Roman Gibi, hayatı bu adı fazlasıyla hak eden bir kadının, Sabiha Sertel’in hayatını anlatıyor. 1895’te Selanik’te başlayan yolculuğu 1968’de Sovyetler Birliği’nde, Bakü’de son bulan Sabiha Sertel, Türkiye basın ve yayın dünyasının en güçlü ve dirençli isimlerinin başında geliyor.
“Cins bilinci”nin yanında “sınıf bilinci”ne de sahip olan Sabiha Sertel, bu “son” kitabında, Türkiye’de bir kadın olarak gazetecilik yapmaya çalışmanın, ifade özgürlüğünü savunmanın, günümüzde de örneklerine hâlâ ne yazık ki rastladığımız gibi ne denli zor ve çetin olduğunu gösteriyor.
4 Aralık 1945’te gerçekleşen Tan Matbaası Baskını’nın ardından yurtdışına gitmek zorunda kalan Sabiha Sertel, İkinci Dünya Savaşı döneminde faşizme ve Nazizme karşı yürüttüğü amansız mücadelesi ve eğilmez kalemiyle Türkiye basın tarihinin en önemli isimleri arasındadır.
Can Yayınları
Sayfa Sayısı : 360
Baskı Bilgileri : 1.Baskı Aralık 2015 , 2 .Baskı : Şubat 2019
ISBN : 9789750727054
Sabiha Sertel Kimdi?
Sabiha Sertel, Türkiye’nin ilk profesyonel kadın gazetecisiydi.
1895’te Selanik’te doğdu. Babası, annesini şeriat hukuku altında fevri bir sebeple boşadıktan sonra zor bir çocukluk geçirdi. 20 yaşındayken evlendi. Eşi Zekeriya Sertel, basın adamıydı ve ileride Cumhuriyet, Resimli Ay ve Tan gibi Türkiye’ye damgasını vuracak gazete ve dergiler kuracaktı. Sabiha, Zekeriya’nın etkisiyle gazeteciliğe yöneldi.
Sabiha Sertel solcuydu. Komünist fikirlerle ilk yoğun tanışması, 1919-23 yılları arasında New York’ta, Columbia Üniversitesi’nde okurken oldu. ABD’nin farklı yerlerinde Türk ve Kürt işçilerini örgütlemekle uğraştı. Türkiye’ye döndükten sonra Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi yazarlarla yakın ilişkiler kurdu. Türk edebiyatının bu devleri, ilk kez Sertellerin yayınları sayesinde kitlelerle buluştu. Engels ve Lenin gibi düşünürlerin eserlerini Türkçeye çeviren Sabiha, kendi yazılarında da sol düşünceyi Türkiye okurlarıyla buluşturdu.
Sabiha Sertel, özgürlükçüydü. Çoğu entelektüelin CHP çizgisi dışına çıkmaya cüret edemediği bir dönemde, Kemalizm karşıtı akımları da, Kemalizm’in kendisini de aynı dürüstlükle eleştirdi. 1929’da, yazıları yüzünden mahkemeye verilen ilk Türk kadını oldu. En büyük kavgasını, İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’de mantar gibi türeyen faşist yayınlara ve politikalara karşı verdi. Faşizmin ne anlama geldiğini ve nasıl tehlikeler barındırdığını bugün bile çoğumuzun kavrayamadığı bir keskinlikte anladı ve anlattı.
Sabiha Sertel, kadındı. Ataerkilliğini günümüze kadar koruyan bir toplumda sesini duyurabilmek için etrafındaki erkeklerin iki katı kadar cesur, akıllı ve üretken olması gerekti. Kendisini kocası, ailesi ve çocukları üzerinden değil, fikirleri, inançları ve siyasal eylemleri üzerinden var etti. Birçok kadının iş aramaya bile cesaret edemediği bir ortamda tutuklanmayı, hapse atılmayı, linç edilmeyi ve sürgüne gönderilmeyi göze aldı. Sadece kadınlara değil, özgür ve düşünen bir birey olmak isteyen herkese örnek bir hayat yaşadı.
Sabiha Sertel, Selanikli “dönme” bir ailenin kızıydı. Ama yeni kurulan devletin inşa etmeye çalıştığı ulusa inandı, niceleri gibi aile mazisini ulusal kimliğin içine gömdü. Türkiye’deki azınlıkların sorunlarını büyük ölçüde görmezden geldi. Kadınların ve işçilerin arkasındaydı ama katledilen, sürülen, mallarına el konan gayrimüslimlerin, Kürtlerin, Alevilerin sözcüsü olmadı. Türkiye’nin çokuluslu gerçekliğini, cumhuriyetin ulusal vizyonu ve sosyalizmin sınıfsal vizyonu uğruna görmezden geldi. Bugün yaşasaydı, bu konulardaki tutumunu ilk eleştiren herhalde gene kendisi olurdu.
Sabiha Sertel, sürgündü. 1945’de, devlet himayesindeki dinci ve faşist gruplar, Sertellerin çıkardığı Tan gazetesini ve matbaasını imha ettiler. Ama hapse atılanlar, Serteller oldu. 1950’de Türkiye’den ayrıldılar. Nâzım Hikmet’in teşvikiyle, Sovyetler Birliği’nin kontrolündeki Doğu Avrupa’ya geçtiler. Özgürlükçü ve muhalif çizgilerini orada da yitirmeyip bir süre sonra TKP yönetimiyle ters düştüler. Sabiha 1968’de Bakü’de, adeta sürgün içinde sürgünde öldü. Elinizde tuttuğunuz kitabı ölümünden sadece birkaç hafta önce tamamladı. Son zamanlarında bile, bir gün Türkiye’ye dönme umudunu yitirmemişti. Bedeni yerine fikirleri döndü: kitap, 1969’da Türkiye’de yayımlandı.
Sabiha Sertel’in toplumsal ve siyasal eleştirileri, 1945’te ne kadar günceldiyse 2015’te de o kadar güncel. Otoriter bir devlet ve çoğulcu, muhalif güçler arasındaki mücadele, tek parti döneminde neydiyse bugün de aynısı. Roman Gibi, bize sadece bu mücadelenin geçmişini öğretmiyor. Bu mücadeleyi veren onurlu, dürüst ve cesur bir bireyin nasıl olması gerektiğini gösteriyor.
David Selim Sayers
San Francisco State Üniversitesi
San Francisco, Kaliforniya
Kasım 2015
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024