneminde olduğu gibi sokak kısıtlılığı günlerini fırsata çevirip işe koyulmaları gibi boş durmamaktadırlar. Bizlerin boş bulunduğu bir anda büyük bir tuzakla bugüne kadar kazandığımız mevzilerimizi dağıtarak yüksek emeğimizi hiç edebilecekleri akıldan çıkarılmamalıdır.

Uyanıklık ve uzağı görme yetisi geliştirilerek iyi ve yerinde adımlar atarak tuzaklar boşa çıkarılmalıdır. Siyasetteki şeytanların birikimi çok daha ilerdedir. Unutmayalım.          Sermaye odakları siyaset sahnesine, kendi çıkarlarını kollayıp koruyan figürleri ileri sürerler. Bu siyasi figürler derslerini iyi çalışmış olarak bizlerin karşısına çıkarlar. Ve asıl işleri sermayenin şeytani planlarını uygulayabilecekleri zemin ve ortamı hazırlamak için demagojik propagandaya ağırlık verirler. Bu demagojik propagandaları bizleri yanıltmasın. Her adımlarının altında sinsi ve şeytani hesapları vardır. Onlar temsil ettikleri sınıf ve zümrenin savunucuları dır. Onların çıkarlarını korumadıkları taahhütlerde bulunmazlar. Vaaz ettikleri her taahhütlerinin içi boş ve arkası gelmemektedir.