İntihar(Özkıyım) | Arslan Özdemir

Toplumun gündeminden bir türlü düşmeyen Sosyolojik olgulardan biri de intiharlardır. Özellikle son dönemlerde kadın intiharları artmıştır. En çok konuşulan konulardan biri olduğu halde bir türlü çözümü olmayan konu olarak gündemimizde yer almaya devam ediyor.

Her olguda olduğu gibi intiharlarda da daha çok sonuçlar üzerinde durulmakta, nedenlere kısmen değinilmektedir. Durum böyle olunca sorun gittikçe çözümü olmayan bir noktaya gelmektedir.

İntiharların nedeni psikolojik olabildiği gibi sosyolojikte olabilmektedir. Bu nedenle intiharlar hem psikoloji hem de sosyolojinin konusu olabilmektedir.

İntiharları ilk kez sosyolojik olarak değerlendiren sosyolog Durkheim’dır. Durkheim intihar üzerindeki araştırmalarını “İntihar” adlı eserinde ortaya koymuştur. Durkheim’a göre intihar bir insanın doğuracağı sonucu bilerek, olumlu ya da olumsuz bir eylemle doğrudan doğruya veya araçlı olarak kendini ölüme sürüklemesidir. Durkheim’a göre intiharların nedenin bireyden çok toplumda aramak gerekir. Durkheim intiharların toplumsal nedenlerini dikkate alarak intihar olgularını Bencil(egoist),Özgeci(altruiste) ve anomik diye üç gruba ayırır.

Durkheim’a göre bencil(egoist) intiharlar, toplumsal bağlar gevşek olduğu, bireyin kendini yalnız hissettiği zaman belirir. Bireyi topluma bağlayan bağlar din, aile ve politik zümredir. İntihar bireyin dine, aileye ve politik zümreye olan bağlılığıyla ters orantılıdır.

Durkheim’a göre özgeci(altruiste) intiharlar insan yalnız bağlı olduğu zümre tarafından korunmadığı ya da toplumsal bağların çok gevşek olduğu zamanlar değil, topluma çok bağlı olduğu zamanlarda intihar eder. Bu türlü intiharlara özellikle ilkel toplumlarda ve orduda rastlanır. Örneğin ilkel kavimlerde ölen kocalarının arkasında kadınların intihar etmeleri bir gelenektir. Bu intiharlarda kişi topluma karşı görevini yerine getirmek için intihar eder.

Durkheim’a göre anomik intiharlar bir takım toplumsal bunalımlar sonucunda meydana gelir. Bu bunalımlar toplumun yapısında değişikliler meydana getirirler. Toplumun yapısında meydana gelen değişiklik bireyin hayat koşullarını, manevi değerlerini alt üst eder. İşte intiharın nedeni bu kargaşa(anomi) halidir.

Durkheim’a göre ilk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görülen bu eylemler gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur. Belirli bir toplumun herhangi bir çağındaki intihar sayısını o toplumun o çağındaki ahlak yapısı belirler.

İntiharı psikolojik olarak değerlendirenlerin başında Freud gelir. İntihar girişiminde bulunan sadece bir hastayı tanımlamış, ancak birçok depresif hasta görmüştür. Yaş ve Melankoli ”adlı makalesinde Freud intiharın içe alınmış ambivalans(Bir kişi veya bir durumla ilgili olarak zıt duyguların, fikirlerin ve isteklerin birlikte var olması anlamına gelir.) duygularla yüklü sevgi nesnesine karşı yönelmiş saldırganlığı gösterdiği düşüncesini ileri sürmüştür. Freud daha önceden başka birisine baskılanmış öldürme isteği olmaksızın intiharın olacağına şüphe ile bakmıştır.

Çağdaş intihar bilimciler intiharın özel bir psikodinamiğe veya kişilik yapısına eşlik ettiğine inanmazlar. Ayrıca intihar edenlerin, intihar ederlerse ne gibi sonuçlar olacağına ilişkin fantezilerinden psikodinamikleri hakkında çok şey öğrenilebileceğini ifade etmişlerdir. Genellikle bu fanteziler intikam, güç, denetim, cezalandırma, gönül alma, fedakârlık, zararı ödeme, kaçış, uyku, kurtuluş, yeniden doğum, ölümle yeniden birleşme veya yeni bir yaşam arzularını içerirler.

İntihar fantezilerini eyleme vurması en olası olan kişiler bir sevgi nesnesini yitirenler, narsistik yaralanması olanlar, öfke ve suç gibi yüklü duyguları yaşayanlar veya bir intihar kurbanı ile özdeşleşenler olabilir. Depresif kişiler depresyonları iyileşmiş gibi göründüğü sırada intihar edebilirler.

Arslan ÖZDEMİR