Reza Zarrab: Dava nasıl siyasi meseleye dönüştü?

ABD’de tutuklu yargılanan Ä°ran ve Türkiye vatandaşı Reza Zarrab’ın durumu, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın son Washington ziyaretinde resmi gündem maddeleri arasında deÄŸildi.

ErdoÄŸan, ABD BaÅŸkanı Donald Trump ile düzenlediÄŸi ortak basın toplantısında da Zarrab konusuna deÄŸinmemiÅŸti. Fakat, CumhurbaÅŸkanı ABD’den Türkiye’ye giderken Trump’la görüşmesinde Zarrab konusunun gündeme geldiÄŸini doÄŸrulamıştı.

Reza Zarrab ABD’de ne ile suçlanıyor?

Ä°ran asıllı Türkiye vatandaşı iÅŸ adamı Reza Zarrab, Mart 2016’da Miami kentinde yakalandı.

Ä°ddianamede; ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve kara para aklama suçlamaları yöneltildi.

Zarrab’in iki Ä°ran vatandaşıyla birlikte, ABD’nin yaptırımlarını yasadışı yollarla baypas etmek için Ä°ran devleti ve bazı ÅŸirketleri adına milyonlarca dolarlık finansal iÅŸlem yaptığı öne sürülüyor.

Mart 2017’de New York’ta gözaltına alınan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın da Zarrab’ın suç ortağı olduÄŸu iddia ediliyor.

Zarrab, daha önce de Türkiye’deki 17 – 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruÅŸturmaları kapsamında tutuklanmış ve iki ayı biraz aÅŸkın bir süre hapis yattıktan sonra serbest bırakılmış. Daha sonra hakkındaki suçlamalar düşürülmüştü.

Dava dosyasında Zarrab, o dönem bakanlık yapan isimlere rüşvet vermekle suçlanıyordu.

Dava hangi aÅŸamada bulunuyor?

Ä°lk duruÅŸması Eylül 2016’da yapılan davaya New York’ta devam ediliyor. Ancak son aylarda davanın gidiÅŸatı Zarrab’ın savunma ekibine eklediÄŸi iki avukatla ilgili yürütülen yeterlilik (Curcio) duruÅŸmalarına kilitlenmiÅŸ bulunuyor.

Zarrab, New York eski Belediye BaÅŸkanı ve Trump’ın yakın çalışma arkadaÅŸlarından Rudolph Giuliani ile eski BaÅŸkan George W. Bush döneminin Adalet Bakanı Michael Mukasey’i de savunma ekibine dahil etti.

Mukasey’in oÄŸlu Marc Mukasey’in de, davanın iddia makamı New York Güney Bölgesi BaÅŸsavcılığı için görevden alınan Preet Bharara’nın yerine atanacak isimler arasında olduÄŸu belirtiliyor.

New York’taki mahkeme, Giuliani ile Mukasey’in Zarrab’ın savunma ekibine dahil olmasının çıkar çatışması yaratıp yaratmayacağını inceliyor.

Savcılık iki konuda çıkar çatışması yaşanabileceğini öne sürüyor:

  • Giuliani ve Mukasey’in baÄŸlı oldukları iki ayrı hukuk bürosunun aynı zamanda davanın maÄŸdurları arasında sayılan bazı finans kuruluÅŸlarını da temsil etmesi,
  • Giuliani’nin baÄŸlı olduÄŸu Greenberg Traurig’in müvekkilleri arasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin de bulunması.

Son duruÅŸmada, Yargıç Richard Berman dava sürecinde Zarrab ve müvekkil bankalar ya da Türkiye devleti arasında herhangi bir çıkar çatışması yaÅŸanması halinde ne olacağı ve Greenberg Traurig’in Zarrab’ı mı, yoksa Türkiye devletini mi temsil ettiÄŸinin netleÅŸmediÄŸini söyledi.

Yeterlilik duruşmaları devam ediyor. Davanın esasına henüz geçilebilmiş değil.

Davanın siyasi boyutu var mı?

ABD, kuvvetler ayrılığı ilkesinin çok katı bir şekilde uygulandığı ülkelerden biri olarak görülüyor. Bu nedenle, yürütmenin yargıya müdahalesi yasadışı ve ciddi cezai müeyyide içeriyor.

Ancak, hem davada ortaya atılan iddialar hem de politik bağlantıları güçlü iki ismin sürece dahil olması sürecin siyasi bir boyut da kazanmaya başladığının bir işareti olarak görülüyor.

DuruÅŸmalarda Zarrab, saygın bir iÅŸ adamı olduÄŸunu anlatmak adına Türkiye’deki üst düzey baÄŸlantılarından ve yardım faaliyetlerinden söz ederken, savcılık ise Zarrab’ı bu baÄŸlantılarını kullanarak yasadışı faaliyetlerini yürüttüğünü ve soruÅŸturmalardan kurtulduÄŸunu öne sürüyor.

Giuliani ve Mukasey gibi politik baÄŸlantıları güçlü iki ismin Zarrab’ın savunma ekibine dahil olması da siyasi boyut yorumlarına ivme kazandırdı.

Giuliani, mahkemeye sunulan yeminli yazılı ifadesinde, Zarrab adına yapacakları çalışmaların ve oynayacakları rolün özünün tanımlanmasına dair soruya şu yanıtı verdi:

“VerdiÄŸimiz hizmetler, tamamen olmasa da esas olarak, ABD ile Türkiye arasında ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarını destekleyecek ve Sayın Zarrab’ın yararına olacak bir çeÅŸit anlaÅŸmanın parçası olarak çözümlenip çözümlenemeyeceÄŸinin belirlenmesine dair çalışmalara odaklanmaktadır… Bu hizmetler, hem ABD hem Türk devletinin üst düzey yetkilileriyle toplantı ya da görüşme yapmayı da kapsamakta ve ileride de kapsayacağı tahmin edilmektedir” yanıtını verdi.

Giuliani, ayrıca, bu kapsamda görüşülen Türk yetkililer arasında CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın da olduÄŸunu açıkladı.

Mukasey de yeminli ifadesinde, “ABD’li ve Türk devlet yetkilileri, ABD’nin güvenliÄŸini artıracak ve bu davaya konu meseleleri çözüme kavuÅŸturacak bir anlaÅŸmanın kovalanması olasılığına açık fikirle yaklaÅŸmayı sürdürmektedir” dedi.

Özellikle Giuliani ve Mukasey’in devreye girmesi ve Türkiye’ye gelerek ErdoÄŸan’la görüşme yaptıklarının ortaya çıkmasının ardından halihazırda davayı takip eden ABD basınının da iÅŸin siyasi boyutuna odaklandığı görülüyor.

New York Times gazetesinde Nisan ayında konuyla ilgili yayınlanan haberde, Giuliani ve Mukasey’in ErdoÄŸan ile görüşme yaptıkları Türkiye ziyaretleri “sıra dışı” olarak nitelendirildi. Haberde, “Türkiye’nin ABD’nin bölgedeki çıkarlarına daha fazla yardımcı olabileceÄŸi bir diplomatik anlaÅŸmaya varmayı umuyorlar. Bunun karşılığında da ABD’nin, davası ErdoÄŸan’ın da ilgisini çeken Zarrab’ı serbest bırakabileceÄŸi belirtiliyor” denildi.

Türk hükümeti, Zarrab davasına nasıl yaklaşıyor?

Hem Zarrab’ın Türkiye’de baÄŸlantılarından bahsetmesi hem de savcılığın Türk makamlarına iliÅŸkin iddiaları, Türk hükümetinin de dava sürecinde gündeme gelmesine neden oldu.

Savcılık, Zarrab hakkındaki soruÅŸturmasında 17 Aralık’taki yolsuzluk iddialarıyla ilgili hazırlanan fezleke de önemli bir yer tutuyor.

Ä°ddia makamı, kefaletin talebinin reddi istemiyle yazdığı yazıda, Zarrab’ın Türkiye’deki etkinliÄŸinden bahsederken, “OlaÄŸanüstü malvarlığını yalnızca ev, yat ve diÄŸer kıymetlerin alımı için deÄŸil, aynı zamanda Türkiye’de yolsuzluÄŸa bulaÅŸmış siyasetçilere para vererek ulaÅŸmak için de kullandı” diyor.

Ayrıca savcılığın Mayıs 2016’da mahkemeye sunduÄŸu gerekçe dosyasında da eski Ekonomi Bakanı Zafer ÇaÄŸlayan, kardeÅŸi Mehmet Åženol ÇaÄŸlayan, eski İçiÅŸleri Bakanı Muammer Güler, eski Avrupa BirliÄŸi Bakanı Egemen Bağış ve Halkbankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da isimleri yer aldı. Savcılık, belgelerini sunduÄŸu gerekçe dosyasında Zarrab’ın eski bakanlara rüşvet verdiÄŸini iddia etti.

17-25 Aralık yolsuzluk soruÅŸturmalarının Gülen Cemaati’nin iktidarı deÄŸiÅŸtirmek için kurduÄŸu bir komplo olduÄŸunu savunan Türk hükümeti ise Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasına ilk etapta mesafeli ve temkinli yaklaÅŸtı.

Dönemin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Sözcüsü Ömer Çelik, Zarrab’ın ABD’de yakalanmasının ardından yaptığı ilk deÄŸerlendirmede, bu geliÅŸmeyi “savcıların tasarrufu” olarak nitelendirdi ve “Bu olaylarla Türkiye Cumhuriyeti’nin, CumhurbaÅŸkanı’nın (Recep Tayyip ErdoÄŸan) ya da AK Parti’nin herhangi bir ÅŸekilde yan yana anılması dahi söz konusu olamaz” diye konuÅŸtu.

Dönemin BaÅŸbakanı Ahmet DavutoÄŸlu ise Pennsylvania’da yaÅŸayan Fethullah Gülen’i ima ederek, ABD’nin bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı göstermesini beklediklerini söyledi.

Benzer bir eleştiri aynı dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun Türkiye ile alakalı bir konu olmadığını belirtti.

Eylül 2016’da Zarrab konusunu dönemin ABD BaÅŸkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşmede gündeme getiren ErdoÄŸan, bazı art niyetli giriÅŸimlerle eÅŸinin adının dosyaya eklenmek istendiÄŸini söyledi.

ErdoÄŸan, son olarak Reuters haber ajansına verdiÄŸi mülakatta, Zarrab’ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduÄŸunu hatırlatarak, “Dolayısıyla devletlerin, yöneticilerin herhalde bir görevi de kendi vatandaÅŸlarının hukukunu korumaktır” dedi.

AnlaÅŸma olur mu?

Konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılmamış olsa da görüşme trafiği ve avukatların ifadeleri perde arkasında iki devlet arasında bir anlaşmanın pazarlığının yapılmakta olduğu iddialarının ortaya atılmasına neden oluyor.

ABD’de bazı durumlarda, dava devam ederken iddia makamı ve savunma, daha düşük bir hapis cezası karşılığında davaya konu bir suçun kabul edilmesini öngören bir anlaÅŸmaya varabiliyor.

Böylece, yargıcın da bu anlaşmayı onaylaması şartıyla, dava sonuçlanmış oluyor.

Bazı soruÅŸturmalarda savcılık, kilit zanlılara, itiraf ya da bildiklerini anlatması karşılığında “dokunulmazlık” veya daha düşük bir hapis cezası verilmesini kabul ediyor.

Bu tarz anlaşmalar için yapılan pazarlıklar genellikle savunma avukatı ve iddia makamı arasında yürütülüyor.

ABD basının da yer alan yorumlarda, Giuliani ve Mukasey’in devletler düzeyinde görüşmeler yürütmesinin, Zarrab davasını bir yargı sürecinin ötesinde, diplomatik ve siyasi boyutları da olan bir meseleye dönüştürdüğünü belirtiyor.

New Yorker’da Dexter Filkins tarafından Nisan ortasında yazılan bir makalede, “ABD BaÅŸkanına yakın bir savunma ekibi kurmasının ve düşmanca davranan bir savcının görevden alınmasının ardından Zarrab da savcılıktan iyi bir anlaÅŸma koparacağını umuyor olabilir” denildi.

Bir yargı sürecinin siyasi ve diplomatik bir anlaşmayla nasıl sonuçlandırılabileceğine ilişkin ise ciddi tartışmalar yapılıyor.

ABD’de baÅŸkanın Adalet Bakanı aracılığıyla federal bir savcıya belli bir davada suçlamaları düşürme talimatı verme yetkisi veriyor.

Ancak diÄŸer yandan Trump’ın ÅŸu anda yargı ve soruÅŸturma makamlarıyla yaÅŸadığı kriz nedeniyle yeni sorunlar açabilecek bir giriÅŸimde bulunmak için ne kadar istekli olacağı belirsiz.

Emekli Federal Savcı Kevin Snapp, Washington Hattı web sitesine yazdığı hukuki analizde, başkanın yetkileri kapsamında bu durumda müdahale etme ihtimalinin çok az olduğunu belirtti.

Snapp, “Bir baÅŸkanın, iki devlet arasında varılacak bir ‘anlaÅŸma’ ile bir baÅŸka ülkenin vatandaşına yönelik devam eden bir federal yargı sürecini durdurması neredeyse imkansız” dedi.