Hiçbir Yere Gitmeyeceğiz Bu Ülkeyi Sımışkalarla Süsleyeceğiz*

Dün 14 Mart 2022, Tıp Bayramı olarak kutlanan, Tıbbiye-i Şahane’nin kuruluş yıldönmüydü. Sözü, başlığını* kullandığım yazısıyla,  hekim yazar Alper Akçam’a vermek istiyorum, başlarken: “Yüz yıldır bu memlekette ev sahipliği üzerine tartışmalar yapılıyor. Birileri kendilerini ev sahibi, işine gelmeyenleri gidici, hain sayıyor… Bu memlekette şeyhülislam fetvaları verildi, ülkesi için canını vermeyi, kanını dökmeyi  göze almış, rütbeyi, şanı, şöhreti kaldırıp atmış, yurtseverler, özgürlük ve halk taraftarları için… ‘Katli Vaciptir’ denen, ‘Zat-ı Şahane’ler tarafından onaylanmış o fetvaları işgalci düşman uçakları attı   köylerimizin üstüne. İngiliz ajanı Rahip Frew ile işbirliği yapan Sait Mollalar, Sadrazamların, Dahiliye Nazırlarının üyesi olduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne hizmet eden kimi din adamları eliyle dağıtıldı o ‘beyanname’ler. Sonuçta, halkıyla kucaklaşan devrimciler kazandı savaşı. Fetva verenler İngiliz gemileri ile sıvıştı ülkeden.”  

30 Kasım 1925’de kabul edilen 677 sayılı yasayla, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması, türbedarlıklar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilirk ve benzeri ünvanların kaldırılması bir  devrimdi. Zira, saray, toprak sahibi feodal beyler ve iktidar ortağı dini otoritenin örgütlendiği, emekçi, üretici milyonları örgütlediği siyasi ve toplumsal merkezlerdi; toplumsal yaşamın dışına çıkarılıyor, inanç vicdanla sınırlanıyordu. İktidar artık, aydınlanmanın (kötü) çocuğu yeni sınıf sermayeye geçiyor, gericilik ve faşizm (şimdilik) rafa kaldırılıyordu. Feodal iktidar ve üretim ilişkileri çözülmeksizin kapitalist yeni sınıfın iktidarının  alınışı gibi sürekliliği, kapitalist üretim ilişkilerin kurulması olanaklı değildi. Burjuva devrimin kurucuları, tarihteki diğer örneklerde olduğu  gibi bilinçliydi.

12 Eylül 1980 Darbesinin yarattığı fiili durum ile, 30 Kasım 1925 tarih ve 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbadanlıklar ile Bir Takım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun kadük hale geldi. Türkiye kapitalizminin, ABD başta olmak üzere emperyalist merkezlerin henüz “Yeşil Kuşak Projesi”yle uyumlu  güncel çıkarlarına denk düşen “Türk İslam Sentezi” gereğince, Darbe ile Sol kıyımdan geçirilir ve tasfiye edilirken, 1950’lerden beri göz yumulan tarikat, tekke, zaviye ve benzeri gerici örgütlenmeler devlet eliyle hayata geçirilmişti. Yasa, uygulanmıyor; çiğneniyor, yok sayılıyordu. İlk kez, 1947’de CHP’li Hamdullah Suphi Tanrıöver, “gençlere milliyet duygusunun verilmesi için türbelerin tamir edilerek açılmasını önermiş; kanun değişikliği içeren yasa tasarısı, 21 Ocak 1950’de Başbakan Şemsettin Günaltay tarafından Meclis’e sunulmuş; 5 Mart 1950’de yasalaşmıştır (www.odatv4.com, 24 Aralık 2015).

12 Eylül 1980 Darbesi’yle başlayıp, günümüze değin süren  Cumhuriyetin tasfiye sürecinde  ise HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan,  ilk kez Meclis’e 677 Sayılı Kanun’un kaldırılmasına ilişkin kanun teklifi sunar(odatv4.com, 24 Aralık 2015).  Anlaşılan bu teklif kabul edilmez. Zira, www.aydınlık.com.tr adresinde yayınlanan, 1 Aralık 2017 t.li yazıdan, “Tevhid-i Tedrisat yasasıyla birlikte… çok kültürcülüğe ve çoğulculuğa  ağır bir darbe vurulduğu”, “toplum tüm renklerinden  arındırılarak tek-tipleştirildiği” gerekçesiyle; 677 Sayılı Kanun’un kaldırılması isteminin, HDP’nin “Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi” başlıklı Raporu ile tekrar Meclis gündemine taşındığı anlaşılıyor. Bir Torba yasanın, bir maddesiyle yahut KHK yahut Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kaldırılıp, kaldırılmadığı bilgisine ulaşamadım. Ancak, devletin çekildiği eğitimin öznesi yeni nesil ve ebeveynleri  tarikat, tekke ve zaviyelere teslim edilmek suretiyle, bilimsel, örgün eğitimin tasfiye; siyasi iradenin Saray’da oturan tek adama devredildiği herkesin bildiği bir gerçek. 

Aralık 2021’den beri arka arkaya gelen günlük zamlarla %200’leri aşan, barınma, ısınma, enerji, beslenme gibi yaşamsal gereksinimleri ulaşılamaz kılan enflasyon, vergi ve cezalara eşlik eden yakın gelecekte açlık ve susuzluk tehdidinin kaynağı Barajlar, HES’ler, JES’ler vb.proje  haberleriyle emekçi milyonlar şaşkına döndüğü sırada, Karadeniz’e komşu ülkelerde konuşlanan NATO ordusu’nu durdurmak üzere Rusya’nın Ukrayna’ya girdiği haberleri bomba gibi düştü evlere. Emekçi milyonlar, zam ve savaş haberleriyle serseme dönerken, sermayenin Saray’da oturna temsilcizi Erdoğan, Kadın Muhtarlar toplantısında yeni bir bomba patlattı: “Bu hastaneleri inşa eden biziz, doktorları okutan bu devlet değil mi?Bu devlet sizi okuttu, yetiştirdi, en çok maliyeti yüksek olan sağlıktır. Şimdi az para veriyormuş. Sordum en az alan  8-9 bin, en yüksek 25 bin civarında…Varsın gitsinler.” Bunu söyleyen, 2022 yılı itibariyle maaşı 88 bin liradan 100 bin 750 liraya yükselen Cumhurbaşkanı. Hani, şu 17-25 Aralık 2013 tarhli Yolsuzluk Haftası olarak tarihe geçen kişisel  zenginleşmeyi, kapitalist yağmayı gözler önüne seren, milyon dolarlar ve avronun aile evlerinden çıkarılması için Bilal’e; “Diyorum ki, Muammer beyin oğlu, Zafer’in oğlu, Ali Ağaoğlu, Rıza Zerrab gibi filan 18 kişi şu anda büyük yolsuzluk operasyonu şeyiyle evlerinde arama yapıyorlar falan filan… Tamam mı, şimdi diyorum ki, evinde ne var ne yok sen bunları bir çıkar tamam mı? Kardeşini de gönderiyorum oraya… Onda da aynı şeyler var.. Amcanla… Eniştenler falan filan konuş… Belirli yerlere şey yap işte…”; “tamamıyla sıfırlamanızda fayda var…”;  “henüz eritemedik 30 milyon avro, küçük bir kısım kaldı… Ahmet Çalık’a aktarılacak bir tutar var… Geri kalandan Şehrizar’dan daire alırız… Hepsini sıfırlayalım mı baba, senin elinde biraz para kalsın mı, baba?”, “kalsın olmaz, oğlum, Mehmet’e aktarsaydınız…” talimatı veren Cumhurbaşkanı! 

Sadece aile evlerinde milyon dolarlar, avrolar saklayan aynı Cumhurbaşkanı, bu kez dikkatleri dağıtacak, emekçi milyonları doktorlar başta olmak üzere, sağlık çalışanlarıyla karşı karşıya getirecek cümleyi kurdu. İtiraz ediyoruz. Hastaneleri “siz” yapmadınız, “devlet” de yapmadı. Biz yaptık.  Kapitalist devlet sizin imzalarınızla onaylı, emekçi milyonlardan enflasyon, vergi, ceza olarak tahsil edilecek paralarla ödenmek üzere borçlar karşılığında, hasta garantili hastaneler, müşteri garantili doğalgaz, geçiş garantili köprüler, yollar, havalanları yaptı. Patronlar yararına, emekçi milyonlar zararına. Sadece Kuzey Ege Nehir Havzası Yönetim Planı adıyla,  Kuzeyde Kazdağları, Güneyde Madra dağları ile çevrili bölgede 97 baraj projesi ve diğerlerini hayata geçirmek üzere, “suyun modernizasyonu” gerekçesiyle Dünya Bankası’ndan  2 Milyon doları hibe, 252 Milyon Dolar borç aldınız. İhale, inşa ve maden işletmeleri arasında bölüşeceğiniz milyon dolarları emekçi milyonlara ödetip, yaşam araçlarından koparacak, sonra da size baraj yaptık diyeceksiniz, öyle mi! Yemezler. Doktorlarımız, yaşam ve geçim araçlarına göz koyduğunuz emekçilerin çocukları. Anne babalarının gücünün yetmediği yerde geri ödemeli kredilerle okudular. Maaşları da, anneleri babaları ve milyonlardan tahsil edilen paralarla ödeniyor.   Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi’ne göre, açlık sınırının  2022 Ocak’ta 4 bin 131 lira olduğu yurdumda, 8-9 bin lira  yoksulluk sınırıdır. Eğitim Kredilerini ödemeye bile yetmez. İtiraz ediyoruz. TTB, 14 Mart Tıp Bayramı ve takip eden 15, 16 Mart günü için Greve çıkma Kararı aldı.   Ve biz, onları yetiştirmeye devam edeceğiz, hiç bir yere gitmeyecekler. Ama siz defolup gideceksiniz. 

Türkiye karasularında, Kuzey Ege’de konuşlanan, Karadeniz’e çıkmak için can atan,  ABD Uçak gemisiyle siz; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin tasviyesini takip eden süreçte, o gün bugündür, Ukrayna’nın birliğini savunanan yurtseverlere savaş açan neonazileri örgütleyen, emperyalist merkezlerin buyruğunda kapitalist Rusya’ya efelenen Türkiye kapitalizmi, kaybetmeye yazgılıdır. Birinci Emperyalist Savaşa, Osmanlı Bayrağı asarak savaş gemilerinin Karadeniz’e girmesine izin verdiği Almanya’nın yanında giren, Savaş bittiğinde İstanbul Boğazı’nda demirli İngiliz gemisiyle kaçmak zorunda kalan dedelerinizin torunlarısınız. Biz ise, emperyalizme karşı kurtuluş savaşından Cumhuriyeti kurarak çıkan emekçi milyonlarız. Bu kez emperyalist savaşı Türkiye işçi sınıfı öncülüğünde Sosyalist iktidar savaşına çevireceğiz. Bilesiniz.  Hiçbir yere gitmeyeceğiz bu ülkeyi Sımışkalarla süsleyeceğiz. Yeniden boy verecek Günebakanlar, yeniden doyacak üretenler, iş cinayetleri, kadın cinayetleri, tecavüz, iyileşebilir hastalıklardan ölüm bilmeyecek bebeler, kimsesiz kalmayacak.  Sımışkalar gülümseyecek yine,  zeytinler ışıyacak yüzyıllardan gelip. Güneş üretenler için doğacak yeniden. İşte o zaman barış olacak.


Sımışka özellikle Kars ve Erzurum gibi Doğu illerinde çekirdek için kullanılan terimdir.