Tarım Arazileri Üzerinde JES Patronlarının  Ayak Oyunları!

Jeotermal Santrallerin çevreye, doğaya, sebze ve meyveye verdiği zararının somut olarak görülmesinden sonra, gelişen tepkiler ve halkın artık köylerinde, yaşam alanlarında Jeotermal Santral istememesinden dolayı olacak ki, yeni arayışlarla bir yol bulmuşlar. Bu yol ise Jeotermal Kaynaklı Seralar kurmak için ruhsat almaya çalışmakmış.

Uzun süredir Aydın ve çevresinde Jeotermal Kaynaklı Sera yolu ile sebze ve meyve ekiminin artırılması yönünde reklamlı propagandaları çok duyar olduk. Jeotermal Kaynaklı Sera işletmeciliğinin verimliliği bilindiğinden, arazi sahipleri ve yöre insanları bu çalışmalara karşı JES’e karşı gösterdikleri tepkiyi göstermiyorlardı. Bunu sezen Jeotermal Enerji Şirketi sahipleri, işe bu kanal üzerinde hareketle daha rahat ruhsat almaya başlamışlardı. Ancak son Kuyucak ilçesi, Yöre Köyündeki Sera için ruhsatlandırılan Parseldeki Jeotermal Kaynaklı Sera kullanım alanını Pamukören JES 5 olarak değiştirilerek Santral ruhsatına çevirmişler. Hemde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de resmileştirmişler. Yani görünen o ki JES şirketleri Aydın ve ilçelerinde tarımı ve yaşam alanlarını yok etmekte yeminliler. Bu çabalarına insanları kandırarak ve Sera gösterip Santrale çevirerek yörenin verimli tarım arazilerine zehirli hançerlerini saplamaya her yolu mübah görmektedirler.

Bunu neye göre söylemeye çalışıyoruz. Aşağıya aldığımız Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 21 Ağustos tarihli İmar Planı Askı İlanı üzerine söylüyoruz.

İlan aynen şöyledir: “Aydın İli, Kuyucak İlçesi, Yöre Köyü, Akmusluk Mevkii’nde J-451 nolu jeotermal işletme ruhsatlı saha içindeki 1276 Parseldeki (Eski 274, 968, 969 ve 991 parseller) “Jeotermal Kaynaklı Sera” kullanımının 32 MWm / 32 MWe toplam kurulu güce sahip olacak olan Pamukören JES 5 olarak değiştirilmesine ilişkin E-Plan Otomasyon Sistemindeki NİP-09501308  No.lu 1/5000 ölçekli Nazım ve UİP-09053788 No.lu 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği teklifi 3194 sayılı İmar Kanununun 9. maddesi ile 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili hükümleri çerçevesinde re’sen onaylamıştır.”

Bu ilandan sonra, bugüne kadar ortalıkta dolaştırılan Jeotermal Kaynaklı Sera çalışmalarının JES için bir basamak olarak kullanılmaya çalışıldığı açığa çıkmış oluyor. Kısaca Enerji şirketleri artık ruhsatlarını hileli yollar kullanarak alıyorlar. Sonrada “Kararnameye” dayandırılarak asıl amaçlarını gerçekleştirmiş oluyorlar. Bu şirketler, bundan böyle yerel kişileri de kullanarak ruhsat almayı da ihmal etmiyeceklerdir. Bu noktadan sonra Aydının üretici köylüsünün daha uyanık ve daha dikkatli olması ve bu şirketlerin yalanlarına kanmamaları gerekmektedir. Çünkü JES’ler artıkça tarımsal alanda verimlilik te daha fazla düşmektedir. Tarımsal alandaki verimliliğin düşmemesi ve ürünlerin kimyasının bozulmaması için daha fazla JES’e izin verilmemelidir. Var olanlarında yönetmeliklere tam uymaları noktasında takipçileri olmalıdırlar.

Bilindiği gibi büyük şirketlerin yasalara uymadığı çok açık olmasına rağmen, bununla da yetinmeyerek işlerini hem arkadan dolanarak hemde sırtlarını “Kararnamelere” dayayarak yapmaktadırlar. Kuyucak’ta yaşanan da bunun en açık örneğidir. Gerek enerji şirketleri gerekse Madden şirketleri hükümetide arkalarına alarak ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile işlerini garantiye almaktadırlar. Bu durum bundan kısa bir süre önce Konya Ilgın’da Kömür işletmesine Tarım arazilerini “Acele Kamulaştırma” kararı ile yollarını aralamışlardı. Ve iş makinalarıyla tarlaların arasında işlerine hemen koyulmuşlardı. Yaşam alanlarımız ve yaşamımız için gerekli olan tarım arazilerimizin bu şirketlere kaptırmamak ve geleceğimiz için o alanları tüm gücümüzle korumaya çalışmalıyız. Başka yolu yok. Yoksa Şirketlerin Santral işgalleri, maden arama işlemleri sonucunda barına bileceğimiz ve temiz hava soluyacağımız bir alanda kalmayacaktır. İş o boyuta vardıktan sonrada iş işten geçmiş olacak ve yapılacak bir işte kalmayacaktır. Şirketlerde o kaynakları tüketip, yeterli yüklerini aldıktan sonrada, arakalarına bakmadan ortalığı harap bir şekilde bırakıp başka alanları talan etmeye gideceklerdir. Bizede o zaman sadece arkalarında seyretmek kalacaktır. Çevremizde yarattıkları tahribatlarla baş başa kalmış olacağız.