Keyif Kaçıran Saptamalar -3-

“Ali çoktur Şah-ı Merdan bulunmaz”

Bir siyahi olarak Obama’nın ABD başkan adayı olması ve seçilmesi kuşkusuz ki önemli bir olaydı. Başta siyahiler olmak üzere ırk ayrımcılığına karşı olan toplumsal kesimlerce sevinçle karşıladı bu adaylık ve başkanlık. Siyahiler, ABD’de tarih boyunca en koyusundan bir ayrımcılığa uğradılar ve halen de uğramaktalar. Böylesine insanlık dışı biçimde ötekileştirilmiş siyahilerden birinin devlet başkanı olması en azından, simgesel bakımdan anlamlıydı. Peki, Obama’nın devlet başkanlığı ABD’de siyahilerin konumunda kayda değer bir değişiklik yaşandığının işareti miydi? Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki Obama döneminde siyahilerin eşitliği için dişe dokunur bir şeyler yapıldı mı? Yapılmadığını da çok iyi biliyoruz. Obamalı yıllar ardında ağır bir hararet bırakan sahte bir yel gibi gelip geçti.

Tahmin edebileceğiniz gibi konuyu Kılıçdaroğlu’na ve onun Alevi kimliğine getireceğim. En çok Alevi yurttaşlar Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sevindi. Haklı olarak şu fani dünyadan gitmeden Alevi birinin de Cumhurbaşkanı olduğunu görme ihtimali onları heyecanlandırdı ve sevindirirdi. Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel her türlü ayrımcılığa karşı olanlar, üstelik de onun Alevi kimliğinin siyaseten aleyhine kullanıldığı bir ortamda, Kılıçdaroğlu’na bu açıdan sahip çıktılar. Ama…

İşte bu noktada işin keyif kaçıracak kısmına geliyoruz. Şöyle devam edeyim: Biz bu ülkede ne Kürt Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan ve vekiller gördük… Biz bu ülkede ne işçi vekil ve bakanlar gördük. Biz bu ülkede ne kadın vekil, bakan ve başbakanlar gördük. Zaten yoktular… Yoktular zira; o mevkilerde Kürt Türk gibi, işçi burjuva gibi, kadın erkek gibi oldu… Hatta Türk’ten daha Türk, burjuvadan daha burjuva, erkekten daha erkek oldular… Size kendi deneyimim üzerinden de şu saptamayı rahatlıkla yapabilirim. Alevi yöneticiler işbaşına geldiklerinde Alevi kimliklerini halka unutturmak için Sünnilerin hoşuna gidecek çok şey yaptılar ama Aleviler lehine en az işleri de onlar yaptı. Kadın öğretmenlerimin çoğu erkekten daha otoriter ve sert görünmeye çalışırlardı. Böylece o dünyanın içinde takdir edilen öğretmen de olurlardı. Ama şöyle: “Kadın madın diyoruz ama maşallah erkek gibi”…

Bu neden böyle; zira verili düzenin burjuva, erkek. Türk ve Sünni karakteri ile mücadele ederek değil; bilakis onu veri kabul ederek ve sistemi değiştirmek için değil onun içinde bir yer tutmak ve nemalanmak için siyaset yürüttükleri için. Öte yandan örgütlü ve güçlü bir sınıf, Alevi ya da kadın vb. hareketinin gücüyle değil, aksine onlarla aralarına sınır çizerek bu yerlere gelmişlerdi. Eee haliyle o zaman günün sonunda,  “işçi mişçi diyoruz ama maşallah ceo gibi işçi”, “Kürt mürt diyoruz ama maşallah pek çok Türk’ten daha da Türk”, “Kadın madın diyoruz ama maşallah pek çok erkekten daha erkek bir kadın” diye iftihar edilen vekiller, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları ortaya çıkıyor.

Kılıçdaroğlu için de “Alevi falan ama maşallah pek çok Sünni’den daha Sünni” denilmesi olasılığı çok yüksektir. Zaten bugüne kadar ki pratiği de böyle olacağına dair güçlü sinyallerle doludur. Alevi Cumhurbaşkanımız var diye sevinelim sevinmesine de “Biz ne Alevi vekiller, bakanlar, başbakanlar ve hatta Cumhurbaşkanı bile gördük; ama zaten yoktular”  dememek için; bundan çok daha ötesini istememiz gerekir. Eğer kendi taleplerimiz için birlik içinde ve örgütlü değilsek, eğer sistemin ayrımcı tüm yönlerine karşı eşit düzeyde karşı olan bir düşüncenin egemen olması gibi bir perspektiften yoksunsak, o zaman kaçınılmaz sonuç: “elde var hüzün” olur.

Mahmut ÜSTÜN