Kişisel Gelişim ve Yaşam Koçluğu Tezgâhının, Tehlikeli ve Kirli Gerçekliği

Bu yazımda 21’inci Yüzyıl’ın çaresiz insanını, sanki kurtarıyormuÅŸ gibi gözükürken dibe çekip; olduÄŸundan daha cahil, mutsuz ve özgüvensiz hale getiren “kiÅŸisel geliÅŸim” teranesinden ve o teranenin, “yaÅŸam koçu” adı verilen boÅŸ beleÅŸ teranecilerinden bahsedeceÄŸim.

Kişisel gelişim, doğduğumuz andan başlayan bir süreçler bütünüdür.

İnsanın kişiliği uzun soluklu okumaların, biriktirdiği bilgilerin, edindiği tecrübelerin, emek harcayarak elde ettiği başarıların, ders çıkardığı başarısızlıkların, olgunlaştığı kayıpların, hak ettiği kazanımların, lâyık olduğu ödüllerin ve cezaların, acıların, yoklukların, hataların, sevinçlerin, mutlulukların ve diğer insan hallerinin oluşturduğu yaşama harmanının zamana yayılarak özümsenmesi ile gelişir.

Kendini geliÅŸtirmek için hiçbir çaba göstermeden ve risk almadan ot gibi yaÅŸamış; kitap okumadan ya da kendini baÅŸka kadim kaynaklarla olgunlaÅŸtırmadan, dolayısıyla da yaÅŸamı ve yaÅŸadıklarını doÄŸru algılayıp zihninde yerli yerine oturtamadan büyümüş; yahut da hayatın kendini geliÅŸtirme fırsatları sunmadığı arayış içindeki insanların kafalarına, kifayetsiz muhteris yaÅŸam koçları tarafından sokuÅŸturulan bomboÅŸ “kiÅŸisel geliÅŸim” söylemleriyle ancak bencil bir vahÅŸi kapitalist ya da koskocaman bir hayal kırıklığı olunur.

Bu noktada bir parantez açarak, sıklıkla kullandığım “kifayetsiz muhteris” ifadesini tam anlamıyla açıklamak istiyorum. Bu kavram çok iyi algılanmalıdır; çünkü yurdum insanının genelini, bundan daha doÄŸru tanımlayan baÅŸka bir ifade yoktur.

“Kifayet”, Türk Dil Kurumu’nda “yeterli miktarda olma, kâfi gelme, bir iÅŸi yapabilecek yeteneÄŸe sahip bulunma, yeterlilik, liyakat” ÅŸeklinde tanımlanmakta; “muhteris” sözcüğü için ise, “aç gözlü, hırslı, kanaat etmeyen kiÅŸi” ifadeleri kullanılmaktadır.

“Kifayetsiz muhteris” de bu baÄŸlamda, “bir iÅŸi yapabilmek için gereken hiçbir yeterliliÄŸi, yeteneÄŸi, donanımı, liyâkati bulunmadığı halde o iÅŸin kendisinin olması ya da o iÅŸle anılmak için hiçbir etik, erdem, hak, hukuk sınırı tanımadan her ÅŸeyi yapabilecek olan açgözlü kiÅŸi” demektir.

Bu kısa parantez bilgiyi konumuza baÄŸlayacak olursak; hiçbir ciddî akademik eÄŸitimleri, altyapıları ve bilgi birikimleri bulunmadan aldıkları üç-beÅŸ uyduruk seminerle kendilerine “yaÅŸam koçu” payesi vererek ortalığa düşüp, insanlara “nasıl düşünmeleri ve yaÅŸamaları gerektiÄŸini” dikte etme cüretine yeltenen kifayetsiz muhterisler, dünyanın her yerindeki niteliksiz insan yığınlarını baÅŸarıya ve mutluluÄŸa kavuÅŸturmak ayağına söğüşlemek için gözlerine kestirmiÅŸ olan, asrın dolandırıcılardır.

Oysaki onlar gibi başarılı olmak için yaşam koçlarına koşan kişilerin imrendiği sanatçıların, yazarların; düşünce, bilim, eğitim ya da iş insanlarının hiçbiri herhangi bir kişisel gelişim tezgâhından geçmemiştir. Halihazırdakiler de bundan sonrakiler de böylesi bir dangalaklığa yeltenmeyeceklerdir.

Birazcık farkındalığı olan insanlar, kiÅŸisel geliÅŸim soytarılığına dolandırıcılık; bu soytarılığı, “kestirmeden aÅŸkınlaÅŸma ve baÅŸarıya ulaÅŸma yolu” gibi pazarlayarak türlü türlü çıkarlar ve ucuz popülariteler elde eden sözde kiÅŸisel geliÅŸimcilere de dolandırıcı gözüyle bakarlar.

Eskilerin, “Bir insana olmadan oldun demek, onu olacağından da ettirir,” diye bir sözü vardır. Ä°ÅŸte bu çöpler ve çöpçüler, özünde insanlara bu büyük kötülüğü yaparlar.

Tamamen ticarî hesaplarla kurgulanmış olan bu kokuşmuş sektörün ürünü olan kitaplar, vaktinde gerçek kitaplar okuyup özümseyerek oturttukları gerçek bir kişisel gelişim sağlayamamış kişilere, realitede hiçbir getirisi bulunmayan hap gibi reçeteler sunarak; onlar için, asıl peşinde koşmaları gereken gerçek bilginin yerini alırlar.

Ä°nsanlara, “Ne ekersen onu biçersin, aklından ne geçiyorsa osun, evrenden neyi çağırırsan onu alırsın, aÄŸzından ne çıkarsa o olursun, hayattaki tek önemli kiÅŸi sensin,” vs gibi ucuz ucuz cümlelerle, kendilerinde bir farkındalık ve derinlik kapısı açtıklarını zannettirerek, hakiki farkındalıklar edinme yollarından uzaklaÅŸtırırlar.

Cahil cesaretinin en tipik örneÄŸi olan yaÅŸam koçu sıfatlı ÅŸarlatanlar, birkaç tane mostralık baÅŸarı öyküsünü “mucizeler yarattığı” yalanıyla allayıp pullayarak dayadıkları moktan öğretilerine örnek göstererek beynini yıkadıkları kurbanlarını yeterince söğüşledikten sonra, “Oldun artık sen!” diye baÅŸarıdan baÅŸarıya, mutluluktan mutluluÄŸa koÅŸmaları için piyasaya sürerek, olacaklarından da ederler.

Sonuç ise -istisnalar hariç- geneli için büyük bir hüsran, hatta yıkım olur.

Bu rezil benmerkezci öğretiyi tam bir vahÅŸi kapitalist olabilmek için içselleÅŸtirebilen birkaç istisnaî ÅŸahıs, insanî deÄŸerlerinin çoÄŸunu kaybederek, görece bir baÅŸarıya ulaÅŸsa bile; kendilerini bir yaÅŸam koçuna teslim eden kiÅŸilerin çoÄŸu, o ÅŸarlatanın “hayattaki tüm baÅŸarıların da baÅŸarısızlıkların da mutluluÄŸun da mutsuzluÄŸun da tek sorumlusunun insanın kendisi olduÄŸuna” dair son derece tehlikeli ve yanlış empozeleri nedeniyle, özgüvenlerini tamamen yitirmiÅŸ olarak çıkarlar bu tezgâhtan…

Evren ve varoluş algıları çarpılır. Şu korkunç yaşama kurgusunda pek az kazanım, bireyin kapasitesine ve düşünme biçimine bağlı olduğu için, yaşam koçu denilen sahtekârların tehlikeli beyin yıkamaları nedeniyle çarpıklaşan algıları onları, başarısızlıklarının tek sorumlusu olarak görmeye başladıkları kendilerinden nefret etmeye kadar götürür.

Çünkü insan psikolojisi, başarısızlıkların ve mutsuzlukların çoğunun altında yatan travmalar uzman psikologlar ve psikiyatrlar tarafından dahi çok uzun soluklu ve bilimsel dokunuşlarla bile çözülmesi çok zor olan olgularken; ruhlara bir kasabın cerrahlık yapması gibi müdahale etme haddinde bulunan şuursuz yaşam koçları, o çaresiz ruhları paramparça edip bırakırlar.

Hatta, uzmanlar tarafından, diplomalı psikologların bile kiÅŸilere “pozitif psikoloji eÄŸitimi” almadan yönlendirmede bulunmalarının çok riskli olarak görüldüğü bir gerçeklikte, üç günlük seminerlerin sonucunda kasaplık ruhsatı alır gibi aldıkları yaÅŸam koçluÄŸu sertifikalarıyla boÅŸluktaki insanlara nasıl yaÅŸamaları gerektiÄŸini anlatan zırcahillerin, benim kurban diye tabir ettiÄŸim müşterilerinin çoÄŸunda elde ettikleri sonucun ağırlıklı olarak depresyon ve hatta kimilerinde intihar olduÄŸu tespit edilmiÅŸtir.

Ne var ki aklı başında bilim insanlarının bütün uyarılarına rağmen bu kirli karanlık rant çarkına hiçbir müdahalede bulunulmamakta; sektöre ve sektörün pıtrak gibi türeyen birbirinden cahil laf ebesi soytarılarına gösterilen ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Çünkü kestirmeden başarıya ve mutluluğa ulaşma arzusundaki niteliksiz, olanaksız ya da travmatize insan yığınları büyüdükçe, söz konusu simülatif umut ticareti kapısına duyulan ihtiyaç da büyümektedir.

Aslında işkenceyi uzattığı için kötülüklerin en büyüğü olan umut fakirin, cahilin, çaresizin, mutsuzun, aptalın tek dayanağıdır ve dahi onun ticareti kadar kârlı başka hiçbir şey yoktur. Çünkü sermayesi bedavadır.

Ä°nsanlık tarihinin başından beri maddî veya manevî güç, çıkar ya da kolay popülariteler elde etmek peÅŸinde olan herkes, yitik kitlelerin sığ algısına oynayıp onlara umut satmıştır. Günümüzün vebalarından biri olan “kiÅŸisel geliÅŸim” sektörü de bu kirli ticaretin en kitlesel, fos ve hatta tehlikeli olanıdır.

Her kim ki size dizi dizi kiÅŸisel geliÅŸim çöpleriyle ve balya balya DoÄŸan Kitap ıvır zıvırlarıyla dolu beÅŸ para etmez kitaplığının önünde süzüle süzüle poz verip; mütemadiyen “nasıl hissetmeniz, nasıl düşünmeniz, nasıl davranmanız gerektiÄŸi” konusunda ahkâmlar kesiyor; hayatta başınıza gelecek her ÅŸeyin sorumlusunun kendiniz olduÄŸunuz ve de dünyada sizden daha önemli hiçbir ÅŸey olmadığı mavalını okuyorsa; biliniz ki o kendini bilmez kiÅŸi, tepesinden insanlara akıl verme cüretinde bulunduÄŸu kof dağını müthiÅŸ bir cehaletten ve kurnazlıktan inÅŸa etmiÅŸ olan bir zübüktür.

Kılavuzu zübük olanın da burnu boktan kurtulmaz.

Yani ki siz siz olunuz, abuk sabuk kişisel gelişim kitaplarına ve hepsi birer şarlatan olan sözde kişisel gelişimci yaşam koçlarının ucuz söylemlerine asla itibar etmeyiniz.

Ä°tibar edeceÄŸiniz ÅŸey, hiçbirinde “Ne ekersen onu biçersin, evrenden neyi çağırırsan sana onu verir, aklından ve aÄŸzından ne çıkıyorsa osun, olumlu düşün olumlu olsun, sen hayatın merkezisin,” gibi boktan vecizeler bulamayacağınız gerçek kitaplar; Dostoyevski, Zweig, Cieron, Ursula K le Guin, Bilge Karasu, Pessoa, Caraco gibi saymakla bitiremeyeceÄŸim ufuk açan yazarlar olsun.

“Ne ekersen onu biçersin” tarzındaki uhrevî sözleri ancak Mevlana gibi tasavvufçularda bulursunuz; ki hem ateist, deist, Marksist vs geçinip hem de “ÅŸu vahÅŸi sömürü düzeninde ne ekersen onu biçeceÄŸine, başına gelen her ÅŸeyin sorumlusunun kendin olduÄŸuna,” inanan bir muhalif olmak, dangalaklığın daniskasıdır.

Gerçek potansiyelinizi ortaya çıkarmak istiyorsanız öncelikle kendinizi hakiki bilgiyle donatmalı, gerçekleri tokat gibi çarpan karanlık kitaplarla derinleşmeli, sonra da kalbinizin ve cesaretinizin kapılarını ardına kadar açarak, doludizgin yaşamaya koyulmalısınız.

Her kim ki aldığı üç kuruÅŸluk yaÅŸam koçluÄŸu kurslarıyla kendine “okumadan âlim olmuÅŸ ulu bilge” payesi biçip size, “Ä°lle de denge!” ya da “Mantık!” diye parmak sallayarak vasatlığı yüceltiyor; “Hayatın merkezi sensin!” diyerek bencilliÄŸe yöneltiyor; “Ne ekersen onu biçersin!” diye buyurarak vahÅŸi kapitalist sistemin bütün suçlarını aklayıp, bütün acılarınızın, baÅŸarısızlıklarınızın ve mutsuzluklarınızın suçunu size yüklüyorsa, o ÅŸarlatandan ardınıza bakmadan uzaklaşınız.

Çünkü size sadece sizi söğüşlemek maksadıyla yaklaşmış olan o dolandırıcı, sizin var olan potansiyelinizi de öğütecek, hatta eskisinden daha kör kuyulara düşürecek olan kifayetsiz muhteris bir sistem aparatıdır.

Şu dünyada bütün büyük şeyleri, Einstein gibi dengesizler icat etmiş; bütün büyük yaratımların, başarıların altına, asla hasis bir tüccar gibi ne ekerse ne biçeceğini hesaplama derdine düşmeden coşkuyla yaşayan, yaratan ve üreten dengesizler imza atmıştır.

Belki hiçbiri -Wan Gogh gibi- yaşarken ektiğini biçememiştir, ama hepsinin isimleri tarihe geçmiş; geçmeyenler de ektiklerini biçemeseler bile, hayatın hakkını vererek yaşamanın müthiş gururunu tatmışlardır.

Dengeli, bencil ve hesapçı vasat insan, kapitalist sistemin ve egemenlerin istediği risksiz insandır.

Denge ne len! Robot muyuz biz? Ya da nane, maydonoz tohumu muyuz?

İnsanız biz! Müthiş bir gelişme ve yaratma kapasitesi taşıyan olağanüstü canlılarız!

İsterseniz çok daha doğru ve anlamlı bir yolda emek harcayarak ortaya çıkarabileceğiniz potansiyelinizi asla, asrın dolandırıcıları olan yaşam koçlarına heba ettirmeyip; sizi bencilliğin, aptallığın ve ölümcül algı-duygu çarpılmalarının karanlık girdaplarına düşürecek olan hiçbir kişisel gelişim teranesine itibar etmeyiniz.

Vasatın hasatı olmaz! Vasatı yüceltmeyiniz!

Şu dünyada, bin kere doğsanız okumakla bitiremeyeceğiniz kadar kitap üretildi. Kendinizi hakikaten geliştirmek için ihtiyacınız olan her bilgiye, elinizdeki akıllı cihazlarla bir tık kadar uzaksınız.

Ancak koyunlar, en ufak bir derinlikleri ve donanımları bulunmadan, olanca cahil cesaretleriyle “yaÅŸam koçluÄŸuna” soyunan haddini bilmez dolandırıcı çobanların, kendilerini birbirinden ucuz ve yanlış öğretilerle uçuruma doÄŸru güderek söğüşlemesine izin verirler.

Yaşam koçu ne len? Koyun muyuz?

Ancak yeteneklerinin ve alt yapılarının yetmediği hırslarına kavuşamayan açgözlü kifayetsiz muhterisler, başkalarına yaşam koçu olmaya yeltenirler ki hem bir halt-mış gibi gözüksünler hem de çaresizlerin umutlarını sömürerek kolay yoldan para kazansınlar.

Yaşam suçu onlar, yaşam suçu!..

Uzak durunuz!

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)