Sevginin, bencilliğe ve ben tutkusu yerine, başka kişilere yönelmesi durumuna özgecilik adı verilir. Özgeciler, Özgeci olmayanlara göre daha cana yakın, inatçı ve kontrollü görünürler ve muhtemelen daha güçlü kişisel etkinlik duygusuna sahiptirler.
Tanrıyla Cennet ve Cehennem üzerine sohbet yapan bir Hahamla ilgili eski bir Musevi öyküsü vardır. Tanrı, ”Sana Cehennemi göstermek istiyorum” der ve Hahamı çevresinde açlıktan ölmek üzere olan umutsuz bir grup insanın oturduğu çok büyük yuvarlak bir masa bulunan bir odaya bırakır. Masanın ortasında herkese yetecek büyüklükte bir kazan vardır. Kazandan yayılan koku nefistir ve Hahamın ağzını sulandırır. Ancak henüz kimse yemek yiyememiştir. Masanın çevresindeki insanların ellerinde kazana erişerek kaşık dolusu yemek alacak, fakat sapı ağıza götürülmeyecek kadar uzun kaşıklar vardır. Haham acılarının gerçekten büyük olduğunu görür ve acıma duygusu ile başını eğer. Tanrı, ”Şimdi sana Cenneti göstereceğim” der ve ilkinin tamamen aynısı bir başka odaya girerler. Aynı büyüklükte yuvarlak bir masa, aynı büyüklükte bir yemek kazanı ve aynı uzun saplı kaşıklar buladada vardır. Burada bir neşeli hava esmektedir. Herkes iyice yemek yemiş, halinden memnun ve coşku dolu görünmektedir. Haham neler olup-bittiğini anlamaz ve Tanrıya bakar. Basit bir şey, fakat altında ustalık yatıyor” der. Tanrı, ”Görüyorsun, birbirlerini beslemeyi öğrenmişler” der.
Bu örnekten hareketle yaşadığımız ortamı Cennet veya Cehenneme çevirmek bizim elimizdedir. Yaşadığımız ortamı yaşanılır kılmak için başkalarına destek, güven, öneri ve anlayışlar sunmak gerekir. Yalnız kendimiz için değil diğerleri için de yaşamak gerekir. Sadece kendimiz için yaptıklarımız bizimle birlikte ölür; başkaları için yaptıklarımız kalıcı ve ölümsüzdür. Bu anlayışla hareket edenler kendileriyle barışık oldukları gibi yaşadıkları toplumda da barışçıl bir ortam oluşturmaktadırlar.
Bu anlayışı yaşamda pratikleştirmek için; bu anlayışın felsefesini özümsemek gerekir. Bu anlayışı ifade eden felsefi değişimler, her zaman cesur bir fikirle başlamıştır. Önemli olan bu cesur fikirleri benimseyip yaşamda pratikleştirmektir. Bu felsefenin en önemli noktası insanların yardımlaşma felsefesidir. Birine yardım etmenin en iyi yolu onun size yardım etmesine izin vermenizdir. Böylece insanlar kendilerine ihtiyaç duyulduğunu ve işe yaradıklarını hissederler. Bu anlayışın olduğu toplularda böylece sorunlarda azalır. En problemli insana bu duygu tattırıldığında yaşam onun için yaşana bilinir kılınır.
Toplumumuzda şu an bu duyguya çokça ihtiyaç duyulmaktadır. Toplumca tamda özgeci olmanın zamanıdır. Herkes elinden geleni yaparsa toplum yaşamı istenilen düzeyde olur. Eğer sizde şuan yaşanılmaz hale getirilmeye çalışılan toplumunuzu yaşanılır kılmak istiyorsanız, size ihtiyaç duyanların yanında olun. Böylece insani duygularınızı da yaşarsınız. Bu koşullarda mutlaka sizin de onlara verebileceğiniz bir şeyiniz vardır.
Sosyolog-Rehberlik Ve Aile Danışmanlığı Uzmanı
- Köy Enstitülerinin Eğitimdeki Rolü ve Günümüz İhtiyacı - 16 Aralık 2024
- Türkiye’de Bir Yıl İçerisinde En Az 66 Çocuk İş Yerlerinde Hayatını Kaybetti - 7 Aralık 2024
- Erkeklik: Geleneksel Kalıpların Eleştirisi - 30 Kasım 2024