Grevdeki Temel Conta İşçilerine Saldırı: Patron Suç İşliyor, Devlet Görmezden Geliyor

İzmir Aliağa’da faaliyet gösteren Temel Conta fabrikasında Petrol-İş Sendikası öncülüğünde yürütülen grev, 159. gününde açık bir saldırıyla karşılaştı. Grev alanında direnişlerini sürdüren işçiler, işverenin yönlendirmesiyle hareket ettiği iddia edilen Sergen Topu isimli bir şahsın fiziksel ve sözlü saldırısına uğradı. Saldırının ardından sendikadan yapılan açıklamada, bu provokasyonun doğrudan patron Tamer Kipi’nin bilgisi ve yönlendirmesiyle gerçekleştiği vurgulandı.

Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi tarafından yapılan açıklamada, “İçeride çalışmaya zorlanan grev kırıcıların dışarıdaki işçilere yönlendirilmesi, bir tesadüf değil, organize bir sindirme operasyonudur. İşveren grev kırıcı politikalarıyla hem hukuku çiğniyor, hem de işçilerin can güvenliğini tehlikeye atıyor” denildi. Bu durum, sadece bir işverenin hukuk dışı girişimi değil; aynı zamanda devletin sınıfsal pozisyonunu açıkça ortaya koyan bir tabloya işaret ediyor. Grev hakkı anayasal bir haktır, fakat bu hak Türkiye’de her geçen gün daha da fiilen ortadan kaldırılıyor.

Sendikanın açıklamasında ayrıca şu ifadeler yer aldı:

“Grevimizin ilk gününden bu yana, grev kırıcılığı yapan, içerideki işçileri grevdeki arkadaşlarımıza karşı kışkırtan ve bu tutumuyla suç işleyen Temel Conta patronu Tamer Kipi’yi bir kez daha uyarıyor ve şiddetle kınıyoruz. Hiçbir saldırı, hiçbir baskı bizi haklı mücadelemizden alıkoyamaz. Hakkımızı istiyoruz ve alacağız. Yaşasın grevimiz, yaşasın örgütlü mücadelemiz!”

Patronun saldırısı, devletin sessizliği

Bu saldırı ne ilk ne de son. AKP iktidarında sermayeye tanınan imtiyazlar, emekçinin boğazına dolan bir kement gibi işliyor. Her türlü grev yasaklanırken, yasal grevlerin ise saldırılara açık hale getirilmesi bir “normalleşme” süreci gibi sunuluyor. Grev yapan işçilerin bastırılması için kullanılan şiddet, adeta sistematik bir araç haline gelirken; kolluk kuvvetleri grev alanlarında patronları koruyan bir güvenlik şirketi gibi hareket ediyor.

Devletin asli görevi olan işçilerin can güvenliğini sağlamak, bu tabloda işverenin keyfiyetine terk edilmiş durumda. Saldırganın yönlendirilmesi, sadece patronun değil; sistemin, emek düşmanlığıyla nasıl iç içe geçtiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Grev hakkına saldırı, emeğe saldırıdır

İşçilerin grev yapma hakkı, Türkiye’de uzun zamandır sermaye tarafından yok sayılırken, devlet tarafından da sistemli biçimde bastırılıyor. Hatırlanacak olursa, son 10 yılda onlarca grev ya ertelendi ya da “milli güvenlik” gerekçesiyle doğrudan yasaklandı. Temel Conta’da yaşananlar bu zincirin yeni bir halkasıdır.

Bu saldırı açık bir suçtur. Ve bu suç, sadece bir kişinin değil, aynı zamanda grev hakkını tanımayan bir ekonomi-politiğin ürünüdür.

Saldırıya uğrayan her işçi, bu düzende emeğin ne kadar değersiz görüldüğünün canlı bir kanıtıdır. Ama aynı zamanda her direnen işçi, bu değersizleştirme politikasına karşı yükselen bir itirazdır.