Japonya, düşük doğum oranları ve hızla yaşlanan bir nüfusla karşı karşıya kalarak, dünya çapında demografik değişimlerin öncüsü haline geldi. Yapılan son araştırmalar, ülkenin belediyelerinin yüzde 40’ından fazlasının bu demografik eğilimler nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor[1]. Bu, sadece Japonya için değil, benzer demografik sorunlarla mücadele eden diğer ülkeler için de önemli bir uyarı işareti.
Araştırma, Japonya’da Nüfus Strateji Konseyi (PSC) tarafından yayımlanmış ve ülke çapında 1.729 yerel belediyeden 744’ünün bu riski taşıdığı tespit edilmiştir. Özellikle, Tokyo’nun bulunduğu Kanto bölgesinde 91 belediye risk altında bulunuyor. Bu durum, Japonya’nın nüfus politikalarını ve kentsel planlamasını yeniden değerlendirmesi gerektiğini gösteriyor.
2020 ile 2050 yılları arasında 20 ila 39 yaş arasındaki kadın nüfusunun yarı yarıya azalması bekleniyor. Bu, genç nüfusun azalması ve yaşlı nüfusun artması anlamına geliyor ki bu da belediyelerin sürdürülebilirliği üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Düşük doğum oranları ve yüksek yaşlı nüfus oranları, belediyelerin sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik ve altyapı gibi temel hizmetleri sürdürme yeteneğini zorluyor.
PSC, belediyelerin doğum oranlarını arttırmak yerine, nüfus akışını Tokyo gibi kentsel alanlara yönlendirmeye çalıştığını belirtiyor. Ancak bu strateji, uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm olmaktan ziyade, sorunu başka bölgelere kaydırıyor. Japonya’nın demografik sorunlarına kapsamlı ve çok yönlü yaklaşımlar geliştirmesi gerekiyor.
Japonya’nın nüfusu 2015 yılına kıyasla yaklaşık 3 milyon azalarak, nisan ayı itibariyle 124 milyona düşmüş durumda. PSC, Japonya’nın 2100 yılına kadar 80 milyon nüfusa ulaşmayı hedeflemesi gerektiğini öneriyor. Bu hedefe ulaşmak için, hükümetin demografik yaşlanmayla mücadele etme sözü vermesi ve çocuklarla ilgili politikalarını denetlemek üzere yeni bir Çocuk ve Aile Ajansı kurması gibi adımlar atıldı.
NHY/ Euronews, Nokta Haber Yorum