Ufukta Yeni Salgın Bulutları Toplanıyor

Gözyaşı ve acılarla dolu bir salgın döneminin, öyle ya da böyle sonuna yaklaşılıyor gibi görünüyor.

CBS’nin 60 Dakika isimli programına katılan ABD Başkanı Joe Biden, Covid üzerindeki çalışmalar halen sürüyor olsa da Amerika’da salgının “bittiğini” ifade etmiş. Beyaz Saray da, Başkan’ın açıklamalarının, yetkililerin son birkaç ayki tutumlarının başka şekilde ortaya konulmasından ibaret olduğunu eklemiş. Aslında, doğru da… CDC son yayınladığı kılavuzda, katı karantina uygulamaları ve sosyal mesafe gibi kuralların bırakılarak, Covid-19’un yarattığı sağlık sorunlarına çözüm bulma zamanının geldiğini söylüyor.

Evet, kısaca üzerimizdeki kara bulutların dağıldığını ve güneşin kendini tekrar gösterdiğini kabul etmek gerekiyor.

Bununla birlikte, aşırı rahatlığa düşmek de hayati bir hata olur. Zira ufukta üzerimize doğru harekete geçmek için bir “küçük bir esinti” bekleyen “başka kara bulutlar” var.

Neler var o kara bulutların içinde?

Mesela, Science Alert’in, PLOS Pathogens dergisinde yer alan araştırmaya dayandırdığı habere göre Rusya’da yaşayan bazı yarasalarda yeni tip bir koronavirüs keşfedildi. Bilim adamları, virüse karşı aşı geliştirme çalışmalarının acilen başlatılması çağrısında bulundu. SARS-CoV-2’ye benzeyen ve Khosta-2 olarak bilinen yeni virüs, insanları Covid-19’a benzer yollarla enfekte ediyor. Bilim insanları, bu virüsün yeni bir salgına yol açmasından korkuyor. Virüse ilişkin böylesine acil bir aşı geliştirme çağrısının yapılmasının sebebi, antikorlara ve seruma karşı belirgin bir direnci bulunması.

Başka bir haber de Arjantin’den. Ülkenin Tucuman eyaletinde gizemli bir zatürre hastalığı nedeniyle 3 kişi öldü, 6 kişi de enfekte olmuş durumda. Hastalığın kaynağı saptanamadı. Yetkililer vakaları Covid-19, grip ve hanta virüs de dâhil olmak üzere 30’dan fazla virüs ve bakteri için test ettiler ancak tamamı negatif çıktı. Durumun, daha önce bilinmeyen yeni bir virüsün varlığını gösterdiği düşünülüyor. Hastalar karantinaya alınırken, DSÖ ve EMA vakaları yakından izliyor.

Başka haberler de var ancak bir tane daha yazıp haber iletme faslını sonlandırmak istiyorum. Colorado Boulder Üniversitesi’den bilim insanları, Afrika’da maymunlarda ortaya çıkan ve ölümcül olduğu belirlenen yeni virüsün, bir sonraki salgına neden olabileceğinden endişe duyuyorlar. Haberde bahsi geçen hastalık simian hemorajik ateş virüsü (SHFV). Semptomları Ebola’ya çok benziyor. İç kanama da dâhil olmak üzere yıkıcı etkileri olduğunu söylememiz mümkün.

Bunları neden yazıyorum? Elbette ki moral bozmak için değil. Enseyi karartmamamız gerekiyor. Ama aynı zamanda şunu da göz ardı etmemekte fayda var, dünyanın gerçekleri hızla değişiyor. Önümüzdeki yıllar HAZIRLIKLI OLMANIN, büyük kayıpları önlemek adına hayati öneme sahip olduğu yıllar olacak.

Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı 2019 yılı Global Riskler Raporu’nda, bilimdeki ilerlemelerin insanoğluna konvansiyonel tehditlere karşı anlamsız bir güven yüklediği ancak doğanın yeni bir salgın yaratmak konusunda olağanüstü yaratıcı olabildiği, böylesi bir salgının büyük tahribatlar yaratabileceği ifade ediliyor. Tarihe dikkat çekerim, Covid-19 salgınının bir yıl öncesi… Rapor, gözlemlenen salgınların frekansında sürekli artış görüldüğünü ekliyor ve çarpıcı bir tespitte daha bulunuyor: Artan seyahat, ticaret ve bağlantı seviyeleri; bir salgının uzak bir köyden dünyanın dört bir yanındaki şehirlere 36 saatten daha kısa sürede taşınmasını mümkün hale getiriyor.

Evet, dünyanın nüfusu çok arttı. Nüfus kentlerde yoğunlaştı. Şu an dünya nüfusunun % 55’i kentlerde yaşıyor ve 2050 yılına kadar bu oranın % 68’e yükseleceği tahmin ediliyor. Buzullar eriyor, insanlar yaşayacak alan yaratmak için giderek daha fazla orman yok ediyor ve ormanlık alanların içlerine doğru ilerliyor. Bu durum, daha önce karşılaşmadığı virüslerle temas etme ve bu virüslerin de süratle yayılması riskini beraberinde getiriyor.

Bunu değiştirme şansımız yok. Fark yaratabileceğimiz tek alan, HAZIRLIKLI OLMAK.

Şüphesiz, bahsettiğimiz tarz bir hazırlıklı olma hali, yoğun bir uluslararası işbirliğini ve anlamsız çekişmelerin kenara itilmesini gerektiriyor. Umarım, dünya genelinde karar alıcılar bu gerçeği göz ardı etmez ve gereğini yaparlar.

Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.

Özgün ÇINAR