Kadına yönelik şiddet: Her 1,5 dakikada bir kadına şiddet vakası yaşanıyor

Türkiye’de kadına yönelik şiddet, toplumun kanayan bir yarası olarak karşımıza çıkmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporları ve Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES) verileri, bu durumun vahametini net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2023 yılında KADES üzerinden yapılan ihbar sayısının 400 bin 419’a ulaşması, kadına yönelik şiddetin sadece bireysel bir sorun olmadığını, aksine toplumsal bir aciliyet arz ettiğini göstermektedir. Bu istatistikler, günde ortalama bin 97, saatte ise 45 kadının şiddet ihbarında bulunduğunu, her 1,5 dakikada bir kadının şiddetin pençesine düşerek KADES uygulamasına başvurduğunu ifade etmektedir.

Bu veriler, toplumun her kesiminden bireylerin ve kurumların bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, hükümetin bu soruna yaklaşımı, etkisiz ve sorumluluktan kaçınan bir tavır sergilemektedir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi yasal düzenlemeler, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli adımlar atmayı hedeflemiş olsa da, hükümetin bu konudaki tutumu ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti insan hakları ihlali olarak tanımlayarak, şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması, suçların kovuşturulması ve suçluların cezalandırılması için kapsamlı politikaların uygulanmasını amaçlamaktadır. Ancak, hükümetin bu sözleşmeden tek taraflı olarak çekilmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası dayanışmayı zayıflatmış ve mağdurların korunmasını güçleştirmiştir.

6284 sayılı Kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişilerin korunmasını ve şiddetin önlenmesini hedeflemekte olup, Türkiye’nin ulusal düzeydeki yasal çerçevesini oluşturmaktadır. Ancak, bu kanunun etkin bir şekilde uygulanmadığı ve kadınların güvence altına alınmasında yetersiz kaldığı eleştirileri mevcuttur.

Bu bağlamda, UNFPA Türkiye ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) tarafından hazırlanan “Ev İçi Şiddet Raporu”nun önemi büyüktür. Rapora göre, şiddete maruz bırakılan her 10 kişiden 8’i kadın, yüzde 73’ü evli ve büyük oranda 31-55 yaş arasındadır. Faillerin yüzde 90’ı erkek, en yüksek oranda ‘eş’ (%63) sonra aile üyesi (%21) olarak belirlenmiştir.

Türkiye’de 2023 yılında kadına yönelik şiddet tablosu, politikaların şiddete doğrudan etkisi olduğunu göstermektedir. Bağımsız İletişim Ağı’na (Bianet) göre, 2023’te 333 kadın ve 28 çocuk erkek şiddeti sonucu öldürülmüştür. Bu veriler, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkin politikaların ve uygulamaların hayata geçirilmesinin aciliyetini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele, sadece yasal düzenlemelerle sınırlı kalmamalı, toplumsal bilincin artırılması, eğitim programlarının güçlendirilmesi ve uluslararası iş birliklerinin teşvik edilmesi gibi çok yönlü stratejilerle ele alınmalıdır. Toplumun her kesiminin bu konuda sorumluluk alması ve aktif rol oynaması, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kritik öneme sahiptir.

NHY, Eda Kaya