Kadının Adı Anadolu’da Bin Yıllardır En Üst Düzeyde Vardır

Anadolu tarihini, yaşanmışlığını bilmeyenler bugün kalkıp “kadının adı daha düne kadar yoktu” diyebilirler. Çünkü Anadolu’da yaşamış Uygarlıkların Kadının yaşama nasıl dahil olduğunu, Yönetmede nasıl ortak olduğunu da bilmez. Bilmediği için de Kadını sadece kendi penceresinde görerek, geçmişin yaşanmışlıklarını, geçmişte kadının yarattığı destanları da bilmez. Çok uzağa gitmeye gerek yok Ülkemizde kadınların önderlik ettiği ve toplumu aydınlatmak, kızları yaşama katmak için birçok Sivil Toplum Kuruluşu oluşturmuşlar. Bu çabaları ile çok büyük başarılara imza atmışlardır. Bu STK’lara tahammül göstermeyenler de yine bugün bu sözü edenlerin ta kendileridir. Antiemperyalist Kurtuluş savaşındaki Halide onbaşıları, Nezahat Onbaşıları, Şerife Bacıları, Kara Fatmaları, Halime Çavuşları, Nene Hatunları ve daha onlarca, yüzlerce kadın kahramanların cephe için gösterdikleri kahramanlıkları ve fedakârlıkları o Kadın adlarındandı. İşte o kadınlar geleceklerine sahip çıkmak için hep en önde koşturmuşlardı. Ama birileri kalkıp bugün Kadının adının bilinmediğini ve sadece kendileri ile bunun bilinir hale getirildiğini iddia etmeleri tarihi cahilliklerindendir.

Anadolu uygarlıkları tarihi ise bize, kadının her zaman yaşamın her alanında erkeklerle eşit düzeyde yer aldıklarını belgeleriyle ortaya koymaktadır. Ve dönemin yazılı belgeleri de bunu açıkça göstermektedir. Dününü bilmeyenler, elbette bugün sadece kendileri zannederler. Ancak şu konuda kendilerinin yaratmaya, uygulamaya çalıştıklar; kadını istihdamın dışında bırakıp, mutfağa hapsetmeye çalıştıklarını da çok iyi biliyoruz. Son dönemde hızlı bir şekilde kadınların istihdamın dışına çıktıkları ve işsizlikte başı çektikleri de ayrı bir gerçektir. Bunlar kadının adını mutfakta mı öne çıkarmaya çalışıyorlar. Böyle bir iddiada bulunulsaydı çok doğru olabilirdi.

Ben sözü daha fazla uzatmadan Mevlana’nın kadın konusunda söylediklerini aktararak, kadının adının ne zamandan beri nasıl var olduğunu, kadını belli şekillere sokmaya çalışanlara ne önerdiğini, O’nun adının nasıl geriye itilmek istendiğini kısa bir alıntı ile aktarayım:

Mevlana şöyle söyler: “Kadın nedir?  Dünya neyse odur. Sen istediğini söyle, o yine kendisidir; sen söyledin diye kendisini yadsıyamaz. Hatta senin güya onu akıllandırmak için söylediğin sözler, ona yarar değil zarar verir. Bir somun ekmek al, koynuna gizle, herkesi yanından uzaklaştır, kimselere vermem bunu de, kimselerle bölüşmem; ne vermesi, kimseye göstermem bile; çocukluğundan ortalık ekmekten geçilmese, köpekler bile yemeye gönül indirmese, ben bunu yine kimseye vermem diye diret… Sen o somunu insanlardan esirgedikçe, her kesin ilgisi ona yönelir, üzerine düşerler… Kendilerinden esirgediğin, gizlediğin ekmeği göstermen için önce yalvarmaya, sonra da seni kınamaya, aşağılamaya, dövmeye başlarlar. İnsan, her zaman kendisine yasak olan şeyin üstüne düşer. Yasaklama sürdükçe onun da yasaklanan şeye karşı hırsı, rağbeti artar. Kadın konusunda da bu böyledir: sen ondan kapanmasını istedikçe, herkeste onu görme isteğini kamçılamış olursun. Herkesin tutkularını ateşlemek fesattır, oysa sen bunu ıslah sanıyorsun. Eğer yüreği iyiyse kadının, sen yasaklasan da yasaklamasan da, o iyilik yoluna gidecektir. Yok, eğer bunun tersineyse yaratılışı, çaresiz gideceği yolu tutacak, senin yasakların da ancak onun hırsını artıracaktır. Onun için, yapman gereken şey, onu anlamaktır. Ona yaklaş, onu anla; süsle, beze, donat kendisini. Kıskançlık denen şeyi bilme.
…Cahillerdir kadından üstün olanlar, çünkü kaba acımasızdır cahiller; sevgi, sevecenlik, güler yüz nedir bilmezler. Hayvanlıktır onlarınkisi ve tabiatta çokluk hayvanlıktadır. Sevgi ve acıma insanın nitelikleridir, kabalık ve kötümserlik hayvanın nitelikleridir. Bu hayvan erkeklerdir kadınlardan üstün olan, yoksa kadın aklı ve yüreği olan erkeklerden daha üstündür.” Şeklinde kadını tanımlamaya ve kadın adının önemini vurgulamaya çalışmıştır. Daha fazla söze gerek yok sanırım. Mevlana’ya koşup ona yüz sürenler bu yanını ne kadar biliyorlar acaba? Onu tanıyıp anladığını sananlar bu uyarılarını ne kadar dikkate alıp hayat tarzları yapıyorlar acaba? Kendi hemcinsine böyle yaklaşıp, geçmişini görmezden gelmesi ne kadar da acıdır. İşte kadını sadece kendi dönemlerinde değer bulduğunu sananlar, Anadolu Uygarlıkları tarihine bir dönüp baksınlar.