Hayırlı cumalar diler, baştan uyarımı yapar, hafta sonu boyunca bana daral getirecek herkese ve her şeye bi yürürüm… Henüz bir terslik olmamışken… Bi gözdağı veririm… Netice de benim hayırlı cumalar demem bile hayırlı değil… Aynı yerden gelecek arkadaşlara “çalıştım hocam o konuyu”… Yeni gündem yaratacaklara “buyurun sorun hazırım”… Çekemeyenlere “Allah gücünü versin kardeşim” der geceye ve “kadınlar” hakkındaki, pardon “yalnız kadınlar” hakkındaki bu elim yazıya sallanırım… Hep mi hüzün, hep mi gerilim bu gece de conta sıyırır bu kadın, hakkıdır artık…
Şimdi gelelim ana konuya “YALNIZ KADIN OLMAK” Kadın olmak bu sınırlarda zor bir şeydir. Mahalle baskısı, kanun diretmeleri, sosyal yapı, senin cehaletin ya da fazla bilmişliğin hepsi sıkıntı buralarda… Hep kadın olmanın sıkıntılarından bahsediyoruz. Bu bile başlı başına zorken bir de bu topraklarda “yalnız kadın” olmak epey zordur… Bu yalnızlık ailesiz, evsiz, arkadaşsız, şu koca dünyada tek başına kalmış olmakla yakın, uzak akraba bir yalnızlık değildir… Hani her şeyinizin, hatta evlatlarınızın bile olduğu bu dünyada “yalnız bir kadın olarak yaşamayı seçmek” ten bahsediyorum ben.
İnsan en çok kendi öyküsüne hâkimdir ve o sebep bir şey anlatacağı zaman önce kendi öyküsünden yola çıkar… Yirmi üç yaşında anne olma kararım benim bir süre sonra evli bir kadın yaptı. Tersine başladığım öykü de haliyle hep bir şeyler ters gitti.
İlişkilerde sadakate dair apayrı bir yazı yazılabilir elbette ama ben kişisel tercihim ilişkide sadakatten önce dürüstlük… E dolayısıyla bu zaten diğerinin temelini oluşturuyor. On altı yıl süren çocuk büyüt, çalış, eve bak, kıskan, merak et, kavga et, aldatıl, yalan dinle, yalan söyle ve birkaç güzel anı ile bir gün, bir anda evli bir kadın olmaktan kurtuldum… Evet, benim evliliğim için kurtuluştu bu… İlla böyle olacaktır demiyorum ama artık çok sık böyle oluyor diyorum. Çok sürmedi bir süre sonra hayatın içinde yine yalnız olmayan kadın oldum… On yıl boyunca yalan dinledim, yalan söyledim, hatalarını toparlamaya çalıştım, aldatıldım, başka kadınlar tarafından beraberliğim yüzünden taciz edildim birkaç güzel anıyla birlikte sevgili olma rolümü de bıraktım. Yani kendime dair bir özet versem şöyle derim yüreğimin üstünde bugün oturan öküz tüm kadınlık yaşamım boyunca zaten hayatımdaki upuzun yıllarımı paylaştığım iki erkekti…
Sonra bir gün ilişkilerin içinde ki yalnızlığımın büyüklüğünü gördüğüm de “yalnız olmak” gerektiğine karar verdim.
Doğrudur. Ben ilişkiler de sadakat olduğuna inanmıyorum. Çünkü etrafımda bir sürü aldatma, aldatılma ve bunu bilerek devam etme öyküsü var… Çıkarlar, beklentiler, sosyalleşme için gereklilikler… Evliliği bitirmek isteyen ve buna direnen taraflar var… Bazen kadın bu, bazen erkek… Ama bizim buralarda çoğu zaman kadın bu… Çünkü kadın “YALNIZ KADIN” olmayı göze almak istemiyor… Adamın kendini aldatmasına göz yumuyor, geri döndüğünde kaldığı yerden devam ediyor (!)… Bunu mecburiyetten yapan kadınlar değil benim konum maddi, manevi tek başına hayatını idame ettirebilecekken bir erkekle kendini hayata konumlandıran kadınlar…
Çok güzel bir ailem var benim kadınlığımın yalnızlığını saymazsak elbette yaşamda yalnız değilim… Ama bugün kadın olarak yalnızlığım tarafımdan seçilmiş bir yalnızlık… Çünkü ben artık bir birlikteliğin içindeki aldatılan, yalnız bırakılan kadın olmak istemiyorum. Bunu özgür irademle seçmek istiyorum.
Hani hepimiz pek seviyoruz ya şu ufak tefek cinayetleri son bölümde tüm kadınlık yaşamımın ufacık bir özetini izledim orada…
Gerçek kadınlar (!) konservenin kapağını açamazlar ve bunun için bir erkeğe ihtiyaçları varmış gibi davranırlar sahnesinden bahsediyorum… Hiç izin vermedim ben o kavanozun bir erkek tarafından İstanbul’u fethetmiş edasıyla açılmasına… Çünkü bıçakla azcık kapağı kanırttın mı bütün kavanozlar açılır… Ve ben yapabileceğim hiçbir şeyi başkasından istemem…
Yalnız kadın dediğin kadının saçmalayan hali çok saçmadır… Çünkü birçok kadın yalnızlık istemez… Sadece yaşama konumlanmak için ne istediğini bile tam bilmeden yanında bir erkek olmasını ister… Ve o erkek “1” erkektir sadece… Hem de bunu kimler ister… Aklına çok güvendiğiniz, bayağı bayağı yaşam içinde ona buna ahkâm kesen kadınların birçoğu yalnızlığı bir geçiş olarak görür… Yalnızlık sadece iki ilişki arasındaki erkeksiz bölümdür…
Oysa olması gerektiği için olan hiçbir şeyden hayır gelmez buralarda… Çünkü yanındaki boşluğu doldurmak için yanına iliştirdiğin şey ilişik durur yanında… Oysa yalnız kadın olmak istenip istenmemekle, güzellik ya da çirkinlikle, beğenilmek ya da beğenilmemekle alakalı değildir. Belki de bu oyunu oynamak istememektir. Şöyle bir girip internette “yalnız kadın” yazın derim… Okuduklarınızın acımasızlığı, sığlığı karşısında şaşkınlık içinde kalabilirsiniz. Mesela en sevdiklerimden biri…
“Yalnız kadın sahiplenilme özlemini, sahiplenerek gidermeye çalışandır”… Bu kadar sığ isek yaşama karşı… Klişeler… Ya da şu… “Yalnız kadın yoktur, çirkin kadın vardır…” bu bakış açısını sayfalarca yazabiliriz, yaşlı kadın vardır, beceriksiz kadın vardır, çekici olmayan kadın vardır, doğru erkeğe denk gelmemiş olan kadın vardır… Yani yalnızlık bir tercih değildir genel kanıya göre rahatsız olunması gereken bir seçilmemişliktir…
Restoranlarda asla tek kişilik masa olmaması gibi bir şey bu… Neden bu gece, hafta sonuna girerken, buna sardım… Çünkü ben eksik kadın hikâyelerini ve mutsuzluktan beslenen, aşk sanılan hikâyeleri dinlemekten çok sıkıldım.
Bu gece dedim ki “Yalnız” olmayı sevmek lazım… Çünkü asıl olan budur yaşamda…
Biz kendi yalnızlığımıza sahip çıkarız yöneticiler vatan toprağına sahip çıksın, sapıklar bir rahat dursun, şiddet yanlıları dayağa hazır olsun, kıskançlar çatlasın, dedikoducular patlasın…
Not: Sanırım dün yaşadığım şok, gerilim ve kızgınlık iyi gelmedi… Daha fazla dümdüz yazabilirim kaygısıyla susuyorum… Yazarın kendine sansürü var bu yazıda…
Netice de ben bu samimiyetsizliklerin bir parçası olmayı reddediyorum…
- “Aidiyet” Ait Olmanın Tadının Kaçtığı Şeyler - 23 Aralık 2019
- Dedikodu - 17 Ekim 2019
- Anne var, anne var… - 19 Eylül 2019