İnsan Yarattığı ‘Tanrı’ların Tutsağıdır

“ Her insan varlığının kendi yaşamı ve kendi ‘Tanrı’sı vardır. Kendi avukatı ve kendi yargıcı. Din adamları ve ayinler, kötürüm olma yolunda bir ruhun koltuk değneklerinden başka bir şey değildir. “ 

                                                                                Konuşmalar- Kafka, Janouch

Bazen tek bir düşünce ile vakit geçirmek, ona tutunmak, içerisinde salınıp gezinmek istiyorum… Sonra bir telaÅŸ giriyor araya ve bana ait olan  ne varsa hepsinden uzaklaşıyorum. Günahların en büyüğü insanın kendisine olan ihaneti sanırım. Sürekli, bu ihanet ve gerçekleÅŸtirebildiklerim arasında geçiyor ömrüm. Düşünüyorum; ikisinin arasındaki denge mi acaba varoluÅŸ? Sanırım çoÄŸunlukla dengeyi bulamıyorum. Buldum diyenlerin sahiciliklerinden ise şüphe ediyorum. Her nedense en çok gülümserlerken anlıyorum bunu. Göz, ele verir derler ama ben dudakları ve sesteki ifadeyi daha iyi okuyorum.

Zorunluluklarım ve hayatın hatırladığım en erken zamanlarından beri beni hayâl kırıklığına uğratan kurgusu bir  ‘mahkum’ olduğumu hatırlatıyor. Kendime dönebilmek için kısa bir selâm verip ayrılmaya çalışıyorum o telâşın içerisinden.

Hani kelebek zarafetle ‘’uçar- uçar’ ve müthiÅŸ bir denge ile konar ya bir yaprağın üzerine, onu hayranlıkla izliyorum, hani karınca hızlı ama hiç ÅŸaşırmadan devam eder ya yoluna, kaldırım kenarlarında rastlarsam oturup dakikalarca izliyorum. Böceklerin zarafeti ve nezaketi beni neredeyse ‘Tanrı’nın varlığına inandıracak hâle getiriyor. Birdenbire dünyadaki her ÅŸeyin sadece gördüğüm tüm büyüleyici böcekler ve kendim olduÄŸunu zannediyorum. Ölüm anlamını buluyor, yaÅŸam ölüm karşısındaki deÄŸerini. Bir an – ‘tamamlandığım’- hissine kapılıyorum ve iÅŸte o dakikada ölsem ne kadar mutlu bir son olurdu diyorum.. Tamamlanarak öleceÄŸini zannederek geçen bir ömür içimi sızlatıyor. Her ÅŸeyin  yarım haliyle tamamlanacağını çok iyi biliyorum oysaki.

Büyük hayâl kırıklıklarından sonra acı mizaha dönüşüyor. Mutluluk verici bu. Yorgunluklar fazlalaşınca o kelebek kanatlarına bakarak geçireceğim zamana bir an önce kavuşmak istiyorum. Zannediyorum ki o zaman durabileceğim.. Zannetmek ne büyük bir yanılgı.. Zannetmediğimde saflığımı kaybediyorum. Her şeyi bilmeye çalışanların iddiası ile karşılaşınca oradan da kaçıyorum. İnsandan kolayca sıyrılabiliyorum. Bunu iyi bir hâl olarak görüyorum.

Ancak kırgınım!

Sen deÄŸil misin?

Kırgınlıklarım yüzünden kim avutacak beni?

Seni kim avutuyor?

‘Kendimin Tanrısı’ olduÄŸuma ikna olduÄŸumdan beri, bir elimle diÄŸerini tutuyorum ve sabahları ensemden tutup yukarı doÄŸru çekiyorum kendimi. Her seferinde o hüznün içerisinden tekrar tekrar ‘!çiçek’ açabildiÄŸimi görüyorum. İnananın iÅŸi ise daha zor,  kendisi için yarattığı ‘Tanrı’nın tutsağı olmuÅŸ sürekli. Ne acayip! İşlediÄŸi günahlar ile ’Tanrı’nın’ varlığını devam ettirmeye ant içmiÅŸ bir öğrenci gibi. Tüm  kırgınlıklarımın tek sebebi insan… Çocukları tenzih ederim bu düşünceden. Tek bir sebeple yaparım bunu, kalpleri akıllarının önüne geçmediÄŸi için..

Dünya sadece strateji ile yönetilir.

İnsan bu yönetimin içerisinde yönetilmenin rahatlığı ile ruhunu teslim ediyor. Önce onu yönetecek bir ‘Tanrı’ya, sonra coÄŸrafyaya ve devlete…

Aklım almaz, ancak kedim bile sevgi isteyeceği zamanı müthiş bir strateji ile belirliyor.

Kelebeğin ömrü zarafet ve nezaket ile geçerken; insan, asaletiyle kalabilseydi hayatın derinliğinin tadına varmaktan başka bir uğraşı da olmazdı belki de..

Arzu BURSA
Bunları da okuyabilirsiniz...

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku