`Suruç Katliamı anmasına polis müdahalesi: Çok sayıda yurttaş gözaltına alındı

Ankara’da gençlik örgütleri, Şanlıurfa Suruç’ta 20 Temmuz 2015 tarihinde IŞİD’in yaptığı canlı bomba saldırısında katledilen 33 kişiyi anmak istedi, ancak polis gruba müdahale ederek çok sayıda kişiyi gözaltına alındı.

Bu yazı, Suruç Katliamı’nın altıncı yıl dönümünde Ankara’da yaşanan olayları ve bunların toplumsal ve siyasal sonuçlarını analiz etmektedir. Yazının amacı, Suruç Katliamı’nın neden önemli bir tarihsel olay olduğunu, bu olayın ardından Türkiye’de nasıl bir dönüşüm yaşandığını ve bu dönüşümün bugünkü demokrasi ve insan hakları sorunlarıyla nasıl ilişkili olduğunu tartışmaktır.

Suruç Katliamı, 20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, Kobani’ye yardım götürmek üzere yola çıkan gençlik örgütleri üyelerine yönelik IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısıdır. Saldırıda 33 kişi hayatını kaybetmiş, 104 kişi yaralanmıştır. Saldırının hedefi olan gençler, Kobani’yi yeniden inşa etmek için oyuncak, kitap, kıyafet gibi malzemeler taşıyorlardı. Ayrıca Kobani’de bir kültür merkezi ve bir çocuk parkı yapmayı planlıyorlardı. Bu gençler, Türkiye’de barış, demokrasi ve kardeşlik için mücadele eden sosyalist, devrimci ve Kürt hareketlerinin temsilcileriydi.

Suruç Katliamı, Türkiye’nin yakın tarihindeki en kanlı terör saldırılarından biri olarak kayda geçmiştir. Ancak bu saldırının sadece bir terör eylemi olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yapısında önemli bir kırılma noktası olarak görülmesi gerekmektedir. Zira Suruç Katliamı’nın ardından Türkiye’de yaşanan gelişmeler, ülkenin demokrasi ve insan hakları açısından geriye gittiğini, baskıcı ve otoriter bir rejime doğru ilerlediğini göstermektedir.

Suruç Katliamı’nın ardından yaşanan gelişmeler şöyle sıralanabilir:

Saldırının sorumlularının yargılanması için etkin bir soruşturma yürütülmemiş, saldırının arkasındaki siyasal bağlantılar ortaya çıkarılmamıştır. Saldırının faili olan canlı bombanın kimliği belirlenmiş olmasına rağmen, ona yardım eden kişi veya kişiler hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Ayrıca saldırının öncesinde ve sonrasında istihbarat zafiyeti olduğu iddia edilmiştir.

Saldırının ardından hükümet, IŞİD’e karşı operasyonlar başlatmıştır. Ancak bu operasyonlar sadece IŞİD’i değil, aynı zamanda PKK’yı da hedef almıştır. Bu durum, Türkiye ile PKK arasında 2013 yılında başlayan çözüm sürecinin sona ermesine neden olmuştur. Çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte Türkiye’de yeniden silahlı çatışma ortamı başlamıştır.

Saldırının ardından hükümet, sosyal medya ve internet üzerinde sansür uygulamaya başlamıştır. Saldırıyla ilgili haber, yorum ve görüntülerin yayınlanması engellenmiş, saldırıyı eleştiren veya protesto eden kişi ve kurumlar hakkında soruşturma açılmıştır. Ayrıca saldırının ardından ilan edilen yasaklama kararlarına uymayan gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler ve aktivistler gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır.

Saldırının ardından hükümet, seçim güvenliği gerekçesiyle 1 Kasım 2015 tarihinde erken seçim kararı almıştır. Bu seçimde AKP, yüzde 49.5 oy alarak tek başına iktidar olmuştur. Ancak bu seçimin adil ve özgür bir ortamda yapıldığına dair ciddi şüpheler bulunmaktadır. Zira seçim sürecinde muhalefet partileri ve medyası baskı altına alınmış, seçmenler korkutulmuş ve tehdit edilmiştir.

Saldırının ardından hükümet, anayasa değişikliği yaparak başkanlık sistemine geçmeyi hedeflemiştir. Bu amaçla 16 Nisan 2017 tarihinde bir referandum düzenlenmiştir. Referandumda yüzde 51.4 oyla başkanlık sistemine geçilmesi kararı alınmıştır. Ancak bu referandumun da adil ve özgür bir ortamda yapıldığına dair ciddi şüpheler bulunmaktadır. Zira referandum sürecinde muhalefet partileri ve medyası baskı altına alınmış, seçmenler korkutulmuş ve tehdit edilmiştir. Ayrıca referandumda kullanılan oyların bir kısmının mühürsüz olduğu ortaya çıkmıştır.