Doğuştan var gelen içgüdüsel davranışlar alt benliği oluşturur. Alt benlik insanın aydınlık ve karanlık yanının birlikteliği, insanın en ilkel parçası, gerçeklik ve mantıkla uyuşmayan insan özütüdür. Saldırganlık, arzu, acıkma uyuma vs.
Dünyaya geldikten sonraki, dış dünyayla ilişki kurma aşamasında yavaş yavaş ego (benlik) oluşmaya başlar. Bir bebeğin karnı acıktığında nereden beslenmesi gerektiğini öğrenmesi gibi. İyi ve kötü kavramlarının ayrılması da ego gelişim evresinde olur. Süper ego gelişim evresinde ise kişi ayıp günah yasak emel gibi kavramlarla tanışır.Ego ve süper ego bilincin devreye girmesi ve gelişmesi dönemleridir. Doyum evresi olarak da adlandıracağımız bu evrede doyuma ulaşmayan her istek bastırılmış duygu olarak kalacaktır!
Bu istekler ve duygular, bilinçaltımızdaki insan özütü diyebileceğimiz o bilinçsiz dürtülerden farklı olarak bilincin eşlik ettiği dürtülere dönüşecektir. Bu alan bilinç dışını oluşturacaktır. Aşağılanma, başarısızlık, korku, istek, vs.
Buradan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz o halde; bizi asıl kötü yapan bilinçaltı değil. Bilinç dışıdır. Aksi halde aynı özütle doğan bütün insanların kötü olması gerekir. Bilinçle tanışmayan salt bilinçaltına sahip bir bebeğin de…
Bilinçdışının-ego ve süper ego ile dengesi davranışsal açıdan sağlıklı bir bireye işaret ederken. Denge kuramama haliyse kişilik bozukluğuna işaret eder. Lakin ego ve süper egonun kendi içinde ne kadar dengeli ve ne kadar sağlıklı olduğuyla da ilintilidir bu durum. Yani bilinçaltı için kullandığımız aydınlık-karanlık, siyah beyaz, iyi kötü birlikteliğini, birlikte ya da tekil olarak ego-süper ego içinde kullanabiliriz. Kötü ego, iyi ego olarak.
Bütün bu söylediklerim dışarıdan yapılan genel bir tanımlamadır. Neden böyle söylediğimi ise kısaca ifade edeyim. İkna ve tatmin kişinin ego ve süper egosunda gerçekleşir. Doğruluk ve yanlışlık gibi.
Kişiler kendi doğrularını ya da yanlışlarını EGO’larına göre geliştirir, değiştirir ya da. Ve bu geliştirme ve değişim bize bir kimliğin tamamlanma yaşının olmadığını gösterir. Kimlik oluşmaya başlar fakat tamamlanmaz. Bu değişim ve gelişimler olumlu olduğu kadar olumsuz nitelikte taşıyabilir. Ve kötü-ego, doğru ego şeklinde ayrılır.
Örneğin; bir çocuk kötü bir şey yaptığında cezalandırılmadığında yaptığı şeyin yanlışlığını bilmeyecektir ya da cezalandırıldı diyelim; iki durumda da neden niçin kötü, sorularına cevap arayacaktır kendi içinde ya da iletişimle. Açıklama onu tatmin edecek veya etmeyecektir. İkna etsin ya da etmesin, her iki durumda da izlem ve tekrarla bunu deneyimleyecektir. Bu kötü davranışa şiddet dersek,kötü olduğunu ifade etmeniz,izlem ve tekrarda doğrulanmazsa kişi kendi doğrusunu oluşturacaktır egosunda.’Şiddet kötü olsa annem beni dövmez-annem kötü olamaz ‘ Şiddet evet kötü babam anneme vurduğunda canı yandı annem ağladı ‘gibi gerekçelendirme ve kendini ikna ile kendi doğru ya da yanlış egosunu oluşturacaktır.Dolayısıyla bilinç de, bu doğrular gibi ‘kime neye göre’ sorgusu içeren bir unsur olarak işleyecektir kendi”doğru”egosu içinde.Verdiğim örnek aile üzerinden olsa da tablo geniştir ve kişinin izlemediği herkes bu tablonun içindedir.Bunu düşünmek bile artan şiddet olaylarında,sorumluluğun daha geniş bir kitleye tekabül ettiğinin acı gerçeği aslında.Keza aynı şekilde duyusal izlemler ,ezberler de kişinin kendi doğru egosunun işlemesinde gerekçelendirmeler sunar.Bu gerekçelendirmeler şiddet eğilimli kişinin bilinçdışı ve süper egosu arasında sağlıksız iletişim kurarak şiddete dönüşür.Kafamızdaki doğrular,yanlışlar,cezalar,günahlar kendi doğrumuza göre egomuzda cevaplanır.Bu söze dönüştüğünde ise şiddet eğilimli kişi için bir ileti haline gelir.Bu ileti şiddeti gerekçelendirme olduğu gibi şiddeti savunmada olabilir.
‘kadın dediğin evinde oturur’ cümlesi şiddet eğilimli kişide bir gerekçelendirmedir.
‘sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’ hem gerekçelendirme hem savunmadır
Anlamak açısından daha etkin daha uç bir örnek olarak şiddet sonrası
” bunu yapan insan olamaz”söylemini ele alalım.
Amerikalı seri katil Charles Manson hapishanede verdiği röportajda kendini kafese kapatılmış bir hayvan olarak nitelendirirken hayatta kalmak için öldürdüğünü söyler. Bu Mann’ın kendi doğru egosunu (lakin genel tanımla kötü egoyu) doğrular bir ifade olur. Bu savunmadır.
Yani farkında olmadan ya da kendi egomuza göre doğru kabul ettiğimiz söz ve davranışlar şiddet eğilimli biri için gerekçe ya da savunma olabilir.Yakın çevrenin şiddeti;hastalık,konum,yaş gibi başka nedenlere dayandırması da aynı şekilde .Troidi var, şekeri var,tansiyonu var ,asabi işte alttan al;gibi söylemler .Ya da o küçük,o büyük ,o ata, o erkek.Bizim gibi ataerkil toplumlara ne kadar tanıdık ve ne kadar dahası olan söylemler.İşte o yüzdendir ki bu gerekçelendirmelerin önüne geçmek için bu eğilimde olan kişilerin (ki her ortamda benlik kendini ifadeye çalışır)profesyonel yardım alması gerekir.
Şiddet eğilimli bir benlik kendini ifade alanı olarak genellikle kendine, kendi doğru egolarıyla kesişen kimlikler seçer. Bu süper egonun yarattığı; kişinin kendini kabul ettirme aşamasıdır. Gerekçelendirmelere kolayca ulaşabileceği bu alan sayesinde eğilimin eyleme dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Şiddet eğilimli kişinin seçtiği alan kendi doğrusuyla çelişen kimlik ya da kimliklerden oluşuyorsa ve gerekçelendirme vermiyorsa ancak şiddetle başa çıkılacaktır. Fakat tersi durumda eyleme dönüşen (bilinen ya da gizli kalan) bir durum olmaya devam edecektir.
- Nefret Edilen Bir Çağ İçinde İnsanlık - 9 Aralık 2019
- Sİ-(edebiyat hayat) - 19 Eylül 2019
- Yazanlar yazarlara karşı, okur hepsine karşı - 3 Eylül 2019