“Doğal olan normal doğumdur” pankartlarıyla gündeme gelen Sağlık Bakanlığı, kadınların yumurtaları üzerinden dönen ticareti görmezden geliyor
İstanbul Ataşehir’de bir kadın doğum kliniğinde patlayan yumurta ticareti skandalı, Türkiye’de kadın bedeninin nasıl bir biyolojik pazara dönüştürüldüğünü ortaya koyarken, Sağlık Bakanlığı’nın “kadın bedeni”ne müdahale konusundaki çifte standardını da açıkça gözler önüne seriyor. Bir yanda kadınların doğurma biçimine sloganlarla müdahale eden bir kamu otoritesi, diğer yanda ise kadınların yumurtalarının sistematik olarak toplanıp yurt dışındaki tüp bebek merkezlerine satılmasına sessiz kalan bir bürokrasi var.
Beden Politikası: Doğum Şekline Karış, Yumurta Ticareti Yoksunluğuna Karışma
Sivas Spor futbolcularının geçtiğimiz günlerde “Doğal olan normal doğumdur” pankartıyla sahaya çıkarılması, Sağlık Bakanlığı’nın kadınların doğurma biçimine nasıl ideolojik bir müdahale alanı açtığını göstermişti. Bakanlık bu tür kampanyalarla sezaryen yerine normal doğumu teşvik ederken, kadının kendi doğum tercihine müdahale etme hakkını yok sayıyor. Oysa asıl denetlenmesi gereken alanlarda—örneğin özel kliniklerde yumurtaların ticari metaya dönüştürüldüğü tıbbi sömürü mekanizmalarında—tam bir sessizlik ve denetimsizlik hüküm sürüyor.
Klinik Görünümlü Tüccarlık: Hormon Tedavisi Altında Yumurta Ticareti
Sabah gazetesinde yer alan habere göre Ataşehir’deki bir özel kadın doğum kliniği, genç kadınlara “genel muayene” ya da “yumurta dondurma” adı altında hormon tedavisi uygulayarak yumurta üretimini artırdı. İlaç tedavisi sonrası kadınların yumurtaları toplanarak yurt dışına—özellikle ABD’ye—gönderildi. Bu işlemin karşılığında kadınlara yumurta başına 20 ila 40 bin lira arasında para teklif edildiği iddia ediliyor. CİMER’e yapılan bir ihbarla ortaya çıkan bu yasa dışı uygulama, kadın bedeninin adeta “ham madde” gibi pazarlandığını gözler önüne seriyor.
Sessizlikteki Sınıf: Sabah Gazetesi Yoksulluğu Görmüyor
Haberi kamuoyuna duyuran Sabah gazetesi, kadınların neden böylesine bir şeye razı olduğunu, 20 bin lira gibi bir bedel karşılığında sağlık risklerini göze alarak bedenlerini pazara açma zorunluluğu hissettiklerini hiç sorgulamıyor. Derinleşen ekonomik kriz, kadınların yaşamlarını sürdürebilmek için bedenlerini ekonomik metaya dönüştürmek zorunda kaldığı bir yapıya zemin hazırlarken, bu sınıfsal arka planın haberde tamamen göz ardı edilmesi, haberciliğin tarafsızlığını ve derinliğini sorgulamayı zorunlu kılıyor. Kadının yalnızca “satın alınan” bir beden olarak sunulması, ekonomik çaresizliklerini görünmez kılarken; medya etiği açısından da ciddi bir problemi işaret ediyor.
İlacın Yan Etkileri Var, Denetim Yok
Kadınlara verilen hormon ilaçlarının “hiçbir yan etkisi yok” denilse de uzmanlar, bu ilaçların felç, erken menopoz ve hormonal bozukluklara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Bu durum sadece etik bir ihlâl değil; aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı sorunu. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün sınırlı denetimi sonucu birkaç reçeteye rastlanmış, ancak doktorlar tüm suçlamaları reddetmiş durumda. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı kamuoyuna tek bir açıklama dahi yapmadı.
Yoksulluğun Ticarileşmesi: Yumurtaya Mahkum Edilen Kadınlar
Şebekenin özellikle 20-30 yaş arası, paraya ihtiyacı olan genç kadınları hedef alması, bu olayın arkasındaki sınıfsal boyutu da görünür kılıyor. Kadınlar yalnızca cinsiyetleri üzerinden değil, yoksullukları üzerinden de sömürülüyor. Türkiye’de derinleşen ekonomik krizle birlikte, bedenini ekonomik bir kaynak olarak görmek zorunda kalan kadınlar, uluslararası biyolojik pazarın hammaddesi haline getiriliyor. Bu durum, sağlık sisteminin metalaşmasının ve kamusal denetimin zayıflığının bir sonucu.
Kadınlara “nasıl doğuracağını” dikte eden, ancak yumurtalarının yurtdışına satılmasına göz yuman bir Sağlık Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Bu çelişki, iktidarın kadın bedeni üzerindeki politikalarının ne denli kontrolcü, ama bir o kadar da işlevsiz olduğunu gösteriyor. Kadın bedeni; tribünlerde atılan sloganların, panellerde dağıtılan broşürlerin değil, gerçek bir korumanın, etik bir sağlık sisteminin ve ekonomik eşitliğin konusu olmalı.