SHP’den CHP’ye Kürt Sorunu: TBMM’de Bir Tartışma

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, partisi tarafından aday gösterildiği ilk günleri farklı siyasi kesimleri ziyaretle geçirdi. Bu çerçevede Tayyip Erdoğan’dan, eski belediye başkanlarından Kadir Topbaş’a Bedrettin Dalan’a farklı isimlerle bir araya geldi. Bir kampanya stratejisi bağlamında değerlendirildiğinde fena bir yöntem de olmasa gerek. Muhtemel ki, bu ziyaretler esnasında basın mensupları İmamoğlu’na HDP ile görüşüp görüşmeyeceğini sorunca İmamoğlu, “HDP ve Kürtler hariç her kesimle temas edeceği mesajını” söyler. Tabii biz bunları Yeni Yaşam gazetesinin 27 Aralık tarihli haberinden öğreniyoruz.  Sosyal demokrat vb. olduğunu iddia eden bir partinin Büyükşehir Belediye Başkanı adayının böylesine ayrımcı bir dil kullanması da “takdire şayan” (!)

CHP ile SHP arasındaki farklar üzerine kapsamlı bir çalışma sayısı çok fazla değil. Hele akademi; bu konuda “da” sağır ve dilsiz. Benim elimde, Derya Kömürcü’nün Marmara Üniversitesi’nde yaptığı doktora tezi var.  Belki benim gözümden kaçan birkaç tez daha vardır ama aklımda kalan çalışma bu.  Bu yazı da böyle bir işe girişecek değilim ama SHP-CHP farkları yazılacak olursa bu farkların ilk sırasında Kürt sorunu ile ilgili tavır ve politikalar gelirdi diye düşünüyorum.  Aşağıda yer vereceğim olay da mutlaka böyle bir çalışma içerisinde zikredilmesi gereken detaylardan birisidir: 1988’in TBMM’sinde Kürt sorunu ile ilgili konuşan SHP Milletvekili Mehmet Ali Eren’den, 2019’un CHP Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun aynı konudaki tavrına doğru dönüşüm gayet manidar.

*

20 Ocak tarihli gazeteler, SHP Tunceli milletvekili Mehmet Ali Eren’in bir gün önceki TBMM oturumunda sarf ettiği sözler üzerine TBMM de çıkan tartışmalara yer verirler. Milliyet gazetesi Meclisteki gerilimi ilk sayfasından “Meclis’te Kürt Tartışması” başlığıyla verir. Haberde Eren’in Meclis oturumunda “Yasalarımız Doğu’da farklı Batı’da farklı uygulanmaktadır. En basit olaydan tüm yöre halkı sorumlu tutularak işkenceye maruz bırakılmaktadır.” Sözüne yer verilir.  İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli’nin tepkisi de haberde yer alır. Kalemli, Eren’in konuşmasını “talihsiz bir konuşma” olarak nitelendirirken bu tür söylemlerin “birlik ve beraberliğimizi bozduğunu” belirtir; ne kadar ilginç ve orijinal değil mi? SHP Genel Başkanı Erdal İnönü ise konuyla ilgili açıklamasında, Eren’in “Söylediklerini iyi ifade edemediği[ni], ama [ifadelerinin] parti ilkeleriyle ters düşen [ifadeler olmadığını]” söyler. İnönü’nün açılamaları şöyle devam eder: “Anadili Kürtçe diye oradaki vatandaşlara farklı muamele yapıldığını ben de söylüyorum. Güneydoğu’da haksız muamele var.”

*

Gazetelere yansıyan tartışmalar TBMM’nin 19 Ocak 1988 tarihindeki toplantısında cereyan eder. Bu oturumda Tunceli Milletvekili Mehmet Ali Eren, gündem dışı söz alarak Kürt sorunu üzerinde konuşmanın bir tabu olmaktan çıkarılması gerektiğini belirterek konuşmasına başlar:

“Değerli arkadaşlarım, bundan önceki gündem dışı konuşmalarda ve onlara verilen yanıtlarda, bazı konular özellikle, mahrem kabul ediliyor, özellikle tabu gibi görülüyor ve onlara dokununca, hepimiz âdeta yerimizden fırlıyoruz. Hayır! Sorun varsa, o sorun bu memleketin sorunudur, ‘bizim sorunumuzdur; o sorunu burada tartışacağız, o soruna burada çözüm bulacağız. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin ciddî sıkıntıları vardır; bu sıkıntıların başı da, konuşan, çok sesli, sorunlarını tartışan bir toplum olamama sıkıntısıdır. Ulusal sorunlarımız öcü değildir. Bu sorunlarımızı korkusuzca, özgürce, tüm siyasal örgütlerimizde; toplumun her kesiminde tartışmalıyız. Bu tartışmalara Parlamento da katılmalı, çözüm yolları burada aranmalıdır. Böyle bir ortamın yaratılması, ulusal çıkarlarımız gereğidir. Bugün, kamuoyunu sürekli meşgul eden toplumsal yaralarımızdan biri de Kürt sorunudur. Uzun yıllar tabu gözüyle bakılan bu sorunun, ‘basınımız ve aydınlarımız tarafından tartışılmaya başlanması olumlu bir gelişmedir. Başbakan Sayın özal kadar televizyondan yararlanan yazarlarımızdan Mehmet Ali Birand’ın sık sık bu sorunu gündeme getirmesini önemli ve sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum… Parlamento bu tabuyu yıkmak zorundadır. Kürt sorununu bütün yönleriyle ele alarak, gerçekçi çözüm önerileri üreterek, sorunu tüm detaylarıyla tartışmalıdır. Bugüne kadar soruna doğru yaklaşım gösterilmemiş ve Kürtlerin varlığı sürekli yadsınmıştır. Bu insanlarımıza hep kuşkuyla bakılmış, farklı siyasal ve ekonomik uygulamaya tabi tutulmuşlardır. Şöyle ki; yasalarımız Doğuda farklı, Batıda farklı yorumlanmış ve uygulanmışlardır.”

Konuşmanın bu kadarı bile Meclis’i karıştırmaya yeter. ANAP ve DYP sıralarından gürültüler yükselmeye başlar ve hatibin konuşmasına müdahale edilir. Milletvekillerinden Abdülhalim Aras ve Onur Söylemezoğlu Eren’i “bölücülük yapmak” ile, İlhan Aşkın “ne konuştuğunu bilmemek” ile, Onural Şeref Bozkurt, “ulusal bütünlüğümüzü bozan sözler sarfetmek” ile suçlarlar.  Eren’den sonra söz alan İçişleri Bakanı Kalemli de benzer imalarda bulunan bir konuşma yapar.

 

*

1987 seçimleri, Türkiye’nin 12 Eylül Darbesi’nin sarsıntılarını atlatmaya bir dönemdi. Gerçi Darbe sonrasındaki ilk seçimler 1983 yılında yapılmıştı ama bu seçimlerde uygulanan veto mekanizması seçimleri neredeyse göstermelik hale getirmişti. Bu nedenle, Darbe sonrasındaki ilk (görece) serbest seçimlerin de 1987 yılında yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.  Bu dönem SHP içindeki sol kanadın da parlamentoya taşındığı bir dönemdi. Mehmet Ali Eren de  Ahmet Türk, Aydın Güven Gürkan, Cüneyt Canver gibi SHP sol kanadının ismi anılan milletvekillerindendi.  Mehmet Ali Birand’ın aynı yılın başlarında Abdullah Öcalan ile yaptığı mülakatın Milliyet gazetesinde yayınlanmaya başlaması (mülakatın tamamı yayınlanmayacak ve gazete toplatılacaktı) da TİP’ten bu yana çok da fazla tartışılmak istenmeyen bir sorunun Kürt Sorunu’nun yeniden gündeme gelmesine vesile olmuştu. Eren’in konuşmasının  bu bağlamda değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.

Yazımız, 1980’lerin sonundaki Kürt Sorunu tartışmaları değil, dönemin SHP’sinin konuya yaklaşımı ile, 2019’un HDP ile görüşmeyi bile kategorik olarak reddeden CHP’si arasındaki farkı vurgulamaktı. Bu konuda Mehmet Ördekçi’nin  Kronik Muhalif’in 19 Ağustos 2009 yılında yayınlanan “Meclisteki Arbededen Kürt Açılımına: 20 Yıl Önce 20 Yıl Sonra” başlıklı yazısını da tavsiye ederek bitireyim.

Mete Kaan KAYNAR