Hayır Hayır Hayır.

Ah ne imrenilecek şey hayır demek,
hayır hayır hep hayır,
nice bir yaşam
yaşadık
ya da yitirdi
evet
evet
evet,
çamura inmekteydik bir keresinde
ve düştüğümüz vakit yıldızdan
biraz daha, arasına mandaların
ki çıtırdarlardı
ateşli boğalar gibi
ya da ancak ne ileri gidebildiğimiz
ne de geri çekilebildiğimiz zaman, tam da o
ağır asitten adımlarıyla
aşındırıcı izlenimler ânında,
kısacası her yerde
istemiyorduk
ve kalakaldık orada ne sağ ne ölü.

Her zaman söz konusudur çünkü
Pedro’nun acı çekmediği, anacığının da
ve bu ölçüyle
metreye vurdular
bütün yaşamımızda bizi
gözlerden topuklara varıncaya dek
ve bu anlayışla
buyruk verildi bizlere
ve derken, duyulmadan en ufak saygı
bağrımızdan neleri
kurban etmemiz gerekececeği
söylendi bizlere,
hangi kemikleri
hangi dişleri, hangi damarları
yok edilebilirdi tam bir yücelikle
bitkin iskeletlerimizin.
O perşembe öylece geçti,
derken kayalar arasında
bir de baktık yok, artık ayaklarımız, bir de baktık
yok artık dilimiz,
farkına varmadan harcamıştık bunları,
evet diyorduk nasıl olduğunu bilmeden
ve bu evetler şu evetler arasında
kalakaldık yaşayanlar ortasında yaşamsız
ve herkes bize bakıyor, ölü sanıyordu bizi.
Bizse bilmiyorduk
ne olup biteceğini çünkü başkaları
anlaşmış gibiydi sağ kalma konusunda
ve oradaydık biz
hiçbir şey diyemeden hayırdan başka
hayır hayır
belki hayır, asladan başka her zaman hayır
hayır
hayır
hayır.

Paplo Neruda