Koronavirüs salgını nedeniyle dünyada ve Türkiye’de hükümetlerin açıkladıkları ekonomi paketlerine karşın, şimdiden 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana en büyük ekonomik krizle yüz yüze olduğumuz konuşuluyor. İşsizlerin sayısı hızla artıyor.
ABD’de son 5 haftada yaklaşık 30 milyon kişi işsizlik maaşı başvurusu yaptı. Birleşmiş Milletler’e bağlı (BM) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), salgın nedeniyle küresel işgücünün yarısını oluşturan ve kayıt dışı ekonomide çalışan 1,6 milyar işçinin gelir kaynağını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu duyurdu.
ILO’nun Nisan raporuna göre, dünyada 436 milyonu aşkın işletme de faaliyetlerine son vermek zorunda kalabilir.
‘Salgın nedeniyle 3,2 milyon kişi işsiz kalabilir’
Koronavirüs salgını nedeniyle işsizler ordusuna milyonlarca kişi daha eklenebilir.
İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol) için hazırlanan bir araştırmaya göre, Türkiye’de en kötü senaryoda işsiz kalacakların sayısı 3 milyon 200 bine ulaşabilir.
Bu kişilerden 2 milyonunu ücretli, 1 milyon 200 binini ise yevmiyeli çalışanlar oluşturuyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Doç. Dr. Ayşe Aylin Bayar ile Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Haluk Levent bu araştırmada Türkiye için bir iyi, bir de kötü senaryoyu değerlendirdi.
Rapora göre iyimser senaryoda işsizlik oranı yüzde 19,8’e, kötümser senaryoda ise yüzde 25,9’a çıkıyor.
Türkiye’de koronavirüs salgını öncesi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ocak verilerine göre 4 milyon 362 bin kişi işsizdi. İşsizlik oranı ise yüzde 13,8’di.
Ancak Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu Araştırma Merkezi’ne göre (İSK-AR) geniş işsizlik tanımı ele alındığında işsizlerin sayısı 8 milyon.
DİSK-AR’ın Nisan ayında açıklanan raporunda, “Önümüzdeki aylarda Covid-19 nedeniyle işsiz sayısının en az ikiye katlanması ve istihdamda çok ciddi bir daralma yaşanması kaçınılmaz” deniyor.
‘İşsizlik yüzde 20’lere kadar tırmanabilir’
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hafta başında 291 bin 594 firmanın, 3 milyon 194 bin 610 çalışanı için kısa çalışma ödeneğine başvuruda bulunduğunu açıkladı.
BBC Türkçe’ye konuşan Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Prof. Dr. Erinç Yeldan bu açıklamayı hatırlatarak, “Kabaca 4,3 milyon açık işsizin üzerine 3 milyon daha kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak isteyen bir işletme grubu var. Bu demektir ki Türkiye’de kısa çalışma ödeneğinin olanakları gelene kadar işsizlik yüzde 20’lere kadar tırmanabilecektir” diyor.
TÜİK’in verileri, Türkiye’nin koronavirüs salgınından etkilenmeye başladığı dönemi kapsamıyor. İşsizlik verileri, üç ay geriden açıklandığı için, Türkiye’nin koronavirüsten etkilendiği Mart ve Nisan aylarına ait resmi istihdam kaybı, en erken Haziran ve Temmuz aylarında ortaya çıkacak.
Türkiye’de ekonominin gidişatının tıp dünyasındaki gelişmelere bağlı olduğunu söyleyen Yeldan, aşı bulunursa, ikinci bir dalganın önüne geçilirse veya bu dalga yaz aylarında geride kalırsa Türkiye ekonomisinin Ağustos-Eylül ayından başlayarak büyümeye geçebileceği tahmin ediyor.
Yeldan, “İstihdama olan etkisine gelince, ne yazık ki bu kriz iş gücü piyasalarını 2008’den bu yana en zayıf olduğumuz noktada vurdu” diyor.
‘Tarım, turizm, ulaşım, sağlık ve eğitim hizmetleri sektörlerinde üretim sürmeli’
TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam istihdam edilenlerin sayısı salgın öncesindeki dönemde 27,3 milyondu. Bu sayıya geçici, kısmi ya da kayıt dışı çalışanlar da dahil.
“Bütün ekonominin şu anda 27,3 milyonluk iş gücü arzını, kabaca 800 milyar dolarlık üretim hacmini koruması elbette beklenemez. Savaş koşullarındayız” diyen Yeldan, üretimi korunacak sektörler arasında “önceliklendirme yapılması” gerektiğini söylüyor.
Yeldan bu sektörleri tarım, turizm. ulaşım, sağlık ve eğitim hizmetleri olarak sıralıyor ve ekliyor:
“Bu sektörlerde İşsizlik Sigorta Fonu’ndan veya kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşullarını gevşeterek, gerekirse doğrudan kamu maliyesi kaynaklarına başvurarak, buradaki maaşları sağlayarak, üretimi devam ettirmek lazım.”
Çok acil olmayan üretim sektörlerine ara verilmesi gerektiğini söyleyen Yeldan, ancak bu süreçte bu sektörde istihdam edilenlerin “açlığa, yoksulluğa mahkum edilmeden” ödemelerinin yapılmaya devam edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
IstanPol için hazırlanan rapora göre, halk bazında düşük gelir gruplarının gelir kaybı, yüksek gelir gruplarına göre daha yüksek olacak.
Aynı rapora göre, en kötü etkilenen sektörlerde – konaklama ve yiyecek, inşaat, gayrimenkul ve kültür-sanat – gelir kayıpları yüzde 75’e kadar çıkabilir.
Prof. Dr. Yeldan bu sektörlere ek olarak, imalat sanayii içerisinde otomativ, teçhizat ve tekstil sektörlerini sayıyor. “Küçük ve orta boy işletmeler en çok etkilenecek sektörlerde ciddi risk ile karşı karşıya” diyor.
‘Dört gençten birinin işsiz kalması beka sorunu’
TÜİK’in verilerine göre, genç işsizlik oranı (15-24 yaş) Ocak ayında yüzde 24,5 oldu.
Ekim ayında açıklanan son üç ayın verilerinde ise gençlerde işsizlik bir önceki yıla göre 7,2 puan yükselerek yüzde 27,1 ile rekor kırdı.
“4 gençten 1’inin işsiz kalması bir beka sorunudur” diyen Deniz Aksakal, genç işsizlik rakamlarının yüksek olmasından hem iktidarı hem de muhalefeti sorumlu tutuyor:
“Kimse tarafından etkili politikalar geliştirilmiyor. Geliştirilmeye de yanaşılmıyor. Ülkenin ve toplumun ileriye taşınmasını isteselerdi şayet, gençliğin bu kadar niteliğe bürünmüş olduğu bir ortamda, gerekli istihdam politikalarını ortaya koyup gençliği daha aktif konumlandırabilirlerdi.”
Hükümetin açıkladığı ekonomik tedbir paketi çerçevesinde, çalışanlara dolaylı yoldan destek niteliğinde iş yerlerine bazı kolaylaştırmalar sağlandı. Bu bağlamda, krizden en çok etkilenen hizmetler sektöründeki işverenlerin vergi yükümlülükleri, kredi borçları ve SGK ödemeleri ertelendi ve firmaların kredi alması kolaylaştırıldı.
Doğrudan destek kapsamında ise, kısa çalışma ödeneği ile üretime ara veren işyerlerinde çalışanlara geçici gelir desteği getirildi, ihtiyaç sahibi ailelere 2 milyar TL’lik bir kaynak aktarımı sözü verildi.
Ancak IstanPol için hazırlanan raporda bu desteklerin “yetersiz olduğu” söyleniyor ve bazı öneriler sıralanıyor.
Bunlar arasında tüketim harcamalarını yüksek tutabilmek için borçluluk oranı yüksek olan hanelerin borçlarının ertelenmesi ya da yeniden yapılandırılması, vergilerin ötelenmesi veya istisnalar getirilmesi, hane halklarına yönelik karşılıksız, doğrudan gelir destekleri yer alıyor.
Raporda, “Türkiye’nin şok öncesi ekonomik durumu pek çok zayıflıklar gösterdiği için bütçenin iç kaynaklardan oluşturulmasının mümkün gözükmediği” belirtiliyor, hasarın boyutunun “Türkiye gibi dış kaynağa bağımlı ekonomilerde, erişilebilecek dış kaynak miktarı ile sınırlı olacağı” kaydediliyor.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024