Ne zamandır oralara, buralara, şuralara yazmıyorum bir şeyler. Kendim yazıp kendim okuyorum, o ayrı. O benim düşünme ve anlama şeklim çünkü, başka türlü var edemem ki kendimi… Ama vaziyetler o kadar sıkıcı ki, sıkışmış kalmış haldeyim köşemde etrafımdaki hemen herkes gibi. Aynı teraneleri döndürüp duruyorum, renkli soslar yapamıyorum, konuşmaktan hele; hepten nefret etmiş haldeyim. Mümkün olsa da sonsuza dek susabilsem…
Denizcim bebekken bakışarak muhabbet ederdik. Ne güzeldi yavrucuğumun her daim ışıl ışıl parlayan, mutluluk saçan güleç gözleriyle anlatışı bana tüm bildiklerini. Ne çok şey bilirdi. Ve uzun uzun seyrederek bakışlarımı ve gülüşlerimi, anlardı söylemek istediklerimi. Şimdi bana sadece o mutluluğu anımsatan, sessiz sözsüz, ikimizin arasında konuşulmadan anlaşılan bir dildi bu…
Aşkın ne demek olduğunu oğlum öğretti bana. Onu göğsüme yatırıp dinlediğimde ve anlattıklarının her zerresini anlayıp gözyaşlarına boğulduğum her seferinde, “Kainatı da bu şekilde dinlemeyi başarabilmek olsa gerek ermek dedikleri şey” şeklindeki duyumsayışlarımı hatırlarım hala. Ne yalan söyleyeyim hiçbir zaman çok da heveslisi olmadım hayat dedikleri şeye kulak vermenin. Ne zaman kulak versem dünyaya içimden bir ses boş vermemi, sadece kendimi ve Deniz’i dinlememi söylerdi, o geldikten sonra.
Ama sonra… Çok acımasızca geçen kısa bir sürenin ardından, kreşe başladığı gün gözlerinin ışığı azaldı yavrumun. Eve gelince uzun uzun oturuyordu koltukta artık parlamayan gözleriyle. Ve o mutsuzluğa alışması için zorlu bir mücadele verdik el birliğiyle. Sonuçta alıştırdık mı? Ne yazık ki alıştırdık, evet. Bir daha o ilk güleçliğiyle parlamadı gözleri yavrumun, biliyorum. Ve bir daha her şeyi anlatmaz oldu gözleriyle o günden sonra. Ben ise onu tümüyle kalbimin kulaklarıyla dinlemekten ne zaman ve nasıl vazgeçtim, aklın sağır kulaklarına nasıl teslim ettim kendimi bilemiyorum. Vazgeçtiğim birçok şeyin arasında kaynadı gitti o da sanırım.
Bir hesap günü varsa eğer, bunun hesabı nasıl verilir bilemiyorum şu anda veremediğim bir hesabı hiçbir zaman veremeyeceğimi çoktan öğrettiği için hayat. Ama yine de, kalbimin derinliklerinde kalmış bir umut kırıntısıyla, “Belki” diyorum “Belki bir gün yine başarırız bir bakışla anlaşarak mutlu olmayı”.
Yüzleşmem gerek yüzleşe yüzleşe sonunu getiremediğim korkularımla ve beklentilerimle…Def etmem gerek hepsini teker teker… Farkındayım, farkındayım…
- Hatıralar - 1 Ekim 2024
- Doğruluk mu? Cesaret mi? – Elif Demirbaş Topçu - 2 Haziran 2024
- Onsuz da Olmay… - 4 Aralık 2023